Yüz Yüze / Je Verrai Toujours Vos Visages

ONARICI ADALET 

Fransa’daki Onarıcı Adalet uygulaması suçlu ve mağdurları profesyoneller ve gönüllüler tarafından denetlenen güvenli bir sistemde diyalog fırsatını sunuyor. Film, hümanizması, duygu yüklü mesajları ve olağanüstü oyuncu kadrosuyla yılın en iyi Fransız filmlerinden biri.

OrtaKoltuk Puanı:

 

45 yaşındaki yönetmen, senaryo yazarı, oyuncu Jeanne Herry’nin “Yüz Yüze / Je Verrai Toujours Vos Visages”ı yılın en iyi Fransız filmlerinden biri. Geçtiğimiz yılllarda NETFLİX’te izlediğimiz “Menajerimi Arıyorum / Dix Pour Cent” adlı dizinin yönetmeni ve senaryo yazarı olarak tanıdığımız kadın sanatçı bazı bölümlerde oyuncu olarak da yer almıştı. İlk uzun metrajlı filmi “Je L’adore” (2014) 2 çocuklu boşanmış bir güzellik uzmanını merkezine alan bir komediydi. 2. filmi “Pupille” (2018) evlat edinmeyi araştıran sosyal içerikli bir dramdı. “Yüz Yüze”nin 2 oyuncusu Gilles Lelouche ve Elodie Bouchez başrolleri paylaşıyorlardı.

GÜNAH ÇIKARMA SEANSLARI

Jeanne Herry’nin aynı adlı kitabından senaryosunu yazdığı 3. filmi “Yüz Yüze” dayanıklılığa övgü niteliğinde öğretici, sarsıcı ama umut dolu bir film. Orijinal adıyla “Her Zaman Yüzlerinizi Göreceğim” olarak tercüme edilen film Türkiye prömiyerini yaptığı 13. Suç ve Ceza Film Festivali’nde “Yüz Yüze” adıyla gösterildi. 2014 yılından beri Fransa’da Onarıcı Adalet / Justice Restaurative, suçlu ve mağdurlara profesyonel ve gönüllüler tarafından denetlenen güvenli bir sistemde diyalog fırsatı sunuyor. Kendini yeniden inşa etmenin zorluğunu, hayatta işlenen hataların bilincine varmanın önemini vurgulayan film hümanizmasıyla, duygu yüklü mesajlarıyla, iyimser tonuyla, hassas konusuyla, olağanüstü oyuncu kadrosuyla izlenmeyi hak ediyor.

Toplum sorunları, yaşam ve felsefe konularında heyecan verici olan “Yüz Yüze” etkileyici ve büyüleyici bir film. Az bilinen bir sistem olan “Onarıcı Adalet”in işlevini gün ışığına çıkaran film, ilk sahnelerinden itibaren bana Maiwenn’in “Polisse”ini (2015) aklıma getirdi. Cannes Film Festivali’nde Jüri Ödülü kazanan film, Paris Polis Çocuk Koruma Biriminde çalışan polis teşkilatının işlevini çeşitli olaylar üzerinden anlatıyordu. İki filmin ortak özelliği yarı belgesel niteliğini taşımaları. Film boyuncu bir yüzleşmeye onay veren suç mağdurları ve faillerinin Onarıcı Adalet elemanlarının arabuluculuk diyalog kurmalarını izliyoruz.

Psikologların arzuladıkları bir doğallık, bir dürüstlükle yapılan günah çıkarma seansları senaryoda mükemmel diyaloglar eşliğinde yer alıyor. Nicolas Loir’ın görüntüleri ve tıkır tıkır işleyen bir kurgu yönetmen Jeanne Herry’nin işini kolaylaştırıyor. Onarıcı Adaletin prensibi “Hiçbir şey önermiyoruz, onlar adına konuşmuyoruz, düşünmeye yer bırakıyoruz. Yargılama yok, teşhis yok”. Filmde şef konumundaki Paul (Denis Polalydes) bu prensipleri elemanlarını sık sık hatırlatıyor. Toplantılara onay veren suçlu ve mağdurların bu duygusal ve zorlu yolculukta teselli ve bağışlanmayı bulmak için kırgınlığın üstesinden gelmeleri gerekiyor. Ve belki yolun sonunda şifa bile bulabiliyorlar.

Akla gelen soru şu olabilir : “Bu girişim, suç failleriyle kurbanları bir araya getirmesiyle mi sınırlı? Cezaların azaltılmasına neden oluyor mu?” Cevabı “Hayır”. “Peki ne anlamı ve faydası var?” Konuşmak. Meseleyi otopsi masasına yatırmak. Çoksayıdaki karakterin tümü derinden etkileyici, birbirleriyle konuştukça ilişkilerinin geliştiğini, bir bağ oluşturduğunu görüyoruz. Kurbanların mahkumların söylemleri sayesinde kendilerini yeniden inşa ettiğini, travmalarını sonlandırdıklarını görmek ve tam tersi, çok duygulandırıcı. Bir suçlu, bir kapkaççının yerlerde sürüklediği yaşlı bir kadına : “Saldırgan size sokakta rastlarsa taciz etmeyi değil, tanınmamak için kaçmayı düşünür. Artık korkmadan sokağa çıkmaya başlayabilirsiniz” diyor.

Onarıcı Adalet sistemi şiddet içeren hırsızlık suçlarından hüküm giymiş, ev soygunu ve kapkaç suçlarını işlemiş suçluları mağdurlarıyla bir araya getiriyor. Ayrıca çocuk yaşta ensest mağduru olan, genç kızlığında suç duyurusunda bulunup üvey ağabeyini mahkum ettiren bir genç kadın Onarıcı Adalet’e başvurarak yüzleşme talebinde bulunuyor. Yolculuklarında öfke ve umut, sessizlik ve sözler, iltifatlar ve kalp kırıklıkları, farkındalık ve yeniden kazanılan güven vardır. Ve bazen yolun sonunda onarım kazanılımına da tanık oluyoruz.

RENKLİ PORTRELER RESMİ GEÇİDİ

Jeanne Herry çok önemli bir toplumsal sorunu ele alıp, suçlu ve mağdurlardan mükemmel karakter tahlilleri yaratarak, az bilinen bir bir sistemin tanınmasına katkıda bulunuyor. Bu renkli insanlar portreleri resmi geçidinde kimler var ? Suçlulardan başlayalım. Nassim (Dali Benssalah) hayatı boyunca şiddet kullanılan soygunlara karışan, yakalanıp birkaç kez hapis yatan sert bir erkek. Başta ketum haliyle tanıdığımız Nassim, suçlu- kurban sohbetlerindeki dürüstlükten, açıksözlülükten etkilenerek samimiyetle içini açabiliyor.

Hayatı boyunca iş aramayı aklına getirmemiş, suç dünyasında şiddet kullanarak soygun yapmayı alışkanlık haline getiren İssa (Birane Ba) “bana hiç kimse iş vermez, çaresiz olduğum için, aileme para getirmek için suç işliyorum” kandırmacasının açık sözlü ve yaralı bir mağdur tarafından yüzüne vurulunca, riyakarlığını kabullenip söylem değiştirmeyi ilk kez aklına getirir. İri yarı soyguncu Thomas (Fred Testat) filmdeki suçluların en realist olanı. Mağdurlardan biri “Hapisten çıktığında iş bulmanda sana yardım edeceğim” sözünü alır. 13 yaşındayken 6 yaşındaki üvey kızkardeşine tecavüze başlayan, bunu yıllardır sürdüren, bu suçtan dolayı hapis yatan sert erkek Benjamin (Rafael Quenard) yüzleşme isteyen kızkardeşinin samimiyeti, dürüstlüğü karşısında yelkenleri suya indirir. “Benim soracak sorum yok” diyerek pişmanlığını ortaya koyar.

Mağdurlardan Gregoire (Gilles Lelouche) evinde saldırıya uğramış, kendisinin ve kızının elleri bağlanmış olarak bırakılmış, yakalanan hırsızların mahkemede bir özürü bile akıllarına getirmedikleri için çok kızgın bir aile reisi. Çalıştığı süpermarkette kasiyer olan Nawelle (Leila Bekhti) soygun sırasında uğradığı hakaretlere ve darp edilmesini hazmedememiş, olayın travması ile işini terketmiş, bu travmanın etkisiyle kocası ve kızına kötü davranmaya başlamış, sokağa çıktığında hep aynı soyguncunun saldırısına uğrayacağı korkusunu üstünden atamamış kızgın bir kadın.

Kapkaççının çekmek istediği çantayı bırakmadığı için yerlerde sürüklenmiş Sabine (Miou Miou) o günden beri sokağa çıkmaktan korkan, evine kapanmış, torunlarını bile ihmal eden 60’lı yaşlarda bir kadın. Çocukluğunda üvey ağabeyinin tecavüzüne uğrayan, annesinin bu ensest ilişkiyi bildiği halde tavır almamasının travmasını yaşayan Chloé (Adéle Exarchopoulos) hapisten çıkan ağabeyi Benjamin ile yüzleşmek istediği, soruları olduğu için Onarıcı Adalet birimine başvuran bir genç kadın. Sorduğu sorulara dürüst cevaplar almasına rağmen ağabeyini kendisini bir daha görmek istemediğini söyler.

Filmin olağanüstü bir oyuncu kadrosu var. Aralarında 2 Comédie Française aktörünün de bulunduğu kalabalık ama uyumlu oyuncu kadrosunda aksayan yok. “Mavi En Sıcak Renktir / La Vie D’Adele”in Altın Palmiyeli oyuncusu Adéle Exarchopoulos ensest mağduru Chloé’nin yaşadığı travmayı mükemmel bir performans ile canlandırırken kalitesini ortaya koyuyor. Eski tüfeklerden Miou Miou mağdurlar grubunun en yaşlısı Sabine rolünde saldırıya uğrayan yaşlı bir insanın hayattan kopabileceğini inandırıcı kompozisyonuyla gözlere seriyor. Fransız sinemasının deneyimli oyuncuları Gilles Lelouche, Elodie Bouchez, Leila Bekhti oyuncu kadrosunun başarısına ortak oluyorlar.

Yönetmen / Senaryo : Jeanne Herry

Görüntü Yönetmeni : Nicolas Loir

Müzik : Pascal Sangla

Oynayanlar : Leila Bekhti, Gilles Lelouche, Miou Miou, Adéle Exarchopoulos, Elodie Bouchez, Dali Benssalah, Suliane Brahim, Jean-Pierre Daroussin, Fred Testot, Denis Podalydes, Raphael Quenard, Anne Benoit

Fransa / Dram / 118 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz