Sylvia 

SYLVİA PLATH, ŞİİRİN MELANKOLİK LEYDİSİ

“………

Ölmek, 

Her şey gibi, bir sanattır, 

Bu konuda yoktur üstüme.

…..”   Sylvia Plath

30 yaşında intihar eden Amerikalı  şair “ölüm” temasını bir çok şiirinde işledi ve  Lady Lazarus adlı şiirinde ölümü sanat olarak bile görmeye başladı, hatta bu şiirin ilk dizeleri şöyle başlar: Gene yaptım, gene yaptım işte. / On yılda bir kere / Beceririm bunu ben” dizelerden de anlaşılacağı üzere defalarca intihar girişiminde bulunmuş,  sonunda bunu başararak bu dünyadan genç yaşta göç etmiştir.  Arkada  o kısa dönemde yazdığı şiirlerle büyük bir şöhret bırakmıştır. Elbette filmlere de konu olacaktı…

2003 yılında yönetmen Christine Jeffs çektiği Sylvia filmi şairin biyografisidir. Hayatını okuduğum kadarıyla gerçeğine bağlı kalarak çekilmiş. 

Şair şairin ruhundan iyi anlar. Filmi izledikten sonra bu yıl piyasaya çıkan  “Giderken Şarkımı Söyle” şiir kitabımı elime aldım ve “İntihar” adlı şiirimi okumaya başladım.Ortada bulunan bir kıtası şöyleydi: 

“Hayat Dili ve Edebiyatı” mezun verdi

diploması ölüm derecesinden 

gelecek düşlerin çıkmaz sokağı

yarına genç gülüşler yaralı

ardına bakma kıvırcık saçlı kız

bu yollar sana kapalı” (Nurbanu kablan)

Bu şiiri 2020 yılında yoksulluktan intihar eden üniversite öğrencisi Sibel Ünli için yazmıştım. (bu olayı da çoktan unuttuk, ah hafızamız!) Sibel İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı 3. sınıf öğrencisiydi. 

Şiirin bu bölümü Sylvia’da da  çok uydu, bu yüzden yazmak istedim. Kimbilir o üniversiteli kız da okulunu bitirmiş olsaydı belki ilerde şair olacaktı…

Geçelim bir başka kadın şaire;

SYLVİA PLATH’IN BİZDEKİ VERSİYONU; NİLGÜN MARMARA!

“…burada daha ne kadar öleceğim?

yeryüzüyle gökyüzün aracısı olarak bulutu haraca kestiğiniz yerde?…”

(Nilgün Marmara)

Üniversite tahsiline İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde başladı ancak dönemin siyasi şartları nedeniyle yeniden sınava girerek Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazandı!

Sıkı durun şimdi, üniversite bitirme tezinin konusu neydi tahmin edin! Buraya kadar yazdıklarımdan eminim tahmin ettiniz:

“Sylvia Plath’ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi” 

Evet Nilgün Marmara’nın intiharında bu tezin etkisi ne kadar oldu bilinmez ama İkisinin de benzer yanları o kadar fazla ki; otuzlu yaşlarda intihar ediyorlar, çok zekiler, iyi ailelerden geliyorlar, fiziki olarak ikisi de çok güzel, manik depresifler, iyi şiir yazıyorlar (Bana göre nilgün Marmara çok daha iyi, bu kanaatim belki Sylvia’nın şiirlerini çevrilmesinden kaynaklı oluştu), ikisini de (güzelliklerine ve zekalarına rağmen) eşleri aldatmış (Sylvia’nın eşi inkar etmiyor, Nilgün Marmara’nın aldatıldığını -ya da aldatıldığını düşündüğünü- ise şairin günlüklerinden anlıyoruz.)

Sylvia yüzyılın ikinci çeyreğinde, Nilgün üçüncü çeyreğinde yaşamış, Sylvia öldüğünde Nilgün 5 yaşındaymış. Farklı ülkelerde yaşamış olmalarına rağmen adeta birbirinin devamı gibiler…

Genç yaşta intiharlar acı oluyor; hele edebiyatçı ise daha da acı oluyor; çünkü sadece kendini öldürmüyor üreteceği eserleri de doğmadan öldürmüş oluyor…

DAHA ÖNCE İKİ KEZ SEYRETTİĞİM SYLVİA FİLMİNİ NEDEN TEKRAR İZLEDİM?

Bende bilinçaltı acayip çalışıyor, bazen kendim bile şaşıyorum. Gecenin bir yarısında derin uykudan uyandım ve birden bu filmi izlemek geldi aklıma, rüya falan gördüğümden değil, aniden!

Bilgisayarımı açtım ve sanki hiç izlememiş gibi derin bir konsantrasyon halinde filmi seyrettim. Saat sabahın dördü olmuştu ve yazının giriş bölümünde bahsettiğim gibi şiir kitabımdan “İntihar” adlı şiiri okudum, sanki ben yazmamışım gibi…  Filmi düşünürken uyumuşum tekrar, sabah dokuz gibi uyandığımda “durup dururken gece yarısı ben bu filmi neden izledim” diye düşünüp kafa yormaya başladım. Doğrusu bir cevap bulamadım; kalktım, kalkarken yatağımın yanı başında bulunan komidinin üstündeki kitap dikkatimi çekti. Paulo COELHO’nun “Veronika Ölmek İstiyor” romanıydı. (Hani meşhur “Simyacı” romanının yazarı.) Beynimde işte o zaman ışık yandı, sorunun cevabını buldum. “Sylvia” filmini bana bu kitap çağırmıştı. Romanda Veronika adlı genç kız avuç dolusu ilacı içerek intihar girişiminde bulunuyor ve gözlerini akıl hastanesinde açıyor, ama intihar girişimi tamamen başarısız değildir, birkaç günlük ömrü kalmıştır, sonuç kaçınılmaz olarak yine ölüm olacaktır. Bu arada Veronika’da meslek olarak yapmasa da çok iyi bir müzisyendir. Uzatmayayım, zaten kitabın eleştirisini yazacağım, takip edenler ilerde cumhuriyet Kitap’ta okuyabilir. Romanı henüz bitirmedim, Veronika’nın ölüp ölmeyeceğini bilmiyorum fakat kitabın bana açtığı kapılara bakar mısınız! Bazen kapıları bir film açıyor ve sayısız kitaplara yönlendiriyor, bazen de işte böyle bir kitap on kapı birden açtırıyor. Şimdi ben hem Syliva Plath’ın “Sırça Fanus” romanını ve Nilgün Marmara’nın Günlüklerini, bütün eserlerini sipariş verip Fransa’ya getirteceğim. Nilgün Marmara hakkında da bir yazı yazmam farz oldu.

Sırası gelmişken; dünya sinemasına baktığımız zaman birçok yazarın ve şairin biyografik filmleri var, bunların bir çoğunu izledim, bazıları hakkında eleştiri de yazdım; hatta kendimce bir karar aldım vizyonda veya gündemde olmasa bile  bir edebiyatçı olarak edebiyat ve sinemanın çok sıkı bağı olduğu bilinciyle zaman zaman böyle filmlerin eleştirisini yazacağım. Asıl mesele şu ki bizde neden böyle filmler yok ya da çok az.  (Yılmaz Erdoğan Kelebeğin Rüyası’nda iki şairin hayatını anlattı, film güzeldi ve çok ses getirdi.)  İnsanların daha az okuduğu ve görsel dünyanın hakim olduğu bir çağda  biyografik filmler yapılmalı. Buradan yönetmenlere çağrımdır; bir Nilgün Marmara filmi yapılamaz mı? Yakınları ve arkadaşları hayattayken sağlam veriler toplanıp, bütün eserlerini derin bir süzgeçten geçirip altyapısı doldurulmuş güzel bir film yapılabilir pekala. Bir filmde aranabilecek herşey olacaktır;  zengin, maceralı ve edebiyat ile iç içe bir hayat hepimizin ilgisini çekecektir. Şair bir dostumdan dinlediğim kadarıyla Nilgün Marmara ölmeden bir gün önce ya da öldüğü gün Türkiye’nin Cemal Süreya  gibi en belli başlı şairleriyle birlikte aynı masada oturmuşlar. Neler konuşuldu, intihar edecek gibi miydi, hangi psikoloji ile intihar etti bilmek isteriz elbette…

SYLVİA FİLMİ HAKKINDA

Buraya kadar yazdıklarım film eleştirisinden ziyade bir deneme yazısı oldu, İki kadın Şairin karşılaştırmasını yaptım ve naçizane kendimden bahsettim… Filmden kısa da olsa söz edecek olursam: 2003- İngiltere yapımı olan filmin yönetmenliğini Christine Jeffs yaptı, senaryosunu John Brownlow yazdı. Başrollerini 1999 yılında  En İyi Kadın Oyuncu Oscar Ödüllü Gwyneth Paltrow (Sylvia), Daniel Craig (Ted Hughes) paylaştılar.

Sylvia, aldığı bursla Amerika’dan İngiltere’ye gelerek  Cambridge Üniversitesinde çalışmalarına başlar, bu arada İngilizlerin büyük şairi Ted Hughes ile tanışır ve kısa süre içinde evlenirler, ardından iki çocukları olur.

Film, Sylvia’nın bu dönemine odaklanıyor. Kocası Ted (biz fazla tanımıyoruz ama bugün bile İngilte’renin en başarılı şairleri arasında ve 20. yüzyılın en büyük İngiliz  yazarları arasında yer alıyor) karısına aşık yalnız kibrine ve onu aşağılama tavırlarına tanık oluyoruz, Sylvia da  bipolarından kaynaklı aşırı derecede kıskanç kocasının her hareketini kontrol etmeye çalışırken sonun da onu evden kaçırır ve ilişki bir çıkmaza girer, çıkmaza giren yalnızca ilişki değildir bizzat intihar bağımlısı olan sevgili şairemiz Sylvia da derin bir çıkmaza girmiştir…

Oradan bir daha çıkması artık mümkün olmayacak; ilginç, zekice bir intihar yolunu seçecek gaz ile hayatını sonlandıracaktır…

Film, hayatının bu kısmına odaklanırken geçmişinden kalan travmalarını eksik bırakıyor, Oysa  çok entelektüel olan babasını 8 yaşındayken kaybetmiştir. Bunun yanında Sylvia ve Ted  Amerika’ya gittiklerinde Sylvia’nın annesine misafir oluyorlar ama sonrasında bir daha anneyi göremiyoruz, kızının hayatındaki etkisi ve rolü nedir film bu konu hakkında bir veri sunmuyor. Ayrıca bolca edebiyat ve şiir ortamı görmek isterdim, edebiyat sahneleri yeterli değildi; yine de bir şairi tanımak ve içine girdiği ruhsal girdabı anlamak açısından önemli ve izlenmesi gerekir.  Film internet ortamında mevcut.

İyi seyirler…

Yönetmen : Christine Jeffs

Senaryo : John Brownlow

Görüntü Yönetmeni : John Toon

Kurgu : Tariq Anwer

Müzik : Gabriel Yared

Oyuncular : Gwyneth Paltrow, Daniel Craig, David Birkin, Alison Bruce, Amira Casar, Blythe Danner, Lucy Davenport, Julian Firth

ABD / Biyografi-Romantik-Dram / 110 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz