“Judas and the Black Messiah / Yehuda ve Kara Derili Mesih”

1 Ocak 1987 doğumlu Amerikalı yazar, yönetmen, yapımcı Shaka King’in senaryo yazımına da katıldığı, Sundance’daki prömiyerinin ardından bugünlerde dünya çapında vizyona giren ikinci uzun metrajı “Judas and the Black Messiah / Yehuda ve Kara Mesih”, Chicago’da bir FBİ baskını sırasında, hâmile nişanlısının yanında soğukkanlılıkla uykusunda katledilen Kara Panterlerin 21 yaşındaki karizmatik asbaşkanı Fred Hampton’un cinayetine ayna tutan bir film.

Filme geçmeden önce biraz Amerika’daki Kara Panterler örgütünden söz edelim :

1966’da Oakland Kaliforniya’da Black Panther Party for Self-Defense (Kara Panter Öz Savunma Partisi) olarak kurulan Kara Panter Partisi’nin amacı, Siyahların yaşadıkları gettolarda devriye gezerek, mahalle sakinlerini polis saldırılarına karşı korumaktı. Zamanla örgüt değişim geçirerek, Siyahların silahlanmasını, başta askerlik hizmeti olmak üzere, beyaz Amerika’ya karşı tüm yükümlülüklerden bağışık tutulmalarını, hapisteki bütün Siyahların salıverilmesini ve beyaz Amerikalıların yüzyıllardır süren sömürüsünün bedeli olarak Siyahlara tazminat ödenmesini talep eden Marksist devrimci bir grup niteliği kazandı. 1960’ların sonları ile 1970’lerin başlarında üye sayısı en yüksek düzeye ulaşarak iki bini aşan, ülkenin birçok büyük kentinde şubeleri olan Kara Panterlerin yarattıkları olaylar Kaliforniya, New York ve Chicago’da polisle sürtüşmelere ve silahlı çatışmalara yol açtı.

Örgütün bazı eylemlerinin suç niteliği taşımasından cesaretlenen polis gücü, baskısını giderek arttırarak orantısız şiddet içeren bilinçli saldırılara dönüştürdü. O kadar ki, bu saldırganlık polisin Kara Panterlerle ilgili etkinlikleri konusunda Kongre soruşturmaları açılmasına kadar gitti. Hampton’un bu çalkantılı dönemde, 4 Aralık 1969 tarihinde öldürülmesinden bir süre sonra Kara Panter Partisi Amerikalı barışçıl Siyah önderlerin görüşlerine yakınlaşarak şiddet kullanmaktan vazgeçerek 1970’lerin ortalarından itibaren, çalışmalarını Siyahların yaşadıkları mahallelere sosyal hizmetlerin götürülmesi üzerinde yoğunlaştıran geleneksel bir siyasi parti kimliğine büründü.

Hampton’un katledilmesi, ünlü başkanı Edgar J. Hoover’in bilgisi ve büyük olasılıkla kişisel talimatı ile FBİ tarafından taammüden ve soğukkanlılıkla işlenmiş bir infaz cinayetidir. Bu cinayet FBİ ve Amerikan Polisi’nin yıllardır Siyah Amerikalılara karşı sürdürdüğü kirli savaşın bir parçasıdır. FBI on yıllar boyunca Siyah örgütlenmeleri gizlice gözetlemiş, çok sayıda devrimciyi açıkça ya da dolaylı olarak öldür(t)müştür. Aslında, Fred Hampton olayının başlangıcı, FBI ajanı Roy Martin Mitchell’in çeşitli suçlar işlemiş olan William O’Neal’i bir araba hırsızlığı sonucu 1966’da yakalamasına kadar uzanır.

17 yaşındaki siyahi genç, hakkındaki suçlamaların düşürülmesi karşılığında FBI’ın muhbiri olarak Kara Panterler örgütüne katılmayı kabul eder. Genç yaşına karşın örgütte ön saflara geçmeyi başaran O’Neal kısa sürede Hampton’un güvenlik şefi olur. Örgüt karargâhlarına, gizli güvenli yerlerine ve liderlerin evlerine rahatlıkla girebildiğinden, baskın öncesinde FBI’a Hampton’un dairesinin planlarını vermesi ve olay sırasında uyanmaması için liderine uyku ilacı içirmesi cinayetin büyük kolaylıkla işlenmesini sağlar.

Radikal protest örgütlerinin bünyesinde hükümet için muhbirlik yapanların taraflarca çoklukla hasıraltı edilen onursuz öyküleri, ya yıllar sonra açıklanır ya da hiçbir zaman ortaya çıkmaz. Yönetimler, kimi olaylar ya da saldırılardan öncesinden haberdar olduklarının, ancak siyasi sebepler yüzünden bilmezmiş gibi davrandıklarının anlaşılmasını istemezler. İçlerine sızıldığı için kızgınlık ve utanç duyan örgütler de yöneticiler gibi susmayı tercih ederler.

O’Neal’in durumu biraz farklıdır. Ocak 1970’te mahkeme Fred Hampaton ile koruması Mark Clark’ın infazını “justifiable homicide / hukuken mâzur görülebilir adam öldürme” olarak kabul eder. 1973’de olayla bağlantısı açıklanan O’Neal “Federal Tanık Koruma Programı” aracılığıyla farklı bir kimlikle gizlice Kaliforniya’ya yerleştirilir. 1984’te kendi kimliğiyle Chicago’ya döner ve 1984’te televizyona çıkarak yaşananları, duygularını ve yaptıklarını açıklar. Olaydaki rolünü ayrıntılı olarak anlatır, sadece Hampton’a uyku ilacı verdiğini reddeder.

Shaka King, olayları filmin kötü adamının, Kara Mesih Hampton’un öldürülmesine sebep olan hain Yehuda, casus, köstebek, muhbir William O’Neal’in gözünden anlatırken, onu neredeyse, aynı sokaklardan gelen, durumlar biraz farklı olsaydı belki de aynı inançları paylaşacağı Fred Hampton’la eşdeğer önemde ele alır.

Black Mirror” dizisinde keşfettiğimiz, “Get Out” ve “Black Panther”de hayran olduğumuz İngiliz oyuncu Daniel Kaluuya, biraz da kilo alarak canlandırdığı Fred Hampton’un büyüleyici karizmasını, içgüdüsel liderliğini, kendine ve davasına inanç ve güvenini olağanüstü ustalıkla aktarırken, hoşlandığı kızın karşısında bir yeniyetme gibi şaşkın ve utangaç çekingenliğini de aynı yetkinlikle yansıtır. LaKeith Stanfield, kendini soktuğu duruma şaşkınlıkla bakan, her adımında daha da fazla batağa saplanan William O’Neal’in zavallılığını öyle müthiş bir yorumla ele alıyor ki, nazik ifadesi ve sevimli gülümsemesini de katarsak izleyicide nerdeyse sempati uyandırıyor.

Shaka King, anlatısına O’Neal’i makyajla yaşlandırılmış Stanfield’in canlandırdığı yukarıda söz etmiş olduğum televizyon söyleşisi ile başlıyor. Stanfield, O’Neal’in saf değiştirdiğinde kazandığı statüden nasıl keyif almaya başladığını, onu yönlendiren Mitchell’in FBI lokantasında yemeğe davet etmesinden ya da evine bir içki içmeye çağırmasından nasıl çocukça etkilendiğini başarıyla yansıtıyor. İçinde bulunduğu tehlikenin bilincinde de olsa olayların nerelere kadar uzanacağının farkında değil. Ta ki ne yapması gerektiğini fark ettiği “son yemeğe” kadar… King, filminin sonunda gerçek O’Neal’in göründüğü televizyon programıyla fasit daireyi kendi üzerinde kapatır.

Önümüzdeki yılın Oscar adaylıklarında olasılıkla söz sahibi olacak bu iki performansa, duygulu ve sevecen yorumuyla Hampton’un sevgilisine can veren Dominique Fishback ve Saki ve samimi görünümünün altında arda bir buz gibi insafsız kararlılığı hissedilen Roy Mitchell’i canlandıran Jesse Plemons büyük destek veriyor.

1924’ten 1972’ye 8 ABD başkanının FBI Başkanlığını üstlenen, otoriter yönetimi sık sık eleştirilse de hiçbir başkanın görevden uzaklaştırmayı göze alamadığı ürkünç J. Edgar Hoover’i yüz hatları iyice değiştirilerek oynayan yılların oyuncusu Martin Sheen’i de unutmayalım. Kısacık birkaç sekansta görülse de, Mitchell’e 8 aylık kızının bir gün eve zenci bir arkadaş getirebileceğinden söz ettiği o kan dondurucu sekans unutulur gibi değil.

Shaka King’in yarım yüzyıl önce yaşanmış bir olayı bugün gündeme getirmesi kesinlikle tesadüf değil. Filmin başlarında kanun dışı eylemlerinde sahte bir FBI kimliği kullanan O’Neal, yakalandığında Mitchell’a “bu kimlik bir silahtan daha korkutucudur” der. Film boyunca o kimliğin gerçek sahiplerinin O’Neal’in hayal edemeyeceği kadar korkunç işler yaptığını görürüz. Trump Amerika’sının FBI’ı ile karşılaştırıldığında, o günlerin FBI’ı çocuk kadar masum kalır.

Aradan geçen yıllarda, nigger/ zenci adlandırmasının küfür kabul edildiği, siyah, kara derili ya da artık sıon kullanılan terminolojiyle afro-amerikalıların eşit vatandaşlık haklarını söke söke almış oldukları sanılıyordu. Şu son dört yılda fark ettik ki, sadece ten renkleri farklı olduğu için Trump yardakçısı polislerin, ötekileştirdikleri, sokaklarda fütursuzca vurdukları ya da boğdukları “zencilere” bakışları onları “greatest threat to internal security of the country / ülkenin iç güvenliği için en büyük tehdit” olarak gören J. Edgar Hoover’dan hiç de farklı değildir.

Sonuç olarak, kötü ve kötücül bir yönetimin yeniden güncelleştirmiş olduğu bir konuda, gerçekten yaşanmış olaylardan yola çıkılarak yapılmış, çok iyi yönetilmiş, çok iyi oynanmış usta işi bir çalışma. Henüz hiçbir paralı kanalda boy göstermemiş olsa da, internette kolayca bulunabiliyor. Mutlaka izleyin derim.

Yönetmen : Shaka King

Senaryo : Shaka King, Will Berson

Görüntü Yönetmeni : Sean Bobbitt

Kurgu : Kristan Sprague

Müzik : Craig Harris, Mark Isham 

Oyuncular : Daniel Kaluuya, Lakeith Stanfield, Martin Sheen, Jesse Plemons, Ashton Sanders, Lil Rel Hovery, Algee Smith, Jermaine Fowler

ABD / Biyografi-Tarihi-Dram / 126 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz