76. Cannes Film Festivali Yorumları

76. Festivalin yağmurlu ilk 4 gününde tek iyi film : KURU OTLAR ÜSTÜNE

Nuri Bilge Ceylan iddialı filmiyle festivalin başlarında ödül listesinde prestijli bir yer için adaylığını ilan etti. Bu yazımda ilk günlerin öne çıkan olaylarına odaklanıp, “Kuru Otlar Üstüne”nin eleştiri yazızını gelecek haftaya bırakıyorum.

Michael Douglas ve Catherine Deneuve

Her zaman olduğu gibi görkemli bir açılış galası yapan 76. festivalin açılışındaki yıldızlardan biri, festival afişi için seçilen Catherine Deneuve idi. 80 yaşındaki diva Açılış ve ödüllerin dağıtılacağı Kapanış Galalarını sunacak olan, 51 yaşındaki kızı oyuncu ve yönetmen Chiara Mastroianni’yi alkışladı. Gecenin ana kraliçesi Deneuve fransızca, Michael Douglas İngilizce 76. Festivalin “açılışını ilan ettiler”. Açılış galasının takdimcisi Ciara Mastroianni sahneye “Mi Sono İnnamorato Di Te” şarkısını söyleyerek çıktı. Jüri Başkanı Ruben Östlund : “Sinemanın ayrıcalığı bizleri salonlarda fiziken bir araya getirmesi. Ülkem İsveç’te birlikte izlenen tek etkinlik Eurovision kaldı” dedi. 76. Festivalin afiş yüzü Catherine Deneuve konuşmasında bir Ukranya kadın şairinin şiirini okuyarak bu ülkeye olan desteğinin altını çizdi.

İlk günün filmleri yıldız tablolarında dökülüyor. Bir cümleyle özetlemek gerekirse, Maiwen’in “Jeanne Du Barry”si iyi yazılmış, iyi oynanmış, özenli ve düzgün mizansenli, zengin dekor – kostümlü, uyumlu yapım tasarımlı, öğretici ve eğlendirici bir kostümlü drama, tarihi fresk. “Canavar / MonsterKore-Eda Hirokazu’nun Altın Palmiyeli “Arakçılar”dan sonra yönettiği ilk Japonca film. “Raşomon”a benzer öyküsüyle filmde konu bir anne, oğlu ve öğretmeni tarafından anlatılıyor. Japon ustaya yakışmayacak yavanlıktaki filmi hiç sevmedim.

Le Retour / Dönüş

Festivale kabulu öncesi polemiklere yol açan “Dönüş / Le Retour” iki yeniyetme arasındaki lezbiyen aşkın filizlenme öyküsünü anlatıyor. Anne Keididja anılarıyla mücadele ederken kızları yaz mevsiminin tüm cazibelerine katılır : beklenmedik karşılaşmalar, 400 darbe, ilk romantik deneyimler. Ülkesinin marjinalleşmiş insanları üzerine nehir filmleriyle ünlenen Wang BingGençlik / Jeunesse”te 20’li yaşlardaki tekstil işçilerinin yaşantılarını perdeye taşıyor. Ancak Çinli ustanın bir saatte anlatılacak konuyu 3,5 saate yaymasına çok kişi tahammül gösteremeyip salonu terketti. Ben 2 saat dayanabildim. Ana yarışmaya sonradan ilave edilen “Kara Sinekler / Black Flies”da Jean-Stefane Sauvaire, N.Y.ta ambülanslarıyla çılgın bir süratle olay yerlerine ulaşan ilk yardım elemanlarının günlük hayatlarını anlatıyor. Karizmatik aktör Sean Penn’in varlığına rağmen vasatı aşmayan bir film.

Dördü kadın, 9 sanatçıdan oluşan jüride, evvelce Altın Palmiye ile taçlandırılan başkan Ruben Östlund ve üye Julia Ducournau (Titane) var. Bu ikilinin ödül töreninde festivalin galibine Altın Palmiye’yi sunmasını izlemek ilginç olacak. Genç ve yenilikçi yelerden oluşan jürinin, ödüllerini yarışmanın, Ken Loach, Nanni Moretti, Nuri Bilge Ceylan gibi ağır toplarının filmlerine değil, sinemaya yenilik getiren genç kabiliyetlerin özgün yapıtlarına dağıtacağı öngörülüyor.

Jeanne Du Barry

MİCHAEL DOUGLAS’A ONURSAL ALTIN PALMİYE

76. Cannes Film Festivali Açılış Galasında Amerikalı aktör, 2 Oscar Ödülü sahibi Michael Douglas’a bir Onursal Altın Palmiye Ödülü takdim edildi. Geçen yıl Forest Whitaker, önceleri Anges Varda, Jodie Foster, Jean-Pierre Léaud, Manuel de Oliveira’dan sonra Cannes yönetimi festivalde 5 filmi gösterilen Michael Douglas’a bu ödülü layık gördü. Ödül haberi üzerine Micheal Douglas duygularını şöyle ifade etti : “Uzun yıllardır yaratıcıları, sanatsal cüretkarlığı ve güzel hikayeleri ağırlamak için harika bir yer olan Cannes’a gelmek benim için her zaman bir soluk alma fırsatı yarattı. 1978’den “Çin Sendromu / The China Syndrome”u ile ilk kez gelişimden, sonuncusu dünya prömiyerini burada yapan 2013’teki “Behind The Candelabra”ya kadar, Festival bana her zaman sinemanın büyüsünün sadece ekranda gördüğümüzde değil, aynı zamanda dünyanın tüm insanlarını etkilemedeki kapasitesini hatırlattı. 50 yılı aşkın bir kariyerin ardından Croisette’e dönerek Festival’in açılışını yapmak ve ortak dilimiz olan sinemayı konuşmak benim için bir onurdur.

Michael Douglas sinemaya olan bağlılığının yanı sıra insani amaçlar için çalışan bir sanatçı. 1998’den beri Birleşmiş Milletler’in Barış Elçisi olmuş ABD’de ateşli silahlar deneticisi ve kendisini uluslararası nükleer silahlanmayı kontrolüne adamıştır. M. Douglas Cannes’ın ünlü kırmızı halısından ilk kez 1979’da ana yarışmanın “The China Syndrome” filminin oyuncusu olarak geçti. Yanlarında yönetmen James Bridges, oyuncular Jane Fonda ve Jack Lemmon vardı. 19872’de 63. Cannes Film Festivalinde yarışma dışı gösterilen Oliver Stone’un “Wall Street”i için Cannes’a gelen M. Douglas o yıl 2. Oscar Ödülünü, canlandırdığı borsa simsarı Gordon Greko rolü için, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında aldı. İlk Oscar’ını yapımcısı olduğu “Guguk Kuşu / One Flew Over The Cuckoo’s Nest” için 1976’da almıştı.

13 yıl aradan sonra, gerilim türünü ve Croisette’i sarsan “Temel İçgüdü / Basic İnstinct” (1992) için Cannes’a geldi. Paul Verhoeven’in bu neo-noir filmi Sharon Stone’u uluslararası ikon mertebesine yükseltti ve M. Douglas’ın oyun gücünü doğruladı. 1993’te Joel Schumaher’in “Sonun Başlangıcı / Falling Dawn”u için Cannes’a 4. kez geldi. 20 yıllık bir aradan sonra Amerikalı aktör Liberace’nin hayatını anlatan Steven Soderberg’in “Behind The Candelabra”da (2013) efsanevi piyaniste hayat veren aktör olarak katıldı.

AÇILIŞ FİLMİ : “JEANNE DU BARRY”

Cannes Film Festivali bu yıl Maiwenn’in senaryosunu yazdığı, yönettiği, yapımcılığını yaptığı ve başrolünü (Johnny Depp ile) oynadığı “Jeanne Du Barry” ile başlama vuruşunu yaptı. Bu tarihi biyografik drama filmi, sosyal merdivenleri tırmanmak için zekasını ve cazibesini kullanarak Kıral 15. Louis’nin metresi olan bir halk kadınının hayat hikayesine odaklanıyor. 15. Louis’nin gözdesi Jeanne Du Barry’nin yaşamı, yükselişi ve düşüşüne adanan bu film, açılış töreninin ardından gelen günde vizyona sokuldu. Sosyal olarak yükselmeye hevesli bir halk kızı olan Jeanne Vaubernier, içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için cazibesinden yararlanır. Jeanne sayesinde zenginleşen sevgilisi Du Barry Kontu onu kırala takdim etmek ister. Tanışma toplantısını nüfuzlu Richelieu Dükü aracılığıyla tertipler. Du Barry Kontu beklentilerinin karşılığını bulur, yaşlı kıral ilk görüşte fahişe Jeanne’a aşık olur. Onunla birlikte yaşama sevincine tekrar kavuşup hayatın tadını yeniden keşfeder. Kendisinden vazgeçemeyeceğine kanaat getirip Jeanne’a resmi bir sıfat verme kararını alır.

Maiwenn, Sophia Coppola’nın 2006 Cannes Film Festivalinde gösterilen “Marie Antoinette” filmini izledikten sonra, Jeanne Du Barry hakkında bir film yapmayı aklına koyar. Senaryosunu yazarken, Maiwenn bu filmin dışında, Stanley Kubrick’in “Barry London”undan, Albert Serra’nın “15. Louis’nin Ölümü / La Mort de Louis 15”inden esinlediğini söyledi. 20 milyon avroluk “Jeanne Du Barry” bütçesiyle, “10 milyon avronun üstündeki” 3 Fransız filminden biri olarak, yılın en pahallı filmleri arasına girdi. Maiwenn ilk uzun metrajlı filmi “Pardonnez- Moi” (2006) ile kendi hayatından ilham alarak karakterlerini ve olay örgüsünü filmlerinde gerçekçi bir şekilde kullanacağını gösterdi. Kimlik arayışını, kendini inşa etme ve ailenin önemi gibi temaları filmlerinin odağına taşıdı.

Tarihi geçmişinde, 1743 yılında yoksul bir terzinin gayrı meşru kızı olarak dünyaya gelen Jeanne Vaubernier basit bir kadın olduğundan çok görgüsüz ve kabaydı. 15. Louis onu saraydan bir soyluyla evlendirip himayesine almış, daha sonra evlendirdiği kişiyi ülkenin en uzak bir yerine tayin edip Du Barry’yi metresi yapmıştı. Kıralın bu son metresi, Fransız Devrimi sırasında gerçekleşen Terör Dönemi’nin kurbanlarından biri olmuştu. Kendini kraliçe gibi gören Jeanne’ı sarayda (kıral dışında) hiç kimse sevmezdi. Kendisini aşağılayan, hakaret ve kötülük edenleri ihbar edip onları saraydan attırırdı. 15. Louis’nin 1774’teki ölümünden sonra hayatı inişe geçen Jeanne Du Barry’nin celladına söylediği son sözleri “Encore Un Moment / Bir Dakika DahaDostoyevski’nin 1868 tarihli başyapıtı “Budala” romanında kullanıldı.

johnny Deep

Film Paris’te, ağırlıklı olarak Versailles Sarayı’nda çekildi. Jeanne Du Barry sanat aşığı olarak Versailles’da Neo- Klasik tarzın beslenmesine yardımcı olmuştu. Bu bol kostümlü ve aksesuarlı filmde kendini aşan deneyimli görüntü yönetmeni Laurent Dailland’ı Catherine Deneuve’e Venedik’te En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandıran “Place Vendome” (1999) ve dram filmi “Welcome”dan (2009) tanıyoruz. 1953 doğumlu İngiliz bestekar Stephen Warbeck daha önce yine bir tarihi film olan, John Madden’in 7 Oscar’lık “Aşık Shakespeare / Shakespeare İn Love” ile 1998’de En İyi Özgün Müzik Oscar Ödülünü kazanmıştı. Bu filmdeki dönem atmosferini yansıtan müzik partisyonu ile Stephen Warbeck, Maiwenn’in mizansenine katkıda bulunuyor.

1976 yılında Maiwenn Le Besco adıyla dünyaya gelen, oyuncu İsild De Besco’nun kızkardeşi olan, yönetmen, senaryo yazarı, yapımcı ve oyuncu Maiwenn, iki evlilğinden birini ünlü yönetmen Luc Besson ile yaptı. Cannes Festivaline katıldığı ilk filmi “Polisse” (2011) Jüri Ödülünü kazandı. Yönetmenin bu 3. filmi Paris polis teşkilatında çocuk sorunlarıyla ilgilenen, kadın ve erkek polisler üzerine bir filmdi. Belgesel tadındaki “Polisse”, çocuk suçları ve gençleri koruma bölümünde görev yapan birim mensuplarının yaşadıklarını çarpıcı örneklerle sergiliyordu. Senaryosunu Emmanuelle Bercot ile yazdığı filmde Maiwenn gazeteci Melissa’yı canlandırmıştı. 4 yıl aradan sonra Cannes’da yarıştığı filmi “Mon Roi”da Maiwenn, Emmanuelle Bercot’ya En İyi Kadın Oyuncu Ödülünü kazandırmıştı. “Jeanne Du BarryMaiwenn’in 6. filmi. Bir önceki filmi, konusu Cezayir’de geçen “A D N / D N A” kendisine En İyi Yönetmen Lumiere Ödülünü getirdi.

Yoksul halkın içinden gelip kıralın gönlünde taht kuran, sarayı karıştıran, zeki ve alımlı Jeanne Du Barry’yi Maiwenn canlandırıyor. Maiwenn, işçi sınıfına mensupken kıralın favori metresliğine yükselen, Voltaire ile kişisel arkadaşlık kuran, kıralın ölümünden sonra saraydan kovulan bu tarihi kişiliğin geçirdiği evrimi mükemmel bir performansla perdeye yansıtıyor. Kıral 15. Louis’yi canlandıran karizmatik aktör Johnny Depp ile mükemmel bir ikili oluyorlar. Geçen yıl eski eşi Amber Heard ile birbirlerine açtıkları hakaret davasıyla gündemden düşmeyen 59 yaşındaki aktör, “gümüş saçlı hükümdar” rolüyle 9 yıl aradan sonra beyaz perdeye dönüyor.

VİKTOR APALAÇİ / NURİ BİLGE CEYLAN
MERVE DİZDAR / VİKTOR APALAÇİ

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz