Aşırı iddialı bir fiyasko
“The Little Things / Küçük İpuçları”
John Lee Hancock’un yazıp yönettiği “The Little Things / Küçük İpuçları” (2021) defalarca izlemiş olduğumuz seri katil filmlerine farklı bir soluk getirmeye çalışan iddialı bir yapım. En başında belirtildiği gibi 1990 yılında geçen film, yolda arabayla giderken takıntılı bir sürücü tarafından tehlikeli, olasılıkla öldürme niyetiyle taciz edilen bir genç kadının tesadüfen kurtulduğu bir sekansla başlar. Sonrasında Bakersfield’de ikincil bir görev yapan orta yaşlı münzevi polis Joe Deacon’a (Denzel Washington) geçer.
Joe önemsiz bir iş için Los Angeles’e gittiğinde izleyici onun geçmişte ünlü dedektif “Deke” olduğunu, çözemediği bir seri katil olayına takarak kafayı üşüttüğünü, bir kalp krizinin ardından eşinden de ayrılarak şehri terk ettiğini öğrenir. Eski iş arkadaşları tarafından istenmeyen adam olarak görülen Joe, kendi yerine alınmış olan genç “mektepli” Jim Baxter (Rami Malek) ile tanıştığında, Jim kentte korku salmakta olan yeni bir seri cinayet furyası konusunda eski ustanın ne düşündüğünü öğrenmek ister. Yeni seri cinayetlerin “Deke”i çığırından çıkarmış olanlarla aşırı benzerliği, aynı katilin elinden çıkmış olabileceğini düşünen Joe, yıllık iznini alıp Jim’le birlikte olayı çözmeye çalışır.
Gizemiyle “Se7ven / Yedi” ve “Zodiac”ı hatırlatan bu ilk bölüm usta-çırak ilişkisine ve iki adamın oluşan ve gelişen dostluğuna odaklanırken, otel odasında gecelerini geçmişteki kurbanları hayaletleriyle geçiren Joe’nun takıntısını ustalıkla yansıtır. Ancak John Lee Hancock maalesef David Fincher gibi bir deha değildir ve bir süre sonra öyküsü inandırıcılığını yitirmeye başlar.
Yıllardır olayı çözememiş olan “Deke” şıpın işi bir şüpheli bulur. Albert Sparma (Jared Leto) hem bu cinayetleri işleyecek beceride ve zekada biridir hem de polislerle hınzırca oyun oynamaktan keyif alan rahatsız edici bir karakterdir. Öykü, bu ürkünç adamla iki dedektif arasında bir kedi- fare oyununa dönüştükçe Hancock gizemin mantık dışı karakterini izleyiciyi fiilen karanlıkta bırakarak, bu karanlığı durmaksızın yenilenen daha da karanlık bir flahback ile vurgulayarak unutturmaya çalışır. Ama bu ne yazıktır ki bu tavır, finalin mantığı zorlamak bir yana her türlü inandırıcılığı alt üst etmesine engel olamaz.
Olayların mantıktan iyice uzaklaşmasının bir ikinci sebebi de tüm karakterlerin hem klişe hem yüzeysel bırakılmış olmasıdır. Üçü de Oscar almış üç önemli oyuncu bu derinlikten yoksun kişilerin içine girmekte zorlanırlar. Hancock’un oyuncu yönetimi de dengeden yoksundur.
Denzel Washington, finalde geçmişiyle ilgili bazı sırları da öğrendiğimiz “Deke” olarak aşırı duygusuz ve soğukkanlıdır. Jared Leto, hem beden dili hem oyunculuğuyla onun tam antitezi olarak aşırı abartılı davranır. İkisinin arasında kalan, bazen seyircilere “benim burada ne işim var” dermiş gibi bakan Rami Malek ise fiilen ki arada bir derede kalmış gibidir.
Sonuç olarak, ustalıklı sinema diline ve üç ünlü oyuncusuna karşın, kusurlu bir senaryo ve dengesiz oyunculuklar yüzünden yarı yolda kalmış bir çalışma.
Yönetmen / Senaryo : John Lee Hancock
Görüntü Yönetmeni : John Schwartzman
Kurgu : Robert Frazen
Müzik : Thomas Newman
Oyuncular : Denzel Washington, Rami Malek, Jared Leto, Sofia Vassilieva, Natalie Morales, Tom Hughes, Michael Hyatt, Isabel Arraiza, Kerry O’Malley, Chris Bauer, Terry Kinney
ABD / Suç-Gerilim-Polisiye-Dram / 127 Dk.