Kar Kardeşliği / Society of the Snow
HAYATTA KALMA VE DAYANIKLILIK HİKAYESİ
J A Bayona’nın “KAR KARDEŞLİĞİ” En İyi Uluslararası Film Oscar adayı
Netflix’te gösterilen film En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı kategorisinde de Oscar adayı. Film hava taşımacılığı tarihinin en akılda kalıcı kazalarından biri olan, 1972’de And Dağlarına çakılan Uruguay uçağının hikayesini destansı bir dram kalıpları içinde anlatıyor. Filme kaynaklık ede kitabın yazarı kazadan sağ kurtulan 16 kişinin tamamının anlattıklarını kitabında değerlendirdi.
Katalan yönetmen Juan Antonio Bayona’nın “Kar Kardeşliği / La Sociedad de la Nieve / Society of the Snow” adlı filmi bu yılın En İyi Uluslararası Film Oscar kategorisinin 5 adayı arasına girerek sürpriz yaptı. Zira İspanyol temsilcisi, yılın en iyilerinden, Altın Palmiye ve 2 Altın Küre Ödülü sahibi “Bir Düşüşün Anatomisi / L’anatomie D’une Chute”ü devre dışı bıraktı. Film hava taşımacılığı tarihinin en akılda kalıcı kazalarından biri olan, 1972’deki And Dağları’na çakılan Uruguay uçağının hikayesini destansı bir drama kalıpları içinde anlatıyor.
Dünya prömiyerini yarışma dışı olarak Venedik Film Festivalinde yapan “Kar Kardeşliği” Ocak başından beri Netflix’te gösteriliyor. Bu uçak kazasını anlatan, Piers Paul Read’in 1974 tarihli “Alive : The Story of the Anders Survivors” adlı kitabı, Frank Marshall’ın “Alive” filmine kaynaklık etti. J. A. Bayona’nın “Kar Kardeşliği” filmi Pablo Vierci’nin 2009 tarihli, kurgusal olmayan kitabının, yönetmenin de aralarında bulunduğu 5’li bir senaryo ekibinin uyarlamasıdır. Bayona’nın filminin özelliği, “Alive” dahil konunun önceki versiyonlarında yapılan birçok hatadan kaçınması. “Kar Kardeşliği”nin “Alive”ın aksine kazazedelere yaklaşımı değişik.
DESTANSI DRAMA
Filme kaynaklık eden romanın yazarı Pablo Vierci, çoğunu çocukluğundan tanıdığı, kazadan sağ kurtulan 16 kişinin tamamının anlatımını kitabında değerlendirdi. Filmin yapımcıları hayatta kalanların tamamıyla 100 saatten fazla röportaj kaydetti, kurbanların aileleriyle temas kurdu. İnsanoğlunun dayanıklılığı ve kayıpları üzerine ilgi çekici bir destana odaklanan bu drama, aynı zamanda içgüdüsel bir teknik beceri gösterisi. Film kazanın uzun vadeli etkilerini yansıyarak gerçek anlamda mutlu sonun olmadığını göstererek hikayeye derinlik kattı. Filmde, bireylerin felaketten sağ çıkabilmek için yaşadıkları gerçek ve düşünülemez acılar öne çıkarılıyor. Hayatta kalanlar, kurtarılma şanslarının zayıf olduğunu farkettikten sonra isteksizce yamyamlığa yöneldiler ve hayatta kalmayla ilgili etik soruları gündeme getirdiler.
1972’de Uruguay’ın And Dağarının ücra bir köşesinde meydana gelen bir uçak kazasının ardından hayatta kalanlar güçlerini birleştirir ve eve dönüş yolunda birbirlerinin en büyük umudu haline gelirler. Bir rugbi takımının Şili’nin Santiago kentine taşınmak üzere kiralanan Uruguay Hava Kuvvetlerinin beklenmedik bir olayla karşılaşan 571 sefer sayılı uçağı And Dağları’nın kalbindeki bir buzula düşer. Uçaktaki 45 yolcudan sadece 16’sı hayatta kalmayı başarır. Yeryüzündeki en erişilmez ortamlarının birinde mahsur kalanlar, hayatta kalabilmek için yamyamlığa başvurmak zorunda kalırlar. Hayatta kalmaları bu çaresiz durumun ortasında alacakları kararlara bağlı olacaktır.
Uçak mürettebatın 4’te 1’i kaza anında hayatını kaybetti. Grubu bir kısmı ve ağır yaralılar aşırı soğuğa dayanamayıp öldü. Çok az yiyecek vardı ve kesilikle hiçbir ısı kaynağı yoktu. 4000 metre yükseklikte zorlu hava koşullarına dayanamayanlar tek tek öldü. Kötü hava koşulları nedeniyle uçuşu ertelenen, And Dağları üzerindeyken pilotuna uçağı alçaltması gibi büyük bir hata olan talimatı verilen uçağın Seler Dağı olarak bilinen bir zirveye çarpması uzun sürmedi. Soğuk havaya karşı ekipmanı, tıbbi malzemesi, uygun kıyafeti olmayan kazazedeler hayatta kalmak için, zaten ölmüş olanların etini dondurarak yemek zorunda kaldı. Düşme anında buzullar tarafından ikiye bölünen uçaktakilerin çoğu anında ölmüştü. Birkaç gün süren arama çalışmaları durdurulunca yardım bekleyen kazazedeler çığ altında kaldılar, ragbi takımının iki genç üyesiŞili’ye ulaşmak için batıya doğru yola çıktı.
Ekipmanları ve deneyimleri olmamasına rağmen uygarlığa ulaşmayı başardılar. Helikopterlerin uçağın enkazına ulaşıp 1 yolcuyu canlı olarak hastaneye taşıdı. Uluslararası haberlere konu olan hayatta kalma savaşının yamyamlık yönü sansasyonel olarak korkunç bir ton kazandı. Kurtulanların çoğu tabuyu yıkmaktan utanç duydu. And Dağlarının uzak bir buzulunda sıkışıp kalmış insanların 2.5 ay boyunca açlık susuzluk, zorlu hava koşullarının üstesinden gelmek için mücadelesi “And Dağları Mucizesi” olarak adlandırıldı.
Filmin anlatımı başrol olmamasına rağmen, arkadaşı tarafından geziye katılmaya teşvik edilen genç bir adam olan Numa Turcatti (Enzo Vogrincic) gözünden yapılıyor. Numa grup lideri konumuna girip bazı yorumlarda bulunuyor. Ancak Numa kurtulamayıp hayata yenik düşüyor. Travmanın getirdiği çöküş ortamında bir lider ortaya çıkıyor. Uçağı boşaltmak, bavullarda yiyecek arama, moral verici konuşmalar yapmak, motivasyonu sağlamak gibi görevleri üstleniyor. Teknik konularda becerikli Robert (Martin Recalt) ve Nando (Agustin Pardella) uçağın radyosunu tamir etmeye çalışır, ancak başarısız olunca Şili’ye gitmek üzere yola çıkarlar.
Yolda ölebileceklerini ama en azından hayatta kalmaya çalışırken öleceklerini bilerek, psikolojik olarak yardım istemek için inisyatif almaları gerektiğinin bilincindeki 2 gencin gayreti senaryoda iyi işlenmiş. Senarist 5’lisi, iyi yazılmış karakterleriyle, dokunaklı diyaloglarıyla tam not alıyor. Bu hayatta kalma ve dayanıklılık hikayesinde, beklemede ve hayata tutunmanın doğasında var olan (yamyamlık gibi) zorlu ahlaki meselelerin tartışmaları senaryoya ustalıkla yerleştirilmiş. İzleyici gerçek hayattan alınan bir hikayenin nasıl biteceğini bilse de, mizansenin gergin bir belirsizlik duygusu yaratmasından etkilenebiliyor.
YALNIZLIK, ÇARESİZLİK, ÇIKIŞSIZLIK
Yönetmen Juan Antonio Bayona bir röportajında “Yaptığım ilk şey And Dağlarının Arjantin tarafındaki, uçağın düştüğü Gözyaşı Vadisi’ne gitmek oldu. Ve yılın aynı zamanında oradaydım. Böylece orada küçük bir kampta uyuyabildim ve irtifa hastalığını deneyimleyebildim. Orada hissedilebilecek yalnızlık, çaresizlik, çıkışsızlık duygusunu yaşadım. Filmim, dağ kazası yaşayan insanlara nasıl becerikli olunacağını ve nasıl es etmemeleri gerektiğini göstermek için insanlıkla paylaşmamız gereken bir deneyimdi” dedi. 49 yaşındaki Barselona doğumlu Katalan yönetmen aksiyon filmlerine meyli, korku ve felaket türlerindeki becerisiyle tanınıyor. Filmografisindeki 5 uzun metrajlı film arasındaki, ilk yönetmenlik denemesi olan “Yetimhane / Orphanage”dan (2007) sonra ilk kez “Kar Kardeşliği” ile İspanyada çalışmış. Hollywood’da çevirdiği “Lo İmpossible” (2012) Naomi Watts’ı En İyiYardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar adayı yapmıştı.
J A Bayona, konu gereği “Kar Kardeşliği” oyuncularının çok kilo kaybedeceğini bildiğinden çekimleri kronolojik sırasıyla, gerçek ortamda çekmeyi tercih etmiş. Şil ve Arjantin’de And Dağlarının çeşitli yerlerinde, gerçek olayların yaşandığı yerlerde çekilen filme Endülüs, Sierra Nevada, Montevideo’da çekilen sahneler eklenmiş. 144 dakikalık filmin bütçesi 65 milyon doları bulmuş. Filmde morallerin düzelmeye başladığı bir günde düşen çığın altında insanların diri diri gömüldüğünü gösteren nefes kesici sahne ustalıkla çekilmiş. Çarpışmayı kabus gibi yeniden yaratan, dağın duvarını kötü niyetli bir varlık gibi gösteren filmde, görüntü yönetmeni Pedro Luque’un sinematografisi hayranlık uyandırıcı . Uzak çekimlerle veya havadan yapılan çekimlerle, bembeyaz uçsuz bucaksız kar alanlarında, çıplak gözle zar zor algılanabilen ufacık insanların kar yığınları arasındaki mücadelesi, Luque’nin kamerasından perdeye yansıyor.
Atmosfer yaratmada filmin görsel başarısının yanında, Disney ve Pixar’ın sadık ismi, Amerikalı besteci Michael Giacchino’nun müzik partisyonu da izleyicinin gerilimi hissetmesine yardımcı oluyor. 2.5 ay süresince zorlu iklim şartlarıyla mücadele eden insanların tamamı elverişsiz koşullarda yüzlerinde yaşadıkları bozulma, Oscar Adayı Ana Lopez-Puigcerver, David Marti, Monte Ribe’den oluşan 3’lü makyaj tasarımcılarının ustalıklı çalışmalarıyla perdeye yansıyor. Filmin Uruguay’lı ve Arjantin’li isimlerden oluşan çok uyumlu bir oyuncu kadrosu var. Filmde bir başrol yok. 100 kişilik bu kadroda hiçbir oyuncu öne çıkmıyor. Filmde kazazedelerden Carlos Paez Vilardo’yu oğlu Carlitos Paez canlandırıyor.
10 Mart gecesi sahiplerini bulacak Oscar Ödüllerinin Uluslararası En İyi Film kategorisinin diğer adayları şöyle : İlker Çatak’ın “Öğretmenler Odası / The Teacher’s Room” (Almanya), Jonathan Glazer’in “İlgi Alanı / The Zone of İnterest” (Birleşik Kırallık), Matteo Garrone’nin “Kaptan Benim / İo Capitano” (İtalya), im Wenders’in “Perfect Days” (Japonya).
Yönetmen : Juan Antonio Bayona
Senaryo : Juan Antonio Bayona, Bernat Vilaplana, Jaime Marques, Nicolas Casariego
Görüntü yönetmeni : Pedro Luque
Müzik : Michael Giacchino
Oyuncular : Enzo Vogrincic Roldán, Simón Hempe, Matías Recalt, Rafael Federman, Andy Pruss, Agustín Pardella, Esteban Bigliardi, Felipe González Otaño, Diego Ariel Vegezzi, Fernando Contigiani García, Esteban Kukuriczka
İspanya-Uruguay-Şili / Gerilim-Dram / 144 Dk.