22. Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali I
TÜRSAK Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı, genel kültürün vazgeçilmez bir parçası olan sinema sanatının yaygınlaşmasını sağlayarak Sinema ve Görsel-İşitsel Kültür ortamında destekleyici bir rol üstlenmek, bu alanda faaliyet gösteren tüm kuruluşlarla uluslararası kurumlar arasındaki işbirliğini geliştirmek, yeni ve dinamik bir görsel-işitsel kültür oluşturacak yaratıcı güçlerin ortaya çıkmasına olanaklar hazırlamak, sinema ve görsel-işitsel alanda eğitim sisteminin gelişimine katkıda bulunmak, sektörün kurumsallaştırılmasına yönelik örgütlenmeleri sağlamak amacıyla 1991 yılında kurulan özerk bir vakıf.
TÜRSAK’ın 1998’de Uluslararası Sinema-Tarih Buluşması olarak başlattığı film festivali Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali, adıyla 22. kez sinemaseverlerle buluşuyor.
Ülkelerarası kültürel ve sektörel paylaşım ve iş birliğini geliştirme amacıyla her sene farklı bir ülkenin sinemasını ve sinema sektörünü İstanbul’da konuk eden Randevu İstanbul’un bu yılki odağında Rusya var. Festivalin, Rus Uzun Metraj Kurmaca, Rus Kısa Metraj, Ulusal Uzun Metraj, Ulusal Uzun Metraj Animasyon ve Ulusal Kısa Metraj bölümleri arasında, “Rusya’ya Bak Dünyayı Gör” başlığı altında sunulan uzun metraj kurmaca filmlere ait izlenimlerimi sizlerle paylaşacağım.
Provodnik / Rehber (***)
Uzun süre televizyonda çalıştıktan sonra ilk sinema filmini çeken Ilya S. Maksimov’un 2018 yapımı filmi “Provodnik / Rehber”, ürkünç doğaüstü serüvenlere değil, eksik kalmış yaşamların tarifsiz hüznüne odaklanan ilgi çekici bir hayalet hikâyesi.
Ölmüş insanlarla iletişime girebilen 20’li yaşlarındaki Katya, yaşamını kafalarına göre maddeleşerek karşısın çıkan üç hayaletle arada sırada onu ziyarete gelen ikiz kız kardeşiyle paylaşırken, ikizi aniden yok olur. Bir trafik kazasında kaybettiği anne ve babasının ölümünden kendini sorumlu tutan, geçmişindeki bu trajediyle çocukluğunda şahit olduğu ölümcül bir olayın anılarının etkisiyle ruhsal dengesi bozulan, herkesin deli olduğuna inandığı Katya, her nedense kendisine inanan içkici bir polisin yardımıyla kız kardeşinin peşine düşer…
Senaryodan kaynaklanan kimi aksaklığa karşın, görüntü yönetmeni Yuri Bekhterev’in de desteğiyle oluşturduğu kusursuz görsel, işitsel atmosferle sonuna kadar ilgiyle izlenen bir film. Nastassja Kinski’nin gençliğini anımsatan Aleksandra Bortich’in duru güzelliği ve müthiş inandırıcı oyunculuğu da cabası.
V Keyptaunskom portu / Cape Town Limanında (***)
Aleksandr Veledinskiy’nin “V Keyptaunskom portu… / Cape Town Limanında…” filmi günümüzde bir 22 Haziran günü, dünyanın üç farklı yerinde geçer.
Denizci, Pahan ve Salazonok, sadece bir kez 1945 yılında Uzak Doğu’da ellerinde silahlarıyla karşılaşmış, yaşanan silahlı çatışma sonunda her biri diğer ikisini öldürdüğüne inanmıştı. Kader bu konuda farklı planlar yapmış olduğundan üçü de sağ kalır ve birbirinden habersiz sorunsuz yaşamları olur, Yarım yüzyıl sonra, dünyanın üç farklı yerinde geçmişte yaşananlarla bağlantılı olaylar yaşanır.
En uzun günde Cape Town Limanında, Pahan lakaplı Toporkov’un mirasçısı olan üç aile ölenin vasiyetini dinlemek için buluşurken, en kısa günde Kırım’da ve en uzun gecenin ertesinde, havanın hiç kararmadığı St. Petersburg’da Denizci ve Salazonok öyküde aktif roller alırlar…
Karmaşık ve çok katmanlı yapısı ve dört dörtlük oyuncu kadrosuyla başarılı bir çalışma.
Kaddish / Dua (***1/2)
Konstantin Fam’ın Yahudi Filmleri Festivali’nde gösterilen ve 77. Altın Küre Ödüllerine aday olan filmi “Kaddish / Dua” (2019) farklı dünyalardan gelen iki gencin, eski bir toplama kampı tutsağının ifadeleriyle yüzleşmek zorunda kalmalarının ve ailelerinin trajik öykülerinin ayrıntılarını öğrendikçe kendi hayatlarının da değişmesini konu alıyor.
(Küçük bir açıklama: Yahudilerde, çoğunlukla bir yakınlarının ölümünün ardından yas tutanların söylediği “Kaddiş”, sinagogların günlük ritüelinde de yer alan, Tanrı’nın krallığındaki evrensel barışı dile getiren bir duadır.)
Yaratıcı vizyonunu anne ve babasının yaşamış oldukları trajik olaylardan alan, 1977 Ukrayna doğumlu Konstantin Fam, direniş örgütünde savaşmış Vietnamlı mülteci bir baba ile, tüm ailesini soykırımda yitirmiş bir Yahudi annenin oğlu. 20 yıl boyunca Gürcistan, Ukrayna ve Rus televizyon ve tiyatrolarında oyuncu, yönetmen ve yapımcılık yaptıktan sonra sinemaya geçmiş. Üç kısa filmini (“Tufelki / Ayakkabılar”, “Brut / Brutus” ve “Skripka / Keman”) birleştirerek yaptığı “Svideteli / Tanıklar”(2018) Sovyetler Birliği ve Rusya tarihinde Holokost kurbanlarının anısına yapılan ilk uzun metraj. “Keman”ın çoğu oyuncusunun rol aldığı “Kaddish” bir bakıma kısa filmin genişletilmiş bir devamı.
Moskova, New York, Kudüs üçgeninde gelişen öyküsünü, geçmiş olayları kahverengi tonlarda yumuşak bir siyah beyaz la, günümüzü ise renkli film tekniğiyle ele alan Fam’ın, nerdeyse sadece anılarımızda kalmış başarılı bir klasik sinema dili var. Oyuncu yönetimi de çok iyi.
Zamanda gidip gelen, zekice kotarılmış senaryosu çok fazla sayıda rastlantıyı bir araya getirdiğinden, film sonrasındaki söyleşide yapımcı Egor Odintsov’a öykünün inandırıcılığını zedeleyen bu kadar çok tesadüfün ancak, her zaman kurmacadan daha inanılmaz olan gerçek hayatta var olabileceğini düşündüğümü söyledim. Odintsov da “Dua”nın yaşanmış bir hikâyeden uyarlandığını, ama kurmaca öğeler de taşıdığını vurguladı.
Holokost’a farklı bir açıdan bekan, şaşırtıcı derecede klasik sinema tarzıyla nostaljik bir tad da bırakan ilginç bir çalışma.
Abigail-Sınırların Ötesinde (***)
Aleksandr Boguslavskiy, 1989 doğumlu çok genç bir yönetmen. İkinci uzun metrajı “Abigail”, distopik bir dünyada geçen fantastik bir bilim kurgu. Popüler kültürden alınmış masalsı öğelerle Rus Bilimkurgu edebiyatının karanlığını başarıyla harmanlayan, görsel olarak milyonlarca dolar harcanmış batılı yapımlardan hiç de geri kalmayan bir çalışma. Etkileyici ses bandını aynen koruyan, senkronizasyonu epey başarılı Türkçe dublaj olarak izledik. Film bizde de vizyona girecekmiş.
Hedef kitlesi çocuklar ve yeniyetmeler olsa da, içindeki çocuğu unutmamış her yaşta insana tavsiye edilebilir keyifli bir izlence.
Exciting Life / Heyecan Dolu Bir Hayat (****)
Gerçek olaylardan esinlenerek, başarısız bir Moskovalı oyuncunun, Yakut Cumhuriyeti’nde çekilecek bir filmin başrolünde oynamak için çıktığı maceraya odaklanan, “Exciting Life”, 1971 Ukrayna doğumlu Anna Yanovskaya’nın ilk uzun metrajı.
“Mockumentary / Kurmaca Belgesel” biçeminde gelişen “Exciting Life”, son dönemde büyük patlama yapan Sakha – Yakut sinemasının arka planı ve Yakut ulusal adetlerinin tahmin edilemezliği üzerine ironik ve kimi zaman metafizik bir çalışma.
Filmin hem öncesinde hem sonrasında seyircilerle uzu uzun konuşan Yanovskaya, Yakut Cumhuriyetine ilk geldiklerinde kendilerini nasıl biraz kaybettiklerini, filmin çekim sürecinde gerek ekibin, gerekse ana karakteri canlandıran oyuncunun Yakut Türkleriyle birlikte yaşadıkça, bu insanların hayata bakışlarını ve felsefelerini anlayarak kendilerini nasıl bu toplumun içinde bulduklarını anlattı.
Yanovskaya’nın anlatım tekniği çok ilginç. Belgesele yakın öykülemesine, diyalogsuz sinemaya hala inandığını gösteren sahneleri zekice katıyor ve “City Lights” dan alınma kısacık sekansla Chaplin’ede selam gönderiyor. Filmin sonlarına doğru, aktörle amatör sinemacının nefis diyalogunda, Sakha Türklerinin ölüm sonrasını anlatan Şaman inançlarına yakın felsefesini, şiirsel bir tonlamayla veriyor. Ana karakterin Moskova’ya dönmek için karşı kıyısına ulaşmak zorunda olduğu, ancak mevsimsel sorunlar yüzünden aylarca karşıya geçilemeyen Lena nehrini, canlılarla ölümlüleri ayıran bir Acheron’a dönüştürdüğü finalde, oyuncunun geçemediği yakadan karşıya baktığında kendini o yakada görmesi müthiş etkileyici.