IRKÇILIK İNSANLIĞIN BAŞINDA BELA
“En kötü şey boş yere ölmek, en iyi şey bir amaç uğruna ölmek”
Bütün mesele amacın ne kadar doğru olduğudur; insanlık, yurt, bilim, sanat uğruna kendini feda etmek kutsaldır; ancak insanlık dışı amaçlar ırkçılık, faşistliktir…
Kişi kendi inançları doğrultusunda insanlık dışı fikirlerine kutsallık atfetse de evrensel pencereden baktığımız zaman bu caniliktir, katilliktir…
Örnek mi? En bilineni Hitler!
Kendi amacı uğruna 80 milyon insan feci şekilde öldü…
İkinci Dünya Savaşının yaraları aradan geçen 75 yıl geçmesine rağmen sarmakla iyileşmiyor. Üstelik Hitler’in ektiği nifak tohumları zaman zaman yeşermeye devam ediyor.
“Benim Adım Karl” (Je Suis Karl) bu nifak tohumunu anlatan bir film.
Amaçları: Yeni Avrupa Kıtası…
Filmi; “The Crown” dizisinin 3. bölüm yönetmenliğini yapan önemli dizi ve sinema filmlerine imza atmış Alman yönetmen Christian Schwochow çekti. Bu konulara oldukça duyarlı yönetmen 2016 yılında Neo Naziler tarafından 8’i Türk 10 kişi öldürüldüğünde; hemen “Almanya’nın ortasında: NSU” (Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü) adlı üç bölümlük bir dizi ve bir belgesel çekmiş. Filmle ilgili yapılan bir röportajda yönetmen şunları söylüyor: “Ancak kötülüğün boyutlarını kavrayabilmek için başlangıca gitmek, bu insanların kız kardeş, ağabey, komşu, okul arkadaşı ve akraba olabileceğini düşünmek gerekiyor. Çünkü insan doğuştan kötü değildir, suçlu olarak dünyaya gelen yoktur. Belli dinamikler buna dönüşmenizi kolaylaştırır. Elbette belli bir suçlu potansiyelinden söz edebiliriz. Ancak izleyicinin bir korku filmi izler gibi koltuğuna rahatça yaslanıp, ‘tamam bunlar canavar, bunlar beni biraz korkutuyor, ama tüm bunların benimle ilgisi yok’ demelerini önlemeye çalıştık. Bence NSU hikayesinin, sağcı şiddet, aşırılık ve nefretin hikayesinin ülkemizle fazlasıyla ilgisi var. İzleyicinin bunu belli bir ölçüde kavramasını ve hissetmesini istiyorum.”
Almanya 2. Dünya Savaşında Yahudileri yok etti ama bugün onların yerini dolduran sayısız yabancı göçmen var; dolayısıyla Neo Nazileri kışkırtan durum olarak bu sorun Almanya’nın tekrar karşısına çıkıyor.
KARL’IN YOK EDİCİ HİKAYESİ
Karl (Jannis Niewöhne) kafatasçı bir örgütün lideri konumundaki kişidir, liderlik özelliklerinin tümünü taşıyan Karl, etkili konuşması ve heyecanıyla genç insanları saflarına kolayca çekmektedir. Kendi davasına öyle inanmıştır ki bu uğurda ölmekten, öldürmekten çekinmez, provokatif hikayeler oluşturmaktan da…
Bu hikayede, günümüzde moda haline gelen herhangi bir terörist eylemde öldürülen kişiyi desteklemek adına hümanist bir slogan olan dünyanın her tarafında kullanılan “Ben falanım, ben filanım” cümlesi oldukça etkili bir çağrışım olduğundan bu sözleri kendi adının geçmesi için; yani “Ben Karl’ım” dedirtmek ve insanları sokağa dökmek için akıl almaz bir plan uygulamaya koyar…
MAXİ’NİN YOK OLAN HİKAYESİ
Maxi( Luna Wedler): KURBAN, üniversite öğrencisi genç kız Paris’te üniversite eğitimi görmekteyken tatilini geçirmek üzere Almanya’da ailesinin yanına gelir. Oldukça güzel bir ailesi vardır. Anne- baba çok sevecen, hümanist,merhametli insanlardır. Öyleki bir seyehat sırasında sınırdan Yusuf adında Libyalı göçmen bir genci kaçırıp iki yıl ona kendi evlerinde bakacak kadar. (Yusuf’u filmin başında görüyoruz, filmin sonuna kadar görünmeyen karakteri hangi işlevle yeniden karşımıza çıkacağını merak ediyoruz) Maxi’nin iki de küçük erkek kardeşi vardır. Yemek hazırlığı yapılırken baba alışveriş yapmak için dışarıya çıkar, dönüşte kara sakallı, kara gözlü bir kurye tarafından komşusu için bırakılmak istenen kargoyu alır, evin kapısına bırakır. Arabada unuttuğu malzemeleri almak için çıktığında patlama sesiyle irkilir düştüğü yerden kafasını kaldırıp baktığında oturdukları evlerinin enkaza dönmüş olduğunu görür.
Büyük travma, acı yaşarken ve tüm ailesinin yok olduğunu düşünürken bir anda kızı Maxi çıkar karşısına; bu, babada dehşetli bir hikayenin içinde sevinç yaratacak tek şey olur, meğerse olay sırasında kız da dışarıdaymış (ne ara çıktığı anlaşılmıyor)
Maxi, geçirdiği büyük travma ile ne yapacağını bilemez durumdayken kendini “Yeni Avrupa” hayali için mücadele eden gençlerin içinde bulur. Tabii bu gençlerin lideri Karl’dır… Hikayedeki yaşayan en büyük kurban ise Maxi’dir…
MESAJLARım
Evine çocuklar için oyuncak tabanca bile almayı bile kolayca kabul etmeyen bir anne, şiddete karşı olan bir ailenin evinde bomba patlatılması; büyük şiddet büyük haksızlıktır…
Terör kim tarafından yapılırsa yapılsın; ister Neo Naziler, ister Işid, Taliban büyük insanlık suçudur!
( Yönetmen Neo Nazileri eleştirdiği kadar diğerlerini eleştirdiğini hissettirmiyor yazık ki. Belki de -anladığım kadarıyla- “bütün Araplar potansiyel İslami terörist değildir” mesajını vermek istiyor.)
Provokasyon, özellikle devlet eliyle yapıldığı zaman çok vahim sonuçlara yol açıyor. Suç örgütlerinin de başvurduğu bir yöntem.
Filmde en çekici sahne: Babanın cebinden kuş ölüleri çıkarması
En anlamlı sahne: son sahne
İnsanlık; kendi değerleriyle birlikte hareket ettiği zaman tünelin ucu ışıktır…
Yönetmen : Christian Schwochow
Senaryo : Thomas Wendrich
Görüntü Yönetmeni : Frank Lamm
Kurgu : Jens Klüber
Müzik : Tom Hodges
Oyuncular : Luna Wedler, Jannis Niewöhner, Milan Peschel, Edin Hasanovic, Fleur Geffrier, Aziz Dyab, Marlon Boess. Victor Boccard
Almanya-Çekya / Gerilim-Dram / 126 Dk.