Yerli korku filmlerinin sinemalarımızı istila ettiği şu dönemde, geçtiğimiz yıllarda gördüğümüz ve bizim belleklerimizde iz bırakan bazı korku-gerilim filmlerine göz atmak istedik… Tabii ki tamamen kişisel olan bu liste hakkında üç noktaya değinmek isteriz: ilk olarak seçtiğimiz filmler göreceli olarak yakın zamanda çekilmiş filmler. Yani listeye Hitchcock üstadın filmlerini veya Exorcist gibi klasikleşmiş korku filmlerini koymamamızın nedeni daha güncel (her ne kadar Hitchcock filmlerinin çoğu güncelliğini korusa da) bir liste yapmak istememiz. Dolayısıyla seçtiğimiz filmler (genelde) 80’lerin sonlarından günümüze kadar olan filmleri kapsıyor.
İkinci olarak seçtiğimiz filmlerin bazıları, birçok sinemasever tarafından başyapıt gibi görünen, bazıları ise çeşitli nedenlerden dolayı, bizce biraz kıyıda köşede kalmış filmler. Yeri gelmişken şunu da belirtelim: bahsettiğimiz filmleri değer olarak yarıştırmak gibi amacımız yok. Listeyi yaparken dediğimiz gibi tamamen kişisel olarak değerlendirdik; ne kadarına katılırsınız, tabii ki bilemeyiz.
Son olarak bu listede film isimleri olacak ama asıl bahsetmek istediğim bu filmlerde bizi en irkilten sekanslar. Kuşkusuz bu filmlerin çoğu bir bütün olarak korkutan ve irkilten filmler ama bazı sekansları belirtmemiz, bizce daha ilginç bir liste oluşmasını sağladı. En son not olarak filmlerin sırasız olduğunu söyleyelim.

Dreamlover : Korkunç Kabus (1986)
 
Büyük yönetmen Alan J. Pakula’nın bu filmi, Avoriaz Film Festivalinde büyük ödül aldığı halde, bizce biraz göz ardı edilmiş filmlerinden biridir. Utangaç olan bir genç kadının, yeni taşındığı evinde, ilk gece saldırıya uğramasını anlatan film, karamsar ve gerçekten gerilim dozu yüksek bir filmdir. Tecavüze uğrayan ama ölmekten bir şekilde kurtulan kadın, bu olayın şokunu atlatamaz ve o geceyi tekrar tekrar yaşar. Rüyaları yönlendirmek üzerine bir çalışma yapan bir adamın yardımıyla, o korkunç geceyi saldırıdan önce kesmeyi becerir ama sonradan işler karışır. 
Sekans : Bir rüyası sırasında, bir kapıyı açan genç kadın, karşısında yine kendisini bulur. Yüzü donuk, boşluğa bakar bir şekilde ve elinde bıçakla…

DREAM LOVER / KORKUNÇ KABUS
KORKUNÇ KABUS

Angel Heart / Şeytan çıkmazı: (1987)

Alan Parker’ın, bizce bu en başarılı filmi, seyirciyi bir polisiye araştırma hikayesi eşliğinde, kara büyünün kol gezdiği korkunç bir dünyaya götürür. Son derece geren, bu kanlı film,  birbirinden rahatsız edici sekanslar taşır. Film aynı zamanda Mickey Rourke’un kariyerinin zirvelerinden biridir.
Sekans: Rourke’un sık sık gördüğü bir flash-back vardır. Askerler eve dönmüşler. Her yerde bir bayram havası var. Askerlerden birinin omuzuna bir el konuyor, asker tam dönerken sekans bitiyor.

ŞEYTAN ÇIKMAZI

Jacob’s Ladder / Dehşetin nefesi : ( 1990 )

Yine inanılmaz derecede karamsar olan bu film Adrian Lyne’nın en sıra dışı filmlerinden biridir. Vietnam ‘da yaşadığı günleri unutmak isteyen Jacob, sevgilisiyle mütevazi bir hayat sürmektedir. Tim Robbins’in büyük bir başarıyla canlandırdığı bu karakter zaman zaman sanrılar görmeye başlar ve kendini birden travmalarıyla baş etmek zorunda bulur. Filmin finali büyük bir sürpriz barındırmaktadır.
Sekans: Kabus gibi süren, bir evdeki dans partisinde Jacob önce kalabalığın arasından herkesten çok daha sakin görünen, kendisini izleyen bir adam görür. Ardından adamın kafası inanılmaz bir hızla dönmeye başlar.

DEHŞETİN NEFESİ
DEHŞETİN NEFESİ
DEHŞETİN NEFESİ

The Gift / Üçüncü göz : (2000)
 
Sam Raimi’nin bu filminde, klasik ama iyi işlenmiş bir hikaye ve çok görkemli bir oyuncu kadrosu vardır. (Cate Blanchett, Hilary Swank, Keanu Reeves, Giovanni Ribisi, Katie Holmes..) Küçük bir kasabadaki bir kadın cinayetini araştıran polis, medyum güçleri olan bir kadından yardım ister. Blanchett’ın canlandırdığı bu karakter cinayet hakkında ipuçları veren rüyalar görmektedir. Bizce film bir başyapıt olmasa da türünde etkileyici bir yapımdır.
Sekans: Rüyalarından birinde, çiftliklerin arasından yürüyen kadın başkarakter uzaktan bir keman sesi duyar. Kamera birden yaklaşır ve keman çalan yaşlı bir adam, çılgın bir ifadeyle, çok hızlı bir şekilde ve korkutucu seslerle keman çalmaya devam eder.

ÜÇÜNCÜ GÖZ
ÜÇÜNCÜ GÖZ

Rosemary’s Baby / Rosemary’nin bebeği: (1968)
 
Polanski’nin bu başyapıtı, belki de sinemanın sunduğu en rahatsız edici filmlerden biridir. Adeta şeytanın oğlunun doğuşunu anlatan bu film, birçok açıdan, türünün doruklarından biri olarak kabul edilir. Birçok şok edici sekans barındırmaktadır ve film boyunca hissedilen çok güçlü bir gerilim duygusu seyirciyi hiç bırakmaz.
Sekans: Başlı başına çok korkunç bir kabusun en başında Mia Farrow, kendisini, bir yatağın üzerinde, açık bir denizin ortasında, uyurken görür.

ROSEMARYNİN BEBEĞİ

Flatliners / Çizgi ötesi : ( 1990 )

Ölümden sonra bir hayat olup olmadığını merak eden bir grup tıp öğrencisi, sırayla kalplerini durdurup, sonra elektroşokla tekrar hayata dönerler. Ama yanlarında günahlarını da getirirler. Zamanında kariyerlerinin başında olan, şimdi ise hepsinin çok ünlü olduğu bir oyuncu kadrosundan oluşan film, akıcı bir dil ve giderek artan bir gerilim taşır.
Sekans: Öte dünyaya giden ilk kişi (Kiefer Sutherland) bir tarlada koşan üç çocuk görür. Arkasından çok korkutucu bir şey geleceğini hissederiz.

The Ring / Halka : ( 2002 )

Japon yapımı ‘Ringu’nun Amerikan remake’ı olan The Ring, gizemli bir kaseti izledikten bir hafta sonra ölen bir grup gencin olayını araştıran bir kadın gazetenin hikayesini anlatır. Film bir remake olmasına rağmen etkileyici bir dil ve özgün sekanslar taşımaktadır.
Sekans: İlk kadın kurbanın, bir kapıyı açtıktan sonra, nasıl olduğunu tam anlayamadan hemen ölmesi. Tabii artık çok ünlü olan gizemli kasetin rahatsız edici görüntülerini de unutmayalım.

HALKA
HALKA

The Grudge / Garez : ( 2004 )

Basit bir senaryoya sahip olması ve bizce çok başarılı bir film olmamasına rağmen sinemanın en irkiltici hayalet sahnelerini barındıran bir filmdir. Yıllardır süregelen bir lanetin, Japonya’da yaşayan Amerikalı bir genç kadını takip etmesini anlatan bu film, evlerin küçük ve boğucu atmosferini ideal bir korku ortamı olarak kullanır. Filmin görsel efektleri ve makyajları birinci sınıftır.
Sekans: Filmin kadın yan karakterlerinden birinin ofiste başlayıp, yatağında biten ölüm sekansı.

GAREZ
GAREZ

Omen : ( 1976 )


Epey eski bir film olmasına rağmen, şeytanın oğluna yeni bir bakış getiren bir filmdir. Sonra gelen remake’leri bizce aynı etkiyi yaratamamıştır. Filmde çok dozunda bir gerilim ve iyi oyunculuk performansları vardır. Görsel efektler yerine çok güzel kamera açıları ve çok iyi örülmüş bir hikaye barındıran film bizce hala güncelliğini korumaktadır.
Sekans: Damien’nin bahçedeki partisinde, bakıcının siyah bir köpekle göz göze gelmesi ve sonrasında gelen intihar sahnesi.


Prince of Darkness / Karanlıklar Prensi : ( 1987 )

John Carpenter’ın zamanında çok ufak bir bütçeyle çektiği bu korku filmi, artık nerdeyse kült haline gelmiştir. Kötülüğün kaynağını açık bir şekilde resmetmek yerine, bunu belirsiz bir yeşil sıvıyla kullanan yönetmen, ortam olarak terkedilmiş bir kiliseyi kullanır. Bir rahip ve bir grup gencin kötülüğün kaynağına karşı açtığı savaşı anlatan film, son derece korkutucu bir atmosfer kurmayı başarır.
Sekans: Filmde belli aralıklarla gördüğümüz, video çekimi gibi görünen belli belirsiz bir siluet görüntüsü ve yanında duyduğumuz garip bir ses.

KARANLIKLAR pRENSİ
KARANLIKLAR PRENSİ

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz