Kutsal Örümcek” epey farklı bir seri katil öyküsünden çok, kadını yok sayan, sapkın ve bağnaz bir toplumun bilinç altında yatan seri katilliğin hikâyesi. “Kutsal Örümcek”in, özellikle cinayet sahneleri epey gerçekçi ve şiddet içeriyor ama bence filmin en ürkünçü sahnesi final sekansıdır.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Kutsal Meşhed kentinde bir seri katil

İranlı değilseniz, Said Hanai adı sizde hiçbir çağrışım uyandırmayabilir. Said Hanai İran’ın gelmiş geçmiş en ünlü seri katiliydi. Bu evli, üç çocuklu dindar ve mazbut aile babası, yakalanıp idama mahkûm edilene dek, iki yıldan az bir sürede 16 kadını öldürmüştü. Kutsal Kenti pisliklerden temizlemenin Kutsal bir görev olduğuna inanan Hanai, Meşhed kentinin sokaklarında, çağcıl bir Karındeşen Jack gibi gece işe çıkan fahişeleri hedef alıyor, müşteri gibi görünerek evine götürdüğü kadınları elleriyle, çoklukla kendi başörtülerini kullanarak boğuyor, sonra da ölü bedenlerini bir tarafa bırakıyordu.

Bilindiği gibi İmam Ali er-Rıza’nın türbesinin bulunduğu Meşhed, Şii dünyasının Hacca gider gibi türbeyi ziyaret ettiği kutsal bir şehirdir. Filmin “Holy Spider / Kutsal Örümcek” adındaki “Holy / Kutsal” hem kentin kutsallığına hem de Said’in kendine biçtiği kutsal misyona, “şehri ahlaksız ve namussuz sokak kadınlarından temizleme” görevine bir gönderme. “Spider / Örümcek” ise katilin lakabıydı: “Kadın fahişeyse, hele uyuşturucu kullanıyor ya da satıyorsa örümceğin ağına düşmekten kurtulamayacaktı

1981 doğumlu İranlı yazar yönetmen Ali Abbasi, hâlâ İran vatandaşı olmasına karşın Kopenhag’da yaşamakta ve film çekmektedir. İkinci uzun metrajı “Gräns / Sınır” ile aralarında 2018 Cannes Belirli Bir bakış ödülü dahil 202ye yakın ödül kazanmış, baş oyuncusu Zar Amir-Ebrahimi’ye bu yıl Cannes En iyi Kadın Oyuncu ödülü getiren üçüncü filmi “Holy Spider / Kutsal Örümcek” Danimarka’nın Oscar adayı olarak açıklanmıştır.

Gerçek olaylardan esinlenen “Kutsal Örümcek”, çocuğunu uyutup “işe çıkan” bir hayat kadınının önce “çalışmasını”, sora da henüz yüzünü görmediğimiz bir katil tarafından öldürülmesini izleyerek başlar. 2000’lı yılların başında, Meşhed’de fahişeler katledilmekte, katil hakkında hiçbir ipucu elde edilemezken, cinayetler kentte iyice korku salmaktadır. Tahran’lı gazeteci Rahimi (Zar Amir-Ebrahimi), olayları incelemek için kente geldiğinde yetkililerin adli soruşturmayı sonuçlandırmakta pek de aceleci etmediklerini fark eder.

Korkusuzca kentin adı kötüye çıkmış semtlerine dalan genç kadın olayları kişisel olarak araştırmaya başlar. Kentteki gazetecinin desteğiyle fahişelerle iletişim kuran Rahimi, hem katilin kimliğini keşfetmenin hem de ona bir tuzak kurarak yakalatmanın peşindedir. Bu bölümler izleyiciye İran’ın yer altı fuhuş dünyası hakkında beklenmedik şeyler öğretir: Saçını teli göründü diye genç kadınların ölümüne sebep olan ahlak polisinin burnunu dibinde bir kadın ve uyuşturucu pazarı varlığını sürdürmektedir.

Dünyanın hemen her yerinde, en alt kademe olan sokaklarda bile, fuhuş küçük çapta organize bir sistemdir. Bir veya birkaç hayat kadını, onları pazarlayan, ve koruma karşılığı kazançlarının büyük kısmına ortak olan bir kadın satıcısının emrinde çalışır. İranlı fahişenin çalışma sistemiyse, filmde gördüğümüz kadarıyla tamamen bireyseldir. Onlar tek başlarına “işe çıkarlar”, ve “işlerini” tamamen müşterinin keyfine göre yaparlar. Hem onları hayvanmış gibi “beceren”, paralarını zar zor, kimi zaman kesintili veren, arada bir de bir güzel döven müşterinin devamlı kötü muamelesine katlanmak zorundadırlar, hem de Hanai ve benzeri psikopatlar tarafından öldürülme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.

İran’ın yer altı dünyasına tutulan bu ışık aynı zamanda erkek egemen toplumun kadını insan dışı bir mal gibi görmesinin ve aşağılamasının da simgesidir. Bu sadece “orospular” için geçerli bir davranış değildir. Tahran’da patronu kendisini taciz ettiği için işinden ayrılmış olan Rahimi bile, devletin polisi tarafından “kolay kadın” muamelesi görür.

Abbasi, Rahimi’nin soruşturmalarının paralelinde, “saygın vatandaş” Said Hanai’nin de cinayetlerini aktarır, adamın kişiliğini derinlemesine çözmeye çalışır. İran – Irak savaşında ön saflarda çarpışan, tüm gençliğini vatan uğruna feda etmiş olan Hanai, savaştan döndüğünde inşaatlarda işçi olarak çalışmak zorunda kalır; kendini terk edilmiş, kenara atılmış hisseder. İçine düştüğü boşluğu fanatik bir dini inançla doldurarak Tanrı’nın kendisini şehrin pisliklerini temizlemekle görevlendirdiğine inanır.

Bu gözü kapalı inançta kendince samimidir de. Karısına ve çocuklarına karşı müthiş sevecen davranır, kendisinden epey gençeşine sevgi, saygı ve sadakatle bağlıdır. Karısı ve çocukları haftada birkaç kez kayınpederi ve kayınvalidesinin yanında kaldıklarında da asal misyonunu yerine getirmeye çalışır. Müşteri numarası da yapsa, hiçbir fahişenin kendisine şu veya bu şekilde dokunmasına müsaade etmez.

Filmin yarısına doğru Rahimi’nin kurduğu tuzak kendisini de tehlikeye atsa, Örümcek Katilin yakalanmasını sağlar. Gazeteci arkadaşı olsun, adli sistem olsun rahatlamıştır ama Rahimi, hâlâ bu işin böyle bitmeyeceğinden korkmaktadır.

Haklı da çıkar. Yakalandıktan bir süre sonra halkın bir kesimi ve özellikle muhafazakâr medya Hanai’yi her türlü şüphenin üzerinde, göklerden gelen emirlere uyan, kutsal kenti temizlemek amacıyla cansiperane çaba gösteren bir mümin, inançlı bir kahraman olarak görmeye başlarlar.

Said Hanai’nin (Mehdi Bajestani) yakalanmasından duruşmalarına ve son dakikalarına kadar hiçbir pişmanlık göstermeden doğruyu yaptığını iddia etmesi, bu haklı davasında serbest kalacağına ve Meşhed’i tesbit etmiş olduğu 200 kadar pislikten kurtarmaya devam edeceğine inancı etrafında oluşmaya başlayan efsanenin daha da büyüyüp gelişmesine sebep olur.

“Kutsal Örümcek”in, özellikle cinayet sahnelerini epey gerçekçi ve şiddet içeriyor ama bence filmin en ürkünç sahnesi final sekansıdır. Babasının idamından sonra eve gelen televizyon programcılarına, Said’in yeniyetme oğlu, çok sayıda insandın kendisine babasının görevine devam etmesini söylediğini ve bu öneriyi ileride düşüneceğini belirttikten sonra, babasının kadınları nasıl öldürdüğünü, büyük rahatlık ve huzurla, küçük kız kardeşini de gösteriye dahil ederek, ıkendi hayalinde geliştirmiş olduğu ayrıntıları da ekleyerek anlatır.

Film hakkında yapılmış en güzel yorumlarda biri, Cannes’daki basın toplantısında Ali Abbasi yapmıştı. Ben de bu yazıyı onun sözleriyle bitirmek istiyorum:

Ben seri katil filmlerinin pek meraklısı değilim. Suç öyküleri ve onların çözümleri de ilgimi çekmez. Olaylar yaşanırken herkes gibi haberleri izliyordum ama, İran medyasının bir kısmı ile bazı yetkililer bu adamı kendini toplum yararına feda etmiş özverili biri olarak görmeye başlayınca ilgimi çekti. Olay artık şöyle ya da böyle çarpık beyinli bir adamın kadınları öldürmesi değildi artık. Olay seri katil bir toplumun onayladığı bir öyküye dönüşmüştü.

Evet “Kutsal Örümcek” epey farklı bir seri katil öyküsünden çok, kadını yok sayan, sapkın ve bağnaz bir toplumun bilinç altında yatan seri katilliğin hikâyesi. Tüm oyuncuları, özellikle Said yorumuyla Mehdi Bajestani çok başarılılar. Ürdün’de çekilen filmde yeniden yaratılmış Meşhed kenti de baş karakterlerden biri.

Kutsal Örümcek / Holy Spider

Yönetmen / Senaryo : Ali Abbasi

Görüntü Yönetmeni : Nadim Carlsen

Müzik : Martin Dirkov

Oyuncular : Mehdi Bajestani, Zar Amir Ebrahimi, Arash Ashtiani, Alice Rahimi, Sara Fazilet, Nima Akparbour

Fransa-Danimarka-İsveç-Almanya / Gerilim-Polisiye-Suç-Dram / 116 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz