SESSİZ KARANLIK

Karanlık Gece, bize uzak olmadığımız; ama uzak kalmak istediğimiz taşranın sessiz karanlığından fısıldıyor. Özcan Alper’in tanıdık dokunuşlarını Karanlık Gece filminde görmezden gelmek mümkün değil.

Kurak Günler’in muazzam biten umut dolu finaline karşılık; Karanlık Gece çok daha karanlık bir fikirden yola çıkarak final yapıyor. Film; İshak’ın vicdanı sayesinde Ali’nin kemiklerini bulma çabasına rağmen, 7 yıl önce ortak olduğu kötülük eylemini ve yıllarca sessiz kalışını affetmeyerek, İshak’ın da benzer bir son yaşamasını uygun görüyor.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Hikaye anlatış biçimi ortak iki yönetmen

Sonbahar filmiyle seyircinin kalbinde taht kuran Özcan Alper‘in imzasını taşıyan Karanlık Gece, 2022’de adından fazlasıyla söz ettiren ve ödüllere doymayan bir film olarak Türk sinemasında unutulmazlar arasına girdi diyebiliriz. Senaryosu Özcan Alper ve Murat Uyurkulak‘a ait olan filmin başrollerinde Berkay Ateş, Sibel Kekilli, Cem Yiğit Üzümoğlu, Pınar Deniz ve Taner Birsel gibi kıymetli isimler yer alıyor. Film, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film ödülünü, Ankara Film Festivali’nde de En İyi Yönetmen ödülünü kazandı.

2022 yılında Emin Alper ve Özcan Alper isimlerini sık sık ve genellikle yan yana telaffuz edilirken duyduk diyebiliriz. Bu iki başarılı yönetmen, aynı yıl festivallerde yarışan iki başarılı filme imza atarak kendilerinden ve filmlerinden bahsettirmeyi başardılar. Yönetmenlerin sadece soy isimleri değil, belli ki dünya görüşleri ve hikaye anlatıcılıkları da ortak. Yaptıkları filmler, hem anlatısal açıdan hem de anlattıkları açısından birbirlerine oldukça benziyor.

Kurak Günler ve Karanlık Gece Benzerlikleri

Her iki film de taşrada geçiyor. İki filmde de obruklar mevcut ve obruk ayrıntısı filmde önemli bir yer tutuyor. Kurak Günler‘de obruklar metaforken, Karanlık Gece‘de obruk bir karakter gibi filmdeki yerini alıyor. İki filmde de başka şehirden gelen devlet görevlisini dışlama durumu söz konusu. Linç kültürüyse, taşranın gerçeği gibi anlatılıyor. İki filmde de eşcinsel ithamlar mevcut diyebiliriz. İki filmin de görüntü yönetimi açısından başarısı tartışılmaz. Bir tarafta yeşilin ortasında, doğanın kalbinde bir taşra köyü; diğer tarafta susuzluktan kavrulan ve dev obrukların eşlik ettiği kurak bir taşra kenti hikayeye ivme katıyor.

Özcan Alper Sineması

Karanlık Gece, bize uzak olmadığımız; ama uzak kalmak istediğimiz taşranın sessiz karanlığından fısıldıyor. Özcan Alper’in tanıdık dokunuşlarını Karanlık Gece filminde görmezden gelmek mümkün değil. Doğayla iş birliği yaparak çektiği filmlerinin akıldan çıkmamak gibi bir özelliği olduğunu biliyoruz. Özcan Alper‘in sinemasındaki hikayeler, bir romanın tamamlayıcı unsurları gibi farklı filmlerde ve karakterlerde vuku bulmaya devam ediyor. Anlatılan olaylar, karakterler, mekanlar farklı olsa da; aslında ortak bir fikirden yola çıkılarak anlatılmaya çabalanan dertler hep aynı diyebiliriz. Bu durumu bir tekerrür olarak değil de üstüne koyarak devam eden hikayeler dizini olarak yorumlamak daha hakkaniyetli olur.

Herkesin Bir Karanlık Gecesi Var Mıdır?

7 yıl önce yaşanmış o karanlık geceden farklı bir insan olarak çıkan İshak (Berkay Ateş), babasının ölümü için bile dönmediği köyüne annesinin ağır hastalığını duyunca dönmek zorunda kalıyor. Kısa süre içinde annesini de kaybediyor, fakat köyü terk edemiyor. Onu engelleyen ve geçmişi geçmişte bırakmasına engel olan bir şeyi fark ediyor: Vicdanını.

Film parçalı kurgusu sayesinde daha başından neler olduğunu anladığımız, ama neden olduğunu anlayamadığımız hikayesiyle merak unsurunu öne çıkarıyor. Şehir hayatından taşraya gelen Ali’nin, geldiği bu yerde bir yabancı olacağını, ilk tanışma anında çalan telefonunun melodisine yapılan atıftan anlıyoruz. Taşrada yaşayan bir grup adamın yamyam müziğine benzettikleri melodi, filmin ”karanlık gece” diye ithaf edildiği gecede çıkar için başka bir insanın hayatını, yaşayacaklarını bir yamyam gibi yok etmeleri ironisi sayesinde zıtlıklardan besleniyor.

Ali karakteri memur olarak geldiği bu yerde köy halkının avlanması karşısında bir duruş gösterdiği için dışlanıyor. Sarışın ve yakışıklı görünümüyle, klasik köylü halktan farklı olması nedeniyle benimsenmiyor. Üstüne hakkında eşcinsel söylentileri çıkararak, Ali’yi kendilerinden olabildiğince uzakta konumlandırıyorlar. İshak’la Ali’nin arasında güzel bir dostluk olduğunu ve bu dostluk hakkında ileri geri konuşulduğunu izliyoruz. Ali’nin cinsel tercihi filmde tam olarak açıklanmıyor. Bu durumun ucu açık bırakılmış. Zaten Ali’nin eşcinsel olması hikayeye yön veren bir element sayılmaz. İshak’la olan yakınlığı, güzel bir genç kız olan Sultan’ı reddetmesi gibi detaylar Ali’nin cinsel yönelimi hakkında bilgi verse de, filmde net olarak söylenen hiçbir şey yok.

Sultan’da gözü olan Nurullah, ait olduğu arkadaş grubunu galeyana getiriyor. İshak’ı, Ali’yle olan yakınlığından vurarak aralarına dahil ediyorlar; ancak Ali’nin bir başına kaldığı gözetleme kulesinde linç edilerek ölmesiyle sonuçlanan o karanlık gece orada bitmiyor. Üstünden 7 yıl geçmesine rağmen İshak’ın her gecesini o karanlık gece gibi geçirmesi ve köye adım attıktan sonra vicdanına yenik düşmesiyle bir arayış başlıyor. İshak, ölüsü bile bulunamayan Ali’nin bedenini aramaya başlıyor. 7 yıl boyunca oğlunu arayan ve bu uğurda artık akıl sağlığını bile bir miktar yitirmiş olan baba karakteri, İshak’ın vicdanına yenik düşmesinde en etkili kişi konumunda diyebiliriz. Neredeyse sesini hiç duyamadığımız karaktere varlığıyla bulunduğu her filme ivme katan Taner Birsel hayat veriyor. Ali’nin Almanya’da yaşayan akademisyen ablası rolündeyse, ünü kıtaları aşan Sibel Kekilli’yi izliyoruz.

İshak’ın 7 yıl önceki ve bugünkü halini izlerken geçirdiği metamorfoz bariz şekilde ortaya çıkıyor. Saçlarının şekli, kullandığı motor, giyim tarzı; ama en çok bakışlarındaki değişiklik seyirciyi yakalıyor. Berkay Ateş‘in rolüne böylesine yakışması hakkında izleyici olarak, sanki İshak’ı oynamamış da İshak’ın kendisi olmuş gibi yorumlamamızın nedenini, Berkay Ateş‘in iyi bir oyuncu olmasına ve Özcan Alper‘in oyuncu yönetimi konusundaki başarısına bağlayabiliriz.

Linç Kültürü

Linç kültürünü 2022’de Karanlık Gece haricinde Kurak Günler filminde de izledik demiştik. Filmin yine aynı şekilde taşra kültüründe yaşanan olaylardan beslendiğinden bahsettik. Peki linç diye adlandırdığımız bu ilkel eylem sadece taşrada mı mevcut?

2022 yapımı ve festivalleri kuşatan bir başka film olan Kar ve Ayı filminde de, bir hemşirenin taşraya atanmasıyla başlayan hikayesi anlatılıyordu. Son zamanlarda yapılan filmlerde, taşrada yaşayan insanın kötü eylemleri anlatılarak bir hikaye iskeleti oluşturulup, sonuca bağlanıyor.

Taşrada yaşayan kent insanını anlatan filmlerin varlığını, Nuri Bilge Ceylan, Özcan Alper, Emin Alper gibi sinemacıların taşra kültüründen gelmesinden kaynaklı bir durum olmasıyla ilişkilendirebiliriz. Zira insan en iyi bildiğini anlatır. Taşrada karşılaştığımız kent insanına yapılan bu linç ve ayrıştırmanın kentlerde de her gün karşılaştığımız gerçekler olduğunu söyleyebiliriz. Aynı toplumda yaşamamıza rağmen, farklı olarak addedilen ve benimsenmekte zorlanan insanları anlatmak, ülke genelinde izleyici olarak empati kurmayı da kolaylaştırıyor. Bu filmlerin bu kadar benimsenmesinin bir nedeni olarak da, bir gün başımıza gelebilecek olmalarından kaynaklı olduğu gösterilebilir.

Kültür olarak Batı’dan daha çok Doğu kültürüne yakın olduğumuzu ve coğrafya olarak Orta Doğu’yu benimseyen bir toplum olduğumuzu düşünürsek; filmlerde anlatılanların ilkel insan motifinden yola çıkılarak anlatılmasını da hoş karşılayabiliriz. Taşradan çıkan gerçeğin, toplumun gerçeği olduğunu unutmamak lazım.

Son olarak final sekansına dair bir karşılaştırma içine girersek, Kurak Günler’in muazzam biten umut dolu finaline karşılık; Karanlık Gece çok daha karanlık bir fikirden yola çıkarak final yapıyor. Film; İshak’ın vicdanı sayesinde Ali’nin kemiklerini bulma çabasına rağmen, 7 yıl önce ortak olduğu kötülük eylemini ve yıllarca sessiz kalışını affetmeyerek, İshak’ın da benzer bir son yaşamasını uygun görüyor. Yine de son sahnede yağmaya başlayan kar ve soyunun tükendiği düşünülen hayvanın görüntüsü hala umut var demenin farklı bir yolu gibi görünüyor.

”Nuh Köklü’nün anısına” diye biten film, geçip giden ölümlerin acısını bir kez daha sorgulamamıza neden oluyor.

Yönetmen : Özcan Alper

Senaryo : Özcan Alper, Murat Uyurkulak

Görüntü Yönetmeni : Yunus Roy Imer

Kurgu : Osman Bayraktaroğlu, Umut Sakallıoğlu

Oyuncular : Berkay Ateş, Cem Yiğit Üzümoğlu, Pınar Deniz, Sibel Kekilli, Taner Birsel, Ozan Çelik, Fırat Kaymak, Hayrullah Tarhan Karagöz, Deniz Şen Hamzaoğlu, Süleyman Kabaali

Türkiye / Dram-Gerilim-Polisiye / 113 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz