Thunderbolts*

Huzurlarınızda yeni Avengers ekibi

 ‘Thunderbolts*’, uzun zamandır görülmemiş bir şekilde heyecan yaratan üç boyutlu karakterlerle MCU’nun olması gerektiği yola geri dönüyor. Olgun, karanlık ama parlak yanları da olan şaşırtıcı bir yapım. Serinin kendine has özelliklerini kaybetmeden karmaşık temaları ele almaya cesaret ediyor. Kahraman hikayeleri sevenler için ideal, kaçırmayın derim.

OrtaKoltuk Puanı:

 

İnişli çıkışlı yolculuğuna şahit olduğumuz çoklu Evren Destanı, “Endgame” sonrası nereye gideceğine dair net bir plan belirleyemeyen Marvel için özellikle son günler hareketli geçiyor. Bunlara, Jonathan Majors’ın Kang the Conqueror yolundan ayrılmaya zorlanması gibi öngörülemeyen olaylar ve serinin tükendiğini açıkça gösteren diğer bazı gişe başarısızlıkları da eklendi.

MCU, 2025’teki en büyük açılışını Fantastik Dörtlü : İlk Adımlar ile yapsa da Endgame öncesi aşamanın kapanacağı beklentisini göz ardı etmemiz gerekiyor.  Unutulmaya yüz tutmuş Kaptan Amerika : Cesur Yeni Dünya‘dan sonra Thunderbolts* için çok fazla bir beklenti yoktu. Ama hiç de öyle olmadı, filmi izleyenler hikaye ve karakterler için olumlu görüş bildirdi.

Yönetmen, tadında bir açılış ve ışık-gölge kombinasyonuyla giriş yaparken, karakterlerin psikolojisine odaklanıyor, aksiyondan veya süper kahraman serisinin görsel olarak en çarpıcı, gösterişli kısmından asla vazgeçmiyor. ‘Thunderbolts*‘, dışlanmış, ötekileştirilmiş ve kendilerine bir grupda yer bulamamış 7 tane kendine özgü yetenekleri olan anti-kahramanı ve kötü adamı yeniden bir araya getiriyor. Bu yeni hikaye de Valentina Allegra de Fontaine’in (Julia Louis Dreyfus) görevlendirdiği kahramanlar ölümcül bir tuzağa düştüklerini anlayınca tuzaktan kurtulmak ve kendilerini tuzağa düşürenden intikam almak için güçlerini birleştiriyorlar.

Serinin 36. filminde Florence Pugh‘un canlandırdığı Yelena Belova’yı öne çıkan kahraman olarak izliyoruz. Yelena’nın grubun oluşumuna kadar olan aşamalarını takip ediyor, ‘Black Widow‘daki çıkışı ve Hawkeye‘daki kısa görünümünden sonra onu çok daha yakından tanımış oluyoruz. Yelena aracılığıyla dünyadaki yerimizi bulamamanın yarattığı duyarsızlığı tatmaya başlıyoruz ve kız kardeşi Natasha Romanoff’un (yönetici / yapımcı olarak görev alan (Scarlett Johansson) kaybının verdiği acıya giderek daha da derinlemesine dalıyoruz. MCU’nun bu durumu keşfetmesi ilk kez değil; Bunu daha önce Wanda Maximoff’ta görmüştük, ancak bu sefer farklı bir bakış açısı var.

Belova’nın yanında, ona bir baba figürü gibi davranan ve en kötü anlarında bile kendini tamamlamasına yardımcı olan kaotik Kızıl Muhafız Aleksey Şostakov yer alıyor. Kedere karşı zıt bir yaklaşımla, onların ilişkisine daha fazla bağlanıyoruz ve bu da bize filmin en hassas ve dokunaklı anlarından birini sunuyor. David Harbour’un canlandırdığı karakterin öncelikle komik biri olduğu görülse de, şakalarından ve maskaralıklarından daha fazla yetenekleri olduğu ortaya çıkıyor.

Diğer karakterlerden Falcon ve Kış Askeri‘ndeki buluşmalarının ardından Bucky Barnes (Sebastian Stan) ve John Walker’la (Wyatt Russell) yeniden bir araya geliyor. Birincisi, ‘Kaptan Amerika : Cesur Yeni Dünya‘da anlatıldığı gibi, bir liderin niteliklerini ortaya koyarak ve tüm cazibesini sergileyerek kongre üyesi olurken, ikincisi hem sahtekârlık sendromundan hem de başarısızlık hissinden muzdarip olmaya devam ediyor. Bu durumda sadece küçük bir kesit görüyoruz ve ‘Thunderbolts*’ ile ilgili en büyük sorunlardan biri de tüm üyelerini eşit olarak tanımamıza izin verilmemesi.

Favorimiz ise yeni karakter oluyor. Lewis Pullman‘ın canlandırdığı Bob’un, her şeyi karanlığa gömebilecek Void adında bir karşılığı olan güçlü Sentry. Sentry, İçten gelen bir karanlık, travmanın, yalnızlığın, reddedilme korkusunun ve depresyonun bir ürünü . Anlatılan hikayede, bu konuya yaklaşımı ve ekibin bu konuda oynadığı rol, MCU’daki en iyi ve en duygusal doruk noktalarından birini yaratıyor.

Thunderbolts*‘ta aksiyon konusunda sıkıntı yok ve beklendiği gibi, göz alıcı dövüş sahneleri ve imkansız koreografiler seyirciye sunuluyor. Aynı şekilde mizah da ucuz esprilere ve aşırı tekrarlanan şakalara başvurmadan mükemmel bir şekilde uyumlu bir şekilde seyircinin beğenisine sunuluyor. Birbirleriyle sürekli kavga etme noktasında olan karakterler arasındaki farklılıklar iç ferahlatıcı. Anlatılan hikayede bazen anlatım ve görsellikte tempo düşmesine rağmen, serinin geleceğini belirleyen denge ile bütünleşme başarılıyor.

‘Thunderbolts*’ filmin finalinde kahramanlarımızın gelecek maceralarından bahsediyor ve bu uyumsuz grubun geleceği hakkında hoş bir sürpriz yapıyor ve Marvel Sinematik Evreni’nin bir sonraki projeleri için doneler sunuyor. Gelecekle ilgili hiçbir anlam ifade etmeyen veya hiçbir önem taşımayan bazı filmlerden sonra bu sunum sevindirici bir gelişme. ‘Thunderbolts*’, uzun zamandır görülmemiş bir şekilde heyecan yaratan üç boyutlu karakterlerle MCU’nun olması gerektiği yola geri dönüyor. Olgun, karanlık ama parlak yanları da olan şaşırtıcı bir yapım. Serinin kendine has özelliklerini kaybetmeden karmaşık temaları ele almaya cesaret ediyor. Kahraman hikayeleri sevenler için ideal, kaçırmayın derim.

önetmen : Jake Schreier 

Senaryo : Lee Sung-Jin

Görüntü Yönetmeni : Steve Yedlin

Kurgu : Angela M. Catanzaro, Harry Yoon

Oyuncular : Florence Pugh, Sebastian Stan, David Harbour, Wyatt Russell, Hannah John-Kamen, Olga Kurylenko, Julia Louis-Dreyfus, Harrison Ford, Geraldine Viswanathan, Lewis Pullman

ABD / Aksiyon-Macera-Bilimkurgu-Suç-Fantastik / 125 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz