Sevdiğinin yasını, o sağken tutmak mümkün müdür?

İki orta yaşlı erkek, İngiliz piyanist Sam (Colin Firth) ve Amerikalı yazar Tusker (Stanley Tucci), konforlu bir karavanla kuzey İngiltere kırsalının Göller Bölgesinde seyahat ediyorlar. Bakışmaları, konuşmaları, birbirleriyle en basit temaslarıyla bir çift oldukları belli. Onlarınki öyle sıradan bir eşcinsel ilişki değil. Birliktelikleri büyük olasılıkla birkaç kez onlarca yılı devirmiş. Parmaklarındaki nikâh yüzükleri aralarındakinin, resmi olsun ya da olmasın, bir izdivaç olduğunun göstergesi. Tüm yaşanmışlıklarının aşklarını daha da güçlendirdiği, daha da sağlam temellere oturttuğu belli. Mutlu olmasına mutlular ama, bu mutluluğu filmin tamamına sinmiş müthiş bir hüzün gölgeliyor.

Demans teşhisi konmuş Tusker ciddi olarak hasta, ara ara hafıza ve yönelim kayıpları yaşıyor, bazı sözcükleri unutuyor, yönelim kayıpları yaşayabiliyor. Demansın en acımasız tarafı tüm kayıpların aynı anda meydana gelmeyişi. Tusker’ın bilinci çoğunlukla yerinde ve adam neleri kaybetmekte olduğunu an be an fark ediyor.

Yaşlanmakta olan bu iki yaratıcının farklı karakterlerine karşın ya da bu sebepten oturtmayı başardıkları düzen, her ikisinin de gelecekle ilgili korkuları yüzünden giderek kırılmaya başlar. Daha ciddi ve gerçekçi olan Sam, ileride yaşanacaklardan ürkse de, ne olursa olsun hayatının aşkının terk etmemeye sonuna kadar ona destek vermeye kararlıdır. İkilinin “bon vivant”ı, neşeli ve eğlenceli Tusker, pırıltısının giderek sönükleştiğini fark etmeye başladığı andan beri daha radikal bir çözüme niyetlenmektedir. İki yaşlı adam, İngiltere kırsalının görkemli güzelliğinde büyük olasılıkla son birlikte yolculuklarını sürdürürken yazar yönetmen Harry Macqueen’in demansın gelişiminden çok bu iki insanın aşklarını nasıl etkilediğiyle, ilişkinin dinamiklerini nasıl değiştirdiğiyle ilgilendiği belli olmaya başlar. Özellikle Sam’ın daha da fazla üzülmemesi için her şeyi kolaydan alırmış gibi davranan Tusker’ın durumu müthiş zordur ama Tusker için en iyisinin ne olduğunu, ne yapması gerektiğini bilemeyen Sam de an az onun kadar zor durumdadır.

İkilini yolculuğu, Sam’ın uzun bir aradan sonra vereceği resitalde sona erecektir. İkili konserden bir iki gün önce Sam’ın çocukluğunun geçtiği ve halen kızkardeşi Lil’in (Pippa Haywood) kocası ve kızıyla yaşadığı eve varırlar. Gece, Lil ile Tusker’in gizlice ayarlamış olduğu, Sam ile Tusker’in bütün yakın dostlarının katıldığı sürpriz partide Sam bir arkadaşından Tusker’in durumunun sandığından da kötü olduğunu öğrenir. Parti sürerken karavana dönen Sam, Tusker’ın yazılarını ve kişisel öteberisini muhafaza ettiği kutuyu karıştırır. Konser öncesi, “Pandora’nın kutusunun” açılmasıyla hayat arkadaşının beklenmedik sırlarına öğrenmiş olan Sam ile Tusker’in arasında çatışmaya dönüşen bir tartışma başlar. Filmin dramatik doruğunu oluşturan bu tartışmanın asıl sebebi aslında ikilinin karşılıklı özveri ve aşklarının sonucudur…

Macqueen’in karakterlerine incelikli ve sevecen yaklaşımıyla, tüm acıklı anlarına rağmen, bu dokunaklı drama, kasvetli olmamayı başarır. İkilinin dile getirmekten hep çekindiği ve kabullenemediği uzun son vedalaşma, yakındaki ölümün şimdiki hayatı var ettiği, yaşanan her anın hüzünlü ama tatlı bir anıya çevrildiği benzersiz bir deneyime dönüşür.

Macqueen’in bu aşka ve bellekle birlikte aşkı da yitirmeye ait dokunaklı öyküsünün aynı cinsten iki insan arasında geçmesi, büyük olasılıkla her birinin ötekinim dünyası olduğunun ve Sam’ın gelecekteki yalnızlığının ne kadar korkunç olacağının altını çizmek için yapılmış, ikincil önemde bir seçimdir. “Supernova”, ölesiye sevmek ve sevdiğinin gözünün önünde yok olmasını kabullenmek üzere, müthiş sade ve yalın şekilde aktarılan trajik bir öyküdür.

Tabii ki bu aktarımın en büyük başarısı kuşaklarının en iyi oyuncularından Colin Firth ile Stanley Tucci’nin olağanüstü doğal ve bir o kadar da dokunaklı yorumlarıdır.

Filmin çekimiyle ilgili ilginç bir anekdottan söz etme zamanı geldi. İzleyici, gerçek yaşamda da 20 yılı aşkındır yakın arkadaş olan, ailece sürekli görüşen bu iki oyuncunun karakterlerini ele alışına bakarak, yönetmenin ne kadar başarılı bir casting yaptığını düşünürse yanılmış olur. Çekimlere başlandığında Colin Firth aslında karakterleri değişmenin daha uygun olacağını söyleyen kadar Firth Tusker’ı Tucci de Sam’ı canlandırıyordu. Aynı huzursuzluğu Tucci de duyumsamış olduğundan öneri yazar yönetmenle konuşularak değişime gidilmiş.

Sonuç olarak “Supernova” ustaca yazılmış, ustalıklı yorumlanmış etkileyici bir drama örneği. Kesinlikle izlenmeyi hak ediyor. İnternet ortamında bulunması kolay bir film.

Yönetmen / Senaryo : Harry Macqueen

Görüntü Yönetmeni : Dick Pope 

Kurgu : Chris Wyatt 

Müzik : Keaton Henson

Oyuncular : Colin Firth, Stanley Tucci, Sarah WoodWard, Pippa Haywood, James Dreyfus, Tina Louise Owens, Peter MacQueen

ABD / Romantik-Dram / 93 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz