Merhaba Dünya / Beıng There
Doğru Zamanda Doğru Yerde Olmak..
Kimileri şans olduğunu düşünür kimileri ise bunun ilahi bir lütuf olduğunu kabul ederler. Her iki düşünce de insanların hayatlarında yaşadıkları çok önemli anların bir açıklaması olabilir belki de…
Kahramanımız Chance’de doğru zamanda doğru yerde olmanın getirmiş olduğu bu şansı yakalıyor ve aslında bayağı düşünceler ile Amerika gibi bir ülkede nasıl krallık derecesine kadar çıkılabildiğini bizlere gösteriyor.
Change Gardener’ ın dünyası bizimkisi gibi değil. Hayatı basit şekilde yaşayabilen insan olmanın gereksinimleri minimum şekilde karşılayan, sade cümleler kuran birisidir. Jerzy Kosinski’ nin aynı isimli romanından uyarlanan filmde hayatını sadece bahçıvanlık yaparak geçirmiş ve bahçıvanlık yaptığı evden dışarı hiç adım atmamış bir adamın hikayesini izliyoruz. Sosyal olarak zekası gelişmemiş bir adam olan Change hiç beklemediği bir anda hayatının şansını yakalayarak basamakları ardı ardına çıkıp sonunda zirveye kadar ulaşıyor.
Hayatı ve dış dünyayı bir bahçe olarak gören Change bizlere gerçek hayatın aslında ne kadar da basit anlamlar ile yaşayabileceğimizi gösteriyor. Hani Yeni Türkü’nün bir parçasında “biz büyüdük ve kirlendi dünya” sözleriyle anlatılmak istenen gibi… Amerikan yönetiminin derin ilişkilerine, en gizli anlarına bir bahçıvanın gözünden bu kadar güzel bakılabilir. Kara mizahın nakış gibi işlendiği film diyebilirim.
Bahçe ile uğraşmadığı zamanların dışında yaptığı tek iş televizyon seyretmek olan Change ev sahibinin ölümünden sonra sokakta kalıyor. Bu noktadan sonra espri malzemelerini çok iyi kullanıldığı gösteriliyor çünkü heykellerin işaretlerini rotası kabul eden cebindeki uzaktan kumanda ile önüne çıkan engelleri değiştirmeye çalışan Change’in başına talih kuşu tam da bu sırada konuyor.
Kendisine arabayla çarpan oldukça zengin kapitalist Eva Rand, Change’i evinde istirahat etmeye davet eder. Eva’nın kocası Benjamin Rand ile tanışan Change evde kalmaya başladıktan sonra Benjamin ile sıkı dost olur hatta ABD başkanı ile konuşma fırsatı bile bulur. O noktadan sonra hayatı tamamen değişmeye başlar. Tabii bu değişme sürecinde siyaset ve politika üzerine bir komedi işlenmeye başlar. Yönetmen Hal Ashby film boyunca ince eleştirileri zeki bir şekilde kameraya yansıtmasıyla büyük bir alkışı hak ediyor.
Chance’in oldukça yavaş hareket eden ve algılayan bir karakter olması yanı sıra, senaryonun son derece güçlü metinleri ile yavaşça sindirilmesi ve yavaşça tadı alınması gereken bir yapıya sahip olmasından kaynaklanmasındandır. İnsanı sarsıp uyuduğu uykudan uyandırma çabası olan “Being There” filmi aslında herkesin arşivinde bulunması gereken eserlerdendir.
Baştan sona kadar hiç sıkılmadan izlediğim filmde Peter Sellers’ ın oyunculuğunu ayakta alkışlamamak gerçekten mümkün değil. Senaryosu ve yönetmen Hal Ashby’ nin muazzam performansı ile de film kendisini bir hayli beğendiriyor. Film aynı zamanda hayata ve politikaya dair inanılmaz mesajlar da veriyor. Filmdeki Ben Rand’ in cenazesinde Başkan Bobby tarafından okunan bu karakterin ölmeden önce yazmış olduğu yazı aslında filmin vermek istediği ana fikri en iyi şekilde açıklıyor.
“Zengin olanlara ne ihtiyacım var ne de onlara karşı sabrım. Ama dürüst olmak gerekirse onların da bana ihtiyacı olmadığını kabul etmeliyim. Saygı duyduğum insanlarla aramda siyasi farklılıklar olmasına üzülmüyorum. Buna karşın, felsefemizdeki farklılığın bizi uzaklaştırmasına üzülüyorum. Neden bir türlü mutfak personelimi, bazen bir kâse kırmızıbiberi dört gözle beklediğime inandıramadığımı asla kavrayamadım. Arkadaşım sözünü duyduğumdan çok, ”efendim” sözünü duydum. Ama sanırım, zenginliğin başka ödülleri de var. Krallarla tanıştım. Bu görüşmeler sırasında aklıma garip düşünceler geldi. ”Onu koşuda geçebilir miyim acaba?”, ”Bir topu ondan uzağa fırlatabilir miyim?” Görünüşümüz nasıl olursa olsun, hepimiz birer çocuğuz.
Mavzerinizi yükseltmeniz için nişangâhınızı alçaltmanız gerekir. Size ne söylenmiş olursa olsun adil alışveriş diye bir şey yoktur. Maddi açıdan çok zengin bir hayatım oldu. Fakat son derece fakir olmayı düşünerek uykusuz geceler geçirdim. Çok yaşadım, çok zorluklar çektim. Küçük adamlarla uğraştım, çıplak doğduğumuzu ve çıplak öleceğimizi ve hiçbir muhasebecinin hayatı lehimize çeviremeyeceğini unutan adamlarla. Çocukken, Tanrı’nın insanları kendi görüntüsünde yarattığını öğrendim. Bunun üzerine ayna imalatına başladım. Güvenlik, sükûnet, hak edilmiş bir uyku… Amaçladığım her şey yakında gerçek olacak. Hayat, aklın geçirdiği bir evredir!”
Yönetmen : Hal Ashby
Senarist : Jerzy Kosinski
Oyuncular : Peter Sellers, Shirley Macline, Melvyn Douglas, Jack Warden
ABD / Dramatik Komedi / 130 Dk.