Lee
“LEE” : HOLOKOST’UN İLK TANIĞI
Tarihin ilk kadın savaş fotografçılarından biri olan Lee Miller savaşın dehşetine tanıklık etti, temerküz kamplarına giren ilk akredite kadın fotografçı oldu. Miller, cesareti,merakı, dayanıklılığı, yenilikçiliği, dürüstlüğü, vizyonu, azmi, uyum yeteneği, ve fotografçılığa olan sarsılmaz tutkusuyla tanındı. Bu biyografik dramanın senaryosu, Lee’nin oğlu Anthony Penrose’un kitabına dayanıyor .
Oscar Ödüllü İngiliz aktris Kate Winslet’in Vogue derginin ktanınmış savaş muhabiri ve Amerkalı moda modeli fotografçısı Lee Miller’i canlandırdığı “Lee” bir biyografik drama. İlk kurmaca filmini gerçekleştiren Elles Kuras, bu olağanüstü kadının, dünyanın ilk kadın fotografçılarından biri olarak savaşın dehşetine tanıklık etmek için her şeyi yapmaya hazır olduğunu, cesareti ve gelenekleri reddetmesiyle yaşadıklarını düzgün bir sinematografi eşliğinde anlatıyor. Lee Miller aşkının peşinden Londra’ya gittiğinde 2. Dünya Savaşı başlamıştır. Hitler’in Avrupa’yı işgal ettiği bir dönemde kadınların maruz kaldığı önyargı ve engellerden bıkan Miller, büyük mücadelelerden sonra kendini savaşın ön saflarında bulur. Savaşın dehşetinin kadın okuyuculardan gizlendiğini gören Miller, makinesini Hitler’in sebep olduğu acılara ve vahşete çevirir.
Film Lee Miller’n hayatının birbirine zıt 2 dönemini, ilk başta hayattan zevk almak isteyen bir bohem, sonra amansız, kokusuz bir savaş muhabiri bir kadının portresini çiziyor. Onun kusurlarını, hasletlerini ve zaferlerini gözlere seren film, Lee’in de içsel karmaşası olmasaydı, Dachau ve Bucherwald toplama kamplarında insanlığın en kötü vahşetlerinden birini belgelemeye gitmemiş olabileceğini iddia ediyor. Film duygu sömürüsü tuzağına düşmeden savaşın arkasında bıraktığı dehşeti izleyiciye geçiriyor. Film geriye dönüşlerle bizi 1938’den 1948’e kadar 10 yıllık bir döneme götürüyor. Lee’nin savaş sırasında görevleri nedeniyle birlikte olamadığı kocasıyla nasıl tanıştığını, Fransız müşterek arkadaşlarıyla olan bağlılıklarını filmin başında öğreniyoruz.
KORKUSUZ SAVAŞ MUHABİRİ
Vogue’daki editörünü savaşta gerçekten olup bitenleri fotograflamak için ikna eden Lee, 1943’te akredite savaş fotografçısı ve bunu başaran ilk kadın olarak, Paris ve Normandiya’daki birliklerle seyahat eder. Filmin en can alıcı sahnelerinin birinde 2 foto muhabiri kurtarılmış bir temerküz kampına girdiklerinde, Lee kampın ceset yığınlarının fotograflarını çeker. Onlar Lee’nin mirasının bir parçası haline gelmişlerdir. Geniş çapta ilgiyi hak eden bu fotograflar, Lee’nin amacının sadece savaşı görüntülemek için değil, aynı zamanda yol boyunca tanıdığı kadınları korumak için de savaştığını kanıtlıyor. Savaşın sona ermesi ve galip gelmenin coşkusunu yaşayan, Fransız halkıyla kaynaşan Amerikalı askerlerden biri, genç bir Fransız kızını kıstırıp iğfal etmek üzere iken Lee’nin müdahalesiyle karşılaşır. Küstah Amerikalı asker, direnen genç kıza “Minnettarlığınızı böyle mi gösteriyorsunuz ?” diye çıkışır.
Film Lee Miller’in (Kate Winslet) 1938’de sevgilisi sanatçıo Roland Penrose (Alexander Skasgard) ile Londra’da yaşadığı dönemde başlıyor. Almanya Fransa’yı işgal ettiğinde, moda editörü Solange (Marion Cotillard) ve sanatçı Nush (Noémie Merland) dahil olmak üzere, Miller’in arkadaşlarının hayatları tehlikededir. Bombalanan Londra’da Lee, İngiliz Vogue edtörü Audrey Withers (Andrea Riseborough) için ulusal savunmada kadınların moral yükseltici fotograflarını çeker. Ancak Lee, kadınların savaş bölgelerine girmesini engelleyen kurallara rağmen, bir savaş muhabiri olmayı arzular. Sonunda bir yolunu bulup, deneyimli foto muhabiri David Sherman (Andy Samberg) ile ortaklık kurarak, kendisini tarihte yer kazandıracak fotografları çeker.
Film, 70 yaşında ölen Lee Miller ile hayatının sonlarında İngiltere’deki çiftlik evinde inzivada yaşadığı bir dönemde genç bir gazetecinin (Josh O’Connor) yaptığı bir röportaj ile başlıyor. Kariyer hayatına modellik yaparak başlayan, Lee olarak bilinen Elizabeth Miller, zirveye ulaştıktan bir süre sonra mesleğinden sıkıldığını fark eder. Ancak 2. Dünya Savaşı başladığında Lee, Vogue için bir gazeteci ve fotografçı olarak çalışıp, savaşın dehşetini kayıt altına almaya kararlıdır. Ancak Birleşik Kırallık kadınların çatışmaya yakın bir yerde görev yapmasını yasaklıyordu. ABD’nin 1941’in sonlarına doğru savaşa girmesinden sonra Lee, Time Magazine foto muhabiri David Scherman (Andy Sambeg) le birlikte savaş muhabiri olarak görevlendirilir.
Haziran 1944’deki Normandiya çıkarmasından sonra Lee, Saint-Malo Muharebesi sırasında çatışmaların fotograflarını çekerken, bilmeden ilk kez napalm kullandığına tanık olur. Savaş sonrası harabeye dönen Alman şehirlerine giren Lee ve David, esir alınmalarına rağmen fanatikliklerinden vazgeçmeyen Nazi askerlerinin, siyanür hapı içerek intihar eden Alman askerlerinin resimlerini çekerler. 2 gazeteci, temerküz kampları önündeki kokudan yaklaşılamayan trenlerde yatan ölülerin, kurtarıldıkları halde ne yapacaklarını bilmeyen, çizgili pijamalarıyla endişe içinde amaçsızca dolaşan serbest kalmış tutukluların resimlerini çekerler. Ebeveynlerini kaybettikleri için ne yapacaklarını kestiremeyen şaşkın yetim çocukların çaresizliğine tanık olurlar. Yüzlerinden, yaşanan insanlık dramının izleri okunurken, film savaşın arkasında bıraktığı travmayı gözlere serer.
Paris’in Nazi işgalinden kurtuluşu sırasında Almanlarla işbirliği yapan Fransız kadınlarını utandıran Fransız direniş üyelerinin fotograflarını çeken Lee, yakın zamanda hapisten kurtulan ve kocası hala kayıp olan perişan arkadaşı, bir deri bir kemik kalan Solange’ı bulur. Acılı kadının hayata tutunma gücü kalmamıştır. Lee ayrıca Alman işgali sırasında kaybolan binlerce insandan haberdar olan arkadaşları Nusch ile Paul Elouard (Vincent Colombe) ile yeniden bağlantı kurar. Fransız direnişine katılan bu ikili, Fransa’da yaşayan Yahudi, eşcinsel ve komünistlerin akibetlerinin henüz tam olarak bilinmediğini anlatırlar. Lee ve David jeep ile cephede seyahat ederek Nazi Almanyasına girer ve deneyimlerinin fotograflarını çekme fırsatını bulurlar.
YAŞANAN İNSANLIK DRAMI
Lee ve David, Dachau ve Buchenwald’da işlenen vahşetin hemen sonrasıni belgelendirirler. Nisan 1945’te David Lee’nin Adolf Hitler’in Münihteki apartımanındaki küvetinde yıkanırken fotografını çeker. Günlerdir yıkanamayan Lee, küvetin içinde arkasına Hitler’in fotografını koyarak poz verir. Terkedilen Nazi genelkurmay binalarında artık Amerikalı askerler vardır. Film, savaşın dehşetini, savaş hakkındaki gerçeği fotograf makinesinin lensi aracılığıyla anlatan mücadeleci, feminist Lee Miller cesur ve sıradışı çabasının ürünü fotograflarına yer verir. İşgal altındaki Fransa’da Alman askerleriyle ilişki kuran kadınlar, savaşın sona ermesiyle teşhir edilerek, saçları özensiz bir şekilde O numara kesilerek aşağılandırıldılar. Bu konunun en önemli filmi, Alain Resnais’nin başyapıtı “Hiroşima Sevgilim / Hiroshima Mon Amour”da (1959), Nevers şehrinde savaşın sona erişinden sonra utandırılan Fransız kadınları teşhir edilmişti.
İngiltere’ye dönen ve Roland’ın savaştan geri dönmesiyle Lee, çektiği son fotografların yayınlanmamasına isyan eder. Editörü Audrey Withers, İngiliz sansürünün bunu engellediğini, fotografların zaten travma yaşayan İngiltere halkını üzeceği düşünülerek bu kararın alındığını anlatır. Lee ve Roland 1947’de evlenirler, oğulları Antony kısa bir süre sonra doğar. Antony annesinin ölümünden sonra evin tavan arasında binlerce fortograf ve el yazması bulur, karısı Suzanna ile birlikte “Lee Miller Arşivi”ni oluşturur. Liz Hannah, filmin senaryosunu Lee’nin oğlu Anthony Pensose’un “The Lives of Lee Miller” adlı kitabından uyarlar. Anthony Penrose annesinin olağanüstü savaş çabalarının boyutunu ancak annersinin ölümünden sonra keşfetti.
Bu senaryoda, Lee’nin 7 yaşındayken bir yabancı tarafından iğfal edildiği, annesinin “kimseye söyleme” telkininden sonra kimseyle paylaşmadığı, ancak çocukken yaşadığı travmanın saldırgan kişiliğini tetiklediği yer alır. Savaştan sonra Lee “insanlık benim gibi tecavüze uğradı” tespitinde bulunur. Ellen Kuras’ın 10 yıllık projesi olan filmin yapımı 8 yıl sürdü. İstikrarsız finansman nedeniyle, filmin aynı zamanda yapımcısı olan Kate Winslet tüm oyuncu kadrosu ve teknik ekibin 2 haftalık maaşlarını ödedi. Yönetmen Ellen Kuras 1959 New Jersey doğumlu tecrübeli bir görüntü yönetmeni. 12 TV dizisi yönetti. Sinemada ilk yönetmenlik denemesi “The Betrayal-Nerakhoon” (2008) ABD’nin Vietnam Savaşı sırasında Laos’tan göç etmek zorunda kalan bir ailenin destansı öyküsünü anlatan bir belgesel.
“Lee” Ellen Kurras’ın ilk kurmaca filmi. Bu zengin konudan deneyimli bir yönetmenin daha başarılı bir film yapabileceği iddia edilebilir. Ancak filmin teknik kadrosunda 2 uluslararsı şöhret, Alexandre Desplat ve Pawel Edelman var. Alexandre Desplat’nın film için bestelediği müzik partisyonu ürkütücü savaş sahnelerine değer katıyor. 11 kez aday gösterildiği Oscar yarışmalarında bunların ikisini ödüle çeviren Desplat, Fransız müziği ustalarının en değerli mirasçılarından biridir. Besteci ve orkestra şefi Desplat, T. Malick, J. Audiard, R. Polanski, M. Garrone’nin aralarında bulunduğu yönetmenlerin filmlerine yaptığı besteler ve üretken sinematografisiyle ünlüdür.
Görüntü yönetmeni Pawel Edelman Lee’nin fotografçılık kariyerini şöyle değerlendirdi : “Barış zamanının güneşli ve pastoral paletinden Miller’in çalışması onu Avrupa’ya daha yakınlaştırdı”. 2. Dünya Savaşı’nın hemen bittiği günlerde temerküz kamplarının yürek parçalayıcı görüntülerini makinesiyle tespit eden Miller, Holokost’un tüm dehşetini belgeleyen ilk gazetecilerinden biri olarak dünya kamuoyunu aydınlattı. Soğuk ve yağmurlu bir coğrafyada toplama kamplarının yürekleri burkan görüntülerini, Vogue’un Amerikadaki sayfaları Lee’nin objektifinden kullandı. Lee Miller, cesareti, merakı, dayanıklılığı, yenilikçiliği, vizyonu, azmi, uyum yeteneği ve fotografçılığa olan sarsılmaz tutkusuyla tanındı. Kate Winslet bu rolü olağanüstü bir özgürlükle canlandırarak, Miller’i bu özelliklerini hem inandırıcı, hem takdire şayan kılıyor. Film boyunca makyajsız, bakımsız haliyle oynayan Winslet’in 50 yaşında bile güzel bir kadın olduğuna tanıklık ediyoruz.
Yönetmen : Ellen Kuras
Senaryo : Liz Hannah, John Collee
Görüntü Yönetmeni : Pawel Edelman
Kurgu :
Müzik : Alexandre Desplat
Oyuncular : Kate Winslet, Andy Samberg, Alexander Skarsgård, Marion Cotillard, Josh O’Connor, Andrea Riseboroug, Noémie Merlant, Vincent Colombe
İngiltere / Biyogragi-Savaş-Dram / 115 Dk.