Leopar / Il Gattopardo

 BİR DEVRİN BİTİŞİ 

“Rüzgar en güçlü ağacı bile büker”

Altı bölümden oluşan İtalyan yapımı  “Leopar” dizisi 19.yüzyıl Sicilyas’sına yol alırken toplumsal değişimin sancılarını, bireysel ve toplumsal hayal kırıklarının doğurduğu duygusal çalkantıların derin bir tahlilini yapıyor…Her değişim, her yenilik ideal mi sorusu  bugün  bile güncelliğini koruyor! İtalya’da devrim için savaşan yüzbaşının sözleri diziyi anlatmaya yeter: “Bazı vurguncu ve çıkarcılar bayrağımıza sarılsın diye bu kadar çok kan döküleceğini bilseydim o zaman savaşmazdım”…

Folk ve klasik müzik harmanlamasıyla oluşan efsane bir müzik eşliğinde 19. yüzyıla doğru yola çıkmanızı kesinlikle öneririm. 21. yüzyılda dizi karakterlerinin birebir aynısını görecekseniz. O zaman “Hangi değişim olursa olsun insan değişmiyor ki” sonucuna varacaksınız…

OrtaKoltuk Puanı:

 

Avrupa’da Bourbon hanedanlığının son kalesi olan Sicilya’da hanedana mensup olan Don Fabrizio Corbera diğer adıyla Leopar’ın hikayesi ile toplumsal bir hikayenin anlatıldığı dizi 1958’de İtalya’da yayınlanan “Leoparromanından uyarlama. Romanın yazarı Giuseppe Tomasi Di Lampedusa aslında aileye mensup biri, yazar, Leopar romanında  Prens Fabrizio karakterinde büyükbabası Giulio Fabrizio Maria Tomasi’yi anlatıyor. Hakkındaki kısa ansiklopedik bilgiyi eklersek Leopar’ı daha iyi tanımış oluruz. 1813’te Palarmo’da doğan Fabrizio Maria Tomasi Sicilya aristokrasisinin önemli bir temsilcisiydi. 1831’de Lampedusa Prensi ve Palma Dükü ünvanı aldı. Dolayısıyla Sicilya Krallığının yöneticileri arasında yer aldı…

Bourbonların sanat ve bilime düşkünlükleri bilinir. Fabrizio Maria da bilime düşkün; astronomi, matematik geometri, fizik ile ilgilenen amatör bir gökbilimciydi. Dizide entelektüelliği hissettiriliyor ama üzerinde durulmuyor, keza  gökbilimciliği de analtılmıyor, sadece kızının doğum gününde ona teleskop hediye etmesinden böyle bir çıkarım yapabiliyoruz….

Romana dönecek olursak Bazı eleştirmenler tarafından yalnızca İtalya’nın değil, dünya edebiyatında bir başyaıt olarak nitelendiriyorlar. Kitabın yazıldığı yılın sonrasında 1963 yılında   Alain Delon ve Claudia Cardinale  başrollerde rol aldığı bir film çekilmiş. Yazımı bitirdikten sonra bulabilirsem o filmi de izleyeceğim.  

DEVRİMİN AYAK SESLERİ

İki yazarlı, üç yönetmenli dizi yaklaşık birer saat süren 6 bölümden oluşuyor. Senaryo yazarları: Richard Warlow, Benj Walters. Dizi yönetmenleri : Tom Shankland, Giuseppe Capotondi, Laura Luchetti. 5 Mart 2025 tarihinde Netflix’te  gösterime girdi. 

Birinci bölümde İtalya’nın jeopolitik durumuyla ilgili açıklayıcı bir özet yapıldıktan sonra  kilise müziği ve akşam güneşi eşliğinde bir at arabası ile Palermo’ya doğru yol almaktadır. Arabanın içinde Don Fabrizio -Leopar- (Kim Rossi Stuart) ve 6 bölüm boyunca yanından ayırmadığı köpeği ve peder vardır. Aslında dini inançları oldukça zayıf olan Leopar’ın, pederi yanından ayırmamasının en önemli sebebi soyluların din üzerinden kendilerini onaylatması yatar. Pedere ne derse onu yaptırır,  onun  dini inançları umurunda bile değildir. Araba kiliseye gelir, çünkü dizinin ikinci önemli karakteri orada eğitim almaktadır. Concetta! (Benetta Porcaroli) Don Fabrizio’nun  en sevdiği büyük kızı, annesinin etkisiyle dindar bir kişidir. 

Yıl 1860, İtalya’da birkaç krallık vardır. Sicilya da yüz yıldan beri Bourbon Hanedanlığı egemenliğindedir. General Garibaldi İtalya birleştirmek için hareket ordusu ile güneye yelken açmıştır. Mevcut düzen bütün bu gelişmelere dur diyebilmek için sokağa çıkma yasağı dahil  her türlü önlemi almaya, baskıyı artırmaya  çalışır ama devrimin ayak sesleri gelmeye başlamıştır bir kere… Daha ilk sahnede hikayenin çerçevesi çizilir. Kilise, ordu, aristokrasi ve halk..

Dizide her bir karakter bir zümreyi temsil eder. Tancredi Falconeri (Saul Nanni) Don Fabrizo’nun kız kardeşinin oğludur ve öksüz kalan Tancredi’yi dayısı himayesine almıştır. Genç ve ateşli olduğu için devrime hizmet etmektedir. Hanedan mensubudur ama gençliğinin verdiği ateşle karşı tarafa geçmiştir. İdealisttir.

Tarihsel ve sınıfsal bir hikayenin en önemli kahramanlarından bürokrasiyi atlamayalım. Vali! Krizi fırsata dönüştüren ve anında satan, satılan!.Tancredi,  bir grup devrimci ile birlikte tutuklanır, vali ibret olsun diye onları halk karşısında idam edecektir. Tancredi’yi  kurtarmaya çalışan dayı valiye ona büyük bir miktar para teklif eder ama vali eline fırsat geçirmişken bununla yetinmez, hanedan ait büyük toprak talebinde bulunur…

Vali ile dayı Fabrizo’nu arasında geçen şu konuşma tarihsel gerçekliği yansıttığı için yazmalıyım :

Dayı : Ne zamandan beri genç idealistleri idam mangaları ile cezalandırıyoruz?

Vali : Aslında genç idealistler zamanın başlangıcından beri idam ediliyorlar…

Öte yandan gençleri halkın karşısında acımasızca kurşuna dizdiren aynı vali hükümet Garibaldi kuvvetlerinin eline geçtiğinde sanki devrimcileri idam eden kendisi değilmiş gibi ateşli bir şekilde karşı durduğu güçlerin tarafına geçer…Bu da bürokrasinin temel özelliğidir…

Gelelim soylu  Don Fabrizio’ya, yeğenini kurşuna dizilmekten kurtarıyor ama terastan kurşuna dizilenleri (onaylamasa da) izlemeye yeğeni ile birlikte geliyor, güç gösterisinin dışında kalmanın konumunu zayıflatacağını düşünüyor elbette.

Salina Prensi Fabriozu, temsil ettiği  soylu sınıfın özelliklerini taşıyor. Feodal değerlerden;  dürüstlük, gurur, ahlak gibi iyi yönleri olduğu kesin. Belki de dizide gösterilen  bu karakterler içinde en temiz görünenlerden birisi. Doğrusu bana biraz (bizim Anadolu versiyonu olan) Züğürt Ağa’yı çağrıştırdı. Züğürt Ağa’nın Burbonların yanında çok küçük bir ağa ama evrensel özellikleri açısından dünyanın neresinde olursa olsun ait oldukları sınıflarının özelliklerini taşıdığını inkar etmemek gerekir. Tabii prensin yanında çalışan köylü Russo da Züğürt Ağanın yanındaki köylü Kekeç Salman’ı Karşılaştırdığımızda aynı özellikleri taşıdığını görüyoruz…

Ama burada asıl mide bulandırıcı karakter belediye başkanı, Don Calecori Sedara (Francesco Colelia) dönemin devriminden yaralanan sonradan görme burjuvazi  adayları!…

Yolsuzluk ve gasp etme en belirgin Karakter özelliği. Daha önce hiçbir şeyi olmayan ve palazlandıktan sonra hep daha fazla, daha fazlasını isteyen insan türü!  Salina prensi bu insanlara yeni insan türüdiyor. Buna karşılık Sedara’nın ona verdiği cevap çok çarpıcı. Gerçeği yüzümüze buz gibi çarpıyor. “200 yıl sonra da benim türüm burada olacakEvet ne yazık ki 165  yıl sonra bu insan türünün kaybolmasını bırak çok fazlalaştığını görüyoruz…

Dizinin son bölümünde eski ve yeni, yani soylunun  ve burjuvanın  karşı karşıya tartışmaları çok etkileyici; yeni burjuva insanın  içinde soylulara karşı beslenmiş  yılların kinini görüyorsunuz… Yalnız bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim, bu insan türü ne kadar zengin olursa olsun, dünyanın en zengini de olsa sonradan görme olduğu hep belli oluyor, üstünden akıyor adeta…

Doğrusu Salina prensini oynayan Kim Rossi Stuart ve belediye başkanı (sonradan senatörlüğe kadar yükselecek) Sedarı’yı canlandıran Francesco Colelia karakterlerinin hakkını fazlasıyla vermiş… 

Tabii insan karakterlerinin hangi zümreyi yansıttığını söyleyip hayvanların  insan sembolünü söylememek olmaz. 

Prens, ailesi ve onlar gibi aristokratlar leopar ve aslan olarak anılırken, yerlerini almakta olanlar, gittikçe artan bir şekilde, sonradan görme burjuvazi, yani çakallar oluyor… 

Kendisine Leopar denilen Salina prensinin sözleriyle yazıyı bitirmek en doğrusu olacak : Ve leoparlar, çakallar , koyunlar hepimiz kendimizi saygıdeğer olarak görmeye devam edeceğiz…

İyi seyirler….

Yönetmen : Tom Shankland, Giuseppe Capotondi, Laura Luchetti

Senaryo : Giuseppe Tomasi di Lampedusa, Benji Walters, Laura Luchetti

Görüntü Yönetmeni : Nicolai Brüel

Kurgu : Clelio Benevento, Alessio Doglione

Müzik : Paolo Buonvino

Oyuncular : Kim Rossi Stuart, Deva Cassel, Saul Nanni, Benedetta Porcaroli, Astrid Meloni, Mario Patanè, Corrado Invernizzi, Francesco Colella, Paolo Calabresi, Greta Esposito

İtalya-İngiltere / Dram-Tarihi / 8 Bölüm 60 Dk.

 

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz