Hindistanlı yönetmen Aashiq Abu’nun yönetmen koltuğuna geçtiği ve senaryosu Muhsin Parari, Sharfu ve Suhas tarafından yazılan ‘’Virus ‘’ filmi Hindistan’ın Kerala bölgesinde 2018 yılında başlayan Nipah virüsü salgınında yaşanan olaylardan yola çıkılarak salgının başlangıcından sonuna kadar özellikle de Kozhikode’de ve Malappuram’da yaşananları ele alıyor.
Türkiye’de vizyona girmeyen ‘’Virus’’ dünya genelinde 7 Haziran 2019 ‘da gösterime girmiş ve hatırı sayılır bir gişe başarısı elde etmişti. ‘’Virus’’un vizyona girdiği dönemde iyi bir gişe başarısı elde etmesinde ve dünyada en çok film üreten Hindistan’ın epeyce absürt Bollywood filmleri arasından sıyrılıp öne çıkmasında kuşkusuz filmin gerçek olayları sağlam bir kurguyla işlemesinin büyük bir paya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Gerçek olaylardan esinlenerek çekilen birçok filmin bir belgesele dönüşmesi tehlikesi her zaman vardır fakat yönetmen Aashiq Abu ve ekibinin özellikle de görüntü yönetmenlerinin titiz çalışması sayesinde ”Virus” filmi belgesel havasından sıyrılıp gerilim ve dramın dengeli bir şekilde harmanlandığı sinematik bir evrene dönüşmeyi başarıyor.
Gerçek bir insanlık dramının yaşandığı Kozhikode’nin en yoğun hastanesinin acil bölümüne durmadan getirilen yaralılar ve onları canla başla tedavi etmeye çalışan doktorlar kadraja girdiği andan itibaren ”Virus” filminin atmosferini hissetmeye başlarız. Tüm sağlık çalışanları öldürme oranı %70 olan Nipah virüsünün yayılmasını engellemek için seferber olurlar. Virüsün öldürdüğü ilk kişiden yola çıkılarak hastalığın kaç kişiye bulaştığını bulmak için ekipler oluşturulur ve salgının önü kesilmeye çalışılır. ”Virüs” filmi bu şekilde ilerler.
Filmin ilk yarısı iç içe geçen öykülerle ve virüs bulaşan birçok karakterin arasındaki ilişki ağının yüzeysel aktarımıyla hızlı bir tempoda geçerken ikinci yarısı ise daha ağır ilerliyor. Filmin ikinci yarısını ise adeta bulmaca çözüyormuşuz hissiyle ve merakla izliyoruz. Filmin ikinci yarısının ağır ilerlemesinin asıl sebebi de virüsün bulaşma olasılığı yüksek olan karakterlerin hayatlarının tek tek ele alınmasıdır diyebiliriz. Film, iç içe geçmiş birçok olay örgüsünü duygusal arka planlarla, film boyunca gerilim duygumuzu diri tutmaya çalışan keskin müziklerle ve özellikle de güçlü sinematografisiyle (kırmızı ve yeşil rengin karşıt kullanımlarıyla) zamana karşı verilen bir ölüm kalım savaşını etkili bir şekilde tasvir etmeyi başarıyor.
”Virüs” filmi ölümcül bir salgını anlatırken sadece sağlık çalışanlarının kahramanlıklarına değil aynı zamanda işçi haklarına, komplo teorilerine, inanç ve bilim arasında kalma ikilemlerine, yoksulluğa, İslamofobiye, virüs bulaşmış kişilere toplumun acımasız yaklaşımlarına ve özellikle de virüsten ölen insanların cenazelerine yapılan muamelenin ölen kişinin yakınlarında yarattığı travmalara da duygu sömürüsüne kaçmadan gerçekçi göndermelerde de bulunuyor böylelikle de hayatın olağan akışına ve insan doğasına ayna tutmaya çalışıyor.
Filmin oyuncu kadrosu Hindistan’ın yıldız oyuncularından oluşmasına rağmen hiçbiri ön plana çıkarılmaz. Virüsle mücadele eden sağlık çalışanlarından toplumun tüm fertlerine kadar her karakterin iç içe geçen öyküleri, fedakârlıkları ve ruh hâlleriyle izleyicinin de özdeşim kuracağı bir şekilde aktarılır. Filmdeki korku, endişe veya gerilim duygusu özellikle kırmızı renklerin ağırlıklı ve keskin olarak kullanıldığı iç mekan çekimleri sayesinde ölümcül bir salgının ürpertisini hissetmenizi sağlar. Film, salgın bölgelerindeki haberleri sürekli ekrana getirerek, hastaların ve doktorların çırpınışlarını göstererek gerçek yaşam deneyimlerini kronolojik bir sıralamayla anlatırken izleyicide salgın ve sağlık çalışanlarının fedakârlıklarıyla ilgili bir farkındalık yaratmaya çalışır.
”Virus” filmi 152 dakika gibi uzun bir süreye sahip olduğu için herkesin kolay kolay sonunu getirebileceği bir film değil. İşin gerçeği iki buçuk saat süren bir filmin izleyiciyi ekrana kilitlemesi için ya çok özgün ve sansasyonel bir anlatımla olayları ele alması gerekiyor ya da sinemanın tüm unsurlarının çok iyi bir şekilde kurgulanması gerekiyor. Bu açıdan baktığımızda ”Virus” filmi konu olarak günümüzde yaşanan korona virüs salgını düşünüldüğünde aslında isabetli bir meseleyi ele almasına rağmen (yer yer kalbimizi yakaladığı anlar yaratmayı başarsa da) genel olarak izleyiciyi çok sarsacak bir yapıya sahip değil. Filmin uzun olmasını da özellikle de ikinci yarıda çok sayıda karaktere, onların dramlarına ve iç içe geçip karmaşıklaşan olayların çözümlenme safhalarına bağlayabiliriz. Yönetmen Aashiq Abu’nun buradaki amacı muhtemelen izleyicinin zihninde taşların yerine oturmasını sağlamaya çalışmaktır,diyebiliriz. Amaç böyle olunca da yönetmen, filmin süresinin sorun olmayacağı da düşünmüş olabilir.
”Virus” filmi ölümcül bir salgın anında yaşanan olayları ele alırken aslında filmin asıl vermek istediği mesaj ise sağlık çalışanlarının yüce fedakârlıklarına dikkat çekmek olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim filmin birçok yerinde sağlıkçıların ölümcül koşullarda canları pahasına hastaları kurtarmaya çalışmalarına şahit oluruz. Filmin özellikle de hastaları kurtarmaya çalışırken kendisine virüsün bulaşması sonucu 2018’in Mayıs’ında hayatını kaybeden 28 yaşındaki hemşire Lini Puthussery’in anısına bir saygı duruşu niteliği taşıdığını görürüz. ”Virus” filmi tüm sağlık çalışanlarının canlarını insanlığa siper etmesindeki yüceliği ve onların değerini bir kez daha hatırlamamıza vesile oluyor.
Sonuç olarak ”Virus” filmi müzikleriyle (yer yer rahatsız etse de), dengeli dramatik yapısıyla, senaryosuyla (bazı hatalar barındırsa da), oyuncuklarıyla, salgının insanlarda oluşturduğu tahribatı gerçekçi bir şekilde yansıtmasıyla, sinematografisiyle izlenmeyi hakkeden orta tempoda bir film diyebiliriz.
Şimdiye kadar virüs salgınıyla ilgili izlediğim Kolera Günlerinde Aşk (2007), Körlük (2008), Salgın (2011), Yeryüzündeki Son Aşk (2011), Grip (2013) ve Virus (2019) filmleri arasından ”Körlük” ve ”Yeryüzündeki Son Aşk” filmlerini sanatsal estetik ve derinlik açısından daha başarılı bulduğumu da belirtmek isterim. Korona virüsünün tüm dünyaya korku saldığı bugünlerde salgınlarla ilgili filmlerin izlenmesini uygun görmeyen ve bu filmlerin insanı daha çok karamsarlığa, umutsuzluğa ittiğini düşünen birçok insanın aksine bu filmlerin izlenmesi gerektiğini düşünenlerdenim çünkü bu filmler sayesinde doğayı durmadan talan eden insanlığın geçmişteki hatalarından ders çıkarma ve özellikle de yoksular için dünya çapında adil bir düzen oluşturma konusunda bir farkındalık yaratabileceğini düşünüyorum. Bunu içten bir dua olarak da düşünebilirsiniz…
Yönetmen : Aashiq Abu
Senaryo : Muhsin Parari, Sharfu,Suhas
Görüntü Yönetmeni : Rajeev Ravi
Müzik : Sushin Shyam
Oyuncular : Parvathy Thiruvothu, Sreenath Bhasi, Tovino Thomas, Soubin Shahir, Madonna Sebastian, Nebula, Asif Ali, Dileesh Pothan, Kunchacko Boban, Joju George, Leona Lishoy
Hindistan / Gerilim-Dram / 152 Dk.