Kör Noktada

Ulusal Yarışmanın 7. Filmi

Ayşe Polat, Kürt kökenli bir göçmen olarak, filminin anlatısını da kendi kökleri üzerine kuruyor. Yönetmenin Kör Noktada filmini Cumartesi Annelerinden yola çıkarak çekmeye karar verdiğini öğreniyoruz. Film üç bölümden oluşuyor ve her bölümünde yaşananları farklı bakış açılarından izliyoruz. Bu da her defasında hikâyedeki eksik bir parçanın tamamlanmasını sağlıyor. Filmin ilk bölümü fazla merak uyandırmasa da ikinci bölüm itibariyle anlatı derinleşiyor ve merak unsuru da hikayeye dahil oluyor.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Kör Noktada filmini 34. Ankara Film Festivali kapsamında izledik. Ulusal yarışmanın son filmi olarak seyirciyle buluştu. Yönetmenliğini ve senaristliğini Ayşe Polat’ın yaptığı film, dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nin Karşılaşmalar bölümünde yaptı. İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale’ye layık görülen film, ayrıca En İyi Senaryo ve En İyi Kurgu ödüllerini de kazandı.

117 dakikalık ekran süresi olan film, sıradan bir belgesel çekimiyle başlayıp bambaşka bir hikâyeye eviriliyor. Filmde Türkçe, Kürtçe, Almanca, İngilizce gibi farklı diller kullanılıyor. Filmin çekim ekibinde ve oyuncu kadrosunda Almanların olduğunu da ekleyelim. Filmin başrollerinde Ahmet Varlı, Çağla Yurga, Nihan Okutucu, Muttalip Müjdeci, Rıza Akın, Katja Bürkle ve Aybi Era gibi isimler yer alıyor. Filmin kurgusu Serhad Mutlu ve Jörg Volkmar’a ait. Kör Noktada, kurgusuyla öne çıkan bir film, zaten bu kategoride ödül kazandığını düşünürsek, başarılı bir film olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. İyi bir çapraz kurgu örneği olan Kör Noktada, festivalin en iddialı yapımlarından biri gibi görünüyor.

Oyuncu yönetimi oldukça başarılı ve bu konu hakkında oyuncular yönetmene tam puan veriyorlar. Ayşe Polat’ın çalışması çok zor, ama tekrar çalışmak istenilecek bir yönetmen olduğunu da belirtiyorlar.

Politik Bir Film

Ayşe Polat, Kürt kökenli bir göçmen olarak, filminin anlatısını da kendi kökleri üzerine kuruyor. Yönetmenin Kör Noktada filmini Cumartesi Annelerinden yola çıkarak çekmeye karar verdiğini öğreniyoruz.

Film; Alman bir belgeselcinin, Kars’ta JITEM tarafından kaçırılan Baran’ın annesinin hikayesini çektiği belgeselle başlıyor. Hatice teyze, 22 yaşında kaçırılan oğlunu 26 yıldır görmediğini anlatıyor. Adının evde Baran, dışarıda Musa olduğunu söylüyor; Kürtçe isim kullanmanın o dönemde yasaklı bir durum olduğu aktarılıyor. Hatice teyze oğlunu son kez gördüğü gün çorba yaptığını anlatıyor. Yıllarca beklediği oğlunun bir gün döneceğini umut ediyor ve 20 yıl önce aldığı bir kararla, oğlunun gittiği günde hep aynı çorbayı yaparsa oğlunun geri döneceğine inanıyor. Bu acıklı hikâyeyle yönetmen Ayşe Polat daha filmin başından tarafını belli ediyor. Aslında seçtiği kurgu tipi, çalıştığı zorlu coğrafya ve anlattığı tarihi olay sayesinde riskli bir filmin içinde olduğumuzu anlıyoruz; ancak filmin ne anlattığını anlamak için ilk yarısının bitmesi gerekiyor. Çapraz kurgu tekniğiyle çekilen film, anlatmak istediğini hemen açıklamıyor.

Oyuncu Yönetimi ve Üç Parçalı Hikayesi

Oyuncu yönetimi oldukça iyi olan filmde, özellikle Çağla Yurda’nın hayat verdiği Melek karakteri filmdeki en iyi oyunculuklardan biri diyebiliriz. Başarılı oyunculuğu ve anlatılan hikâyenin sertliği düşünülürse; böyle bir filmde bir çocuğun varlık göstermesinin epey dikkat çekici ve düşündürücü olduğunu söylemek mümkün; fakat oyuncu yönetimi yapılırken Çağla Yurda’nın filmin hikâyesinden çok haberdar olmadığını, sadece kendi sahnelerini bildiğini, diğer oyuncularla çok içli dışlı olmadığını, Ayşe Polat’ın ve sette her daim bulunan pedagogun eşliğinde çalıştığını öğreniyoruz.

Film üç bölümden oluşuyor ve her bölümünde yaşananları farklı bakış açılarından izliyoruz. Bu da her defasında hikâyedeki eksik bir parçanın tamamlanmasını sağlıyor. Filmin ilk bölümü fazla merak uyandırmasa da ikinci bölüm itibariyle anlatı derinleşiyor ve merak unsuru da hikayeye dahil oluyor.

Merak duygusu, seyirciyi filmin içine çeken durumlardan biri sayılabilir; ancak asıl merak unsuru için Melek karakterinin hikâyeye sağladığı katman demek daha doğru olacaktır. Melek’in gördüğünü söylediği şey ya da insan her neyse, başta hikâyeye katkısının ne olacağını kestiremesek de, anlatı ilerledikçe konunun vardığı durum seyirciye bir nokta atışı yapılmasını sağlıyor. Ayşe Polat’ın seçtiği paralel kurgu tekniği filmi çekici kılan detayların başında geliyor. Melek’in gördüğünü söylediği kişinin varlığı sayesinde, anlatı gerçeklikten çıkıp bir korku hikayesine kayıyor. Özellikle son bölümün yemek sahnesinde, Melek’in Burhan (Rıza Akın) karakterinin yanına gelip anlattıklarına tanık olunan anlar fazlasıyla gerilim içeriyor.

Melek’in babası Zafer’i (Ahmet Varlı) histerik şekilde izlediğimiz sahneler oldukça inandırıcı ve filmi yukarılara taşıyor. Melek’in annesi Sibel’in (Nihan Okutucu) hikayede konumlandırılışı da özellikle son bölüm için epey iyi bir katkı sağlıyor.

Gerilim, dram, tarih, politik hatta korku türüne göz kırpan Kör Noktada filminin, festivalin ödül konusunda bonkör davranacağı filmlerden biri olarak öne çıkacağını söylemek mümkün.

Yönetmen / Senaryo : Ayşe Polat

Görüntü Yönetmeni : Partick Orth

Kurgu : Serhad Mutlu, Jörg Volkmar

Özgün Müzik : Dynamedion

Oyuncular : Ahmet Varlı, Çağla Yurga, Nihan Okutucu, Tudan Ürper, Katja Bürkle, Aziz Çapkurt, Aybi Era

Almanya / Gerilim-Dram / 117 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz