Karanlıkta / In Darkness
Yönetmen : Anthony Burne
Senaryo : A. Burne, Natalie Dormer
Görüntü Yönetmeni : Si Bell Müzik : Niall Byrne
Oyuncular : Natalie Dormer, Ed Skrein, Emily Ratajkowski, Joely Richardson, James Cosmo, Neil Maskell, Amber Anderson
SEYİRCİYİ KARANLIKTA BIRAKAN BİR DENEME..
Çok az film böylesine ilginç bir biçimde başlayıp böylesine büyük bir düş kırıklığına dönüşmüştür!…Hele, kendi adıma, en çok sevdiğim birkaç türü (kara-film, polisiye, politik mesaj, psikolojik gerilim, vs.) birleştiren ve açıkça Hitchcock ögeleri içeren bir filmin ulaşabildiği nokta gerçekten üzücü.
Film bizlere kör bir kadın piyanisti tanıtıyor. Sofia’yı önce bir korku filminin fon müziğini orkestrayla birlikte kaydederken tanıyoruz. Hikayeye göre beş yaşında kör olmuştur ve görünüşe göre durumu iyi idare etmektedir: Londra’nın göbeğindeki dairesine inip çıkmaktan metroya binmeye (yeter ki bir kaza nedeniyle onu bilmediği bir durakta inmeye zorlamasınlar!)….Müziğini icra etmekten yakışıklı bir polisle yatağa girmeye…
Sonra işler karışır. Üst katındaki gizemli ve delişmen komşusu Veronique balkondan düşüp ölür. Acaba bu kaza mıdır, cinayet mi?
Bu arada Veronique’in babası Radic’i tanırız. Bir Sırp iş adamıdır ve hakkında Bosna’da yaşanmış büyük müslüman soykırımına karışma iddiaları vardır. Ama o ayni zamanda Sofia’nın piyano çalacağı bir yardım gecesinin başındadır.
Ve işin içine hem cinayeti soruşturan polis, hem soykırım intikamcıları, hem de kimlikleri ve hangi yanda oldukları kolay anlaşılmayan birkaç kişi daha katılacaktır.
Böylece filmin yazar-yönetmen çifti, daha çok TV dizileri üretmiş İrlandalı Anthony Burne ve en çok Game of Thrones dizisiyle tanınmış İngiliz eşi Natalie Dormer’in işe aşırı bir tutku, hatta hırsla sıvandıkları ve her açıdan çok farklı, çok temalı, çok iddialı bir film yapmaya çalıştıkları anlaşılıyor. Keşke biraz daha mütevazi olsalardı…
O zaman sinemada sayıları az olan kör kahraman filmlerine ilginç bir halka eklenirdi: City Lights- Şehir Işıkları, Eyes in the Night- Gecenin Gözleri, The Spiral Staircase- Döner Merdiven, 23 Paces to Baker Street- Çifte Cinayet, Wait Until Dark- Karanlığa Kadar Bekle, Blindness- Körlük, All I See is You- Tek Gördüğüm Sensin, Lobster İstakoz gibi filmlerden sonra…
Ayrıca da resmen kabul edilmiş olsa da evrensel kamu vicdanında henüz yeterince yer bulamamış olan Bosna soykırımını belleklere yerleştirmek açısından daha yararlı olabilirdi.
Ama olamamış. İnternette birinin dediği gibi, yaratıcıları altından ancak Christopher Nolan’ın kalkabileceği böylesine karmaşık ve çok katmanlı bir öyküyü daha sade kılabilselerdi, görsel düzeyi hayli yüksek bu film gerçekten iyi olabilirdi.
(T24’den alınmıştır)