Ritüel
Ari Aster’in Yeni Filmi
1986 New York doğumlu Ari Aster, American Film Institute’da sinema eğitimi almış, festivallerde de beğeni toplayan “The Strange Things About the Johnsons” adlı 29 dakikalık mezuniyet projesinde, yeniyetmeliğinden beri büyüsüne kapıldığı korku ve dehşet filmlerindekine benzer bir temayı kullanmış. Klasik “horror” kavramını ensest ilişkisini tersine çevirdiği bir aile içi melodramda büyük başarıyla kullanan bu özgün filmin ardından yazıp yönettiği ve AFI’den okul arkadaşları Alejandro de Leon’un yapımcılığını, Pawel Pogorzelski’nin görüntü yönetmenliğini yaptığı 6 kısa film daha çekmiş.
Yazıp yönettiği ilk uzun metrajı “Hereditary” 2018 Sundance Film Festivalindeki ilk gösteriminden itibaren dehşet sinemasına getirdiği yepyeni solukla çığır açan bir film olarak karşılanmıştı. Aster, 90 dakikalık dehşetin ardından son yarım saatinde iyice çığırından çıkan, tüyler ürpertici öyküyü öyle bir kurgulamıştı ki seyirci, aslında bildik sayılabilecek fantastik hikâyenin gerçekten yaşanmakta olup olmadığından, İncil’deki kin dolu uğursuz kehanetlerin ve birçok akıl hastalığına eğilimlerinin lanetlediği bir ailede tüm kabilenin müşterek hezeyanı olup olmadığını çözemeden soluk soluğa seyrediyordu.
Yazar yönetmen Ari Aster, merakla beklenen yeni filmi “Midsommar / Ritüel”de dehşetin nefes kesici gücünü ne kadar iyi bildiğini bir kez daha ispatlıyor.
Bipolar kız kardeşinin yarattığı trajik aile faciasının ardından Dani, biraz da zoraki olarak, geleneksel bir Midsommar / Yaz Dönemi festivaline katılmak üzere İsveç’e giden doktora öğrencisi uzatmalı sevgilisi Christian ve onun üniversiteden arkadaşlarıyla birlikte ülkenin sapa bir yerindeki Hälsingland köyüne gider. Huzurlu ve yemyeşil bir cenneti andıran bu yerde, beyazlar giymiş güleç yüzlü Hårga halkı tarafından müthiş sıcak bir şekilde karşılanan gurupta kendini çok fazla önemseyen Christian dışında, akademik bir araştırma sebebiyle takıma katılan Josh, Amerikalı olmayan her şeyin içine (fiilen) işeyen geveze Mark ve olayın beyni, Hårga üyesi Pelle vardır.
Ayartıcı çay fincanlarında baş döndürücü ve keyif verici uyuşturucuların sunulduğu ortamda bir barış rüzgârı eşliğinde başlayan kutlamalar ve pagan ritüelleri müthiş etkileyicidir. Ancak zamanla, bu ritüellerin göründükleri kadar masum olmadıkları, 90 yılda bir gerçekleşen gizli ayinin onları kaçışı olmayan bir korku labirentinin içine çekeceği ortaya çıkmaya başlar…
Ari Aster, gelişimi ve sonuçları kolay tahmin edilebilir bir öykü üzerinden, izleyiciyi her dem ritüelin içine alarak, damla damla arttırdığı gerilimi iki buçuk saat boyunca nefes aldırmadan soluk soluğa izleterek, usta işi bir iş kotarıyor.
Aster olağanüstü bir atmosfer yaratıcısı. Bütün filmlerinin görüntü yönetmeni Pawel Pogorzelski’nin “Hereditary”nin şeytani mitolojisini bir dehşet evinin klostrofobik savunmasızlık ortamında var eden kamerası, bu kez ferah bir kırsalda, havanın neredeyse hiç karamadığı kuzeyin beyaz gecelerinin ışıltılı aydınlığında, aynı derecede ürkünç, karabasansı ve klostrofobik bir duyguyla izleyeni soluksuz bırakıyor.
Ve bu hiç kararmayan aydınlık filmin olağanüstü görselliğini daha da tedirgin edici kılıyor. İki yaşlının “son uçuşu” ya da nerdeyse mizahî tonlamaları da olan o benzersiz “dölleme” gibi görsel olarak unutulması zor sahneler, izleyiciyi hayran bırakırken, rahatsızlık duygusu da uyandırıyor.
Mükemmel bir sinema dili ve dört dörtlük takım oyunculuğu, yaşananlara mükemmel bir gerçeklik üflüyor. Öyle ki seyirci, kendini paralel bir evrende fiilen gerçekleşmekte olan bir törenin içinde, belgeselin olaylarına bire bir katılırmış gibi hissediyor.
Toplu oyunculuk mükemmel ama başı çeken Florence Pugh için bir iki söz daha söylemek gerekiyor. İlk kez “Lady Macbeth” olarak dikkatimizi çekmiş olan bu 1996 doğumlu İngiliz oyuncu, giderek müthiş heyecan verici bir yorumcu olma yolunda. Gidenlerinin yasını tutan, henüz yaşadığı travmanın etkisinde hâlâ anlamını yitirmiş bir beraberliğe tutunmaya çalışan kırılgan Dani’nin, giderek bilinçlenmesini ve güçlenmesini büyük başarıyla aktarıyor. Anlayışsız erkeğini mazur gören, nezaketsiz davranışlarını ya da dileyemediği özürleri makulleştiren bütün kadınların adına ele aldığı hâkimiyeti finalde tek bir bakışla özetlemesi olağanüstü.
Artık rüştünü ispatlamış önemli bir genç kuşak sinemacıdan, çok etkileyici bir film. Mutlak izlenmeli.
Yönetmen : Ari Aster
Görüntü Yönetmeni : Pawel Pogorzelski
Oyuncular :
Jack Reynor, Florence Pugh, William Jackson Harper, Will Poulter, Julia Ragnarsson
ABD/Korku-Gerilim/147 Dk.
Ben hayatımda bı gerilim filmine bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum, çok saçma ve iğrençti.
Lanet olsun deli merak ediyorum hiç korku izleyicisi değilimdir birbirine zıt bi çok iyi film, bi çok kötü film yorumlarını gördükçe beni kendine çekiyor film. Kararsızım ama ilk müsait 2 buçuk saatimde izlicem sanırım size anlatırım konusunu güzel mi değil mi diye :))
Çok saçma ve aptalca, sapık bir film. Kadıköy sinemasının ne hikmetse tüm filmleri bu şekilde. Sapıkça ve ahlaka aykırı film seçimleri. Filmi bitirmeden çıktım.
İzlemeye değmez saçma sapan günümüzde sapkinligin ta kendisi kimse izlemesin.Zamaniniza yazık ben yazık ettim..
Muhteşem bir fılmdi, çekimler de mükemmeldi. Konusu cok ilginçti. Izledigim en özgün korku filmiydi geneli tahmin edilebilir oluyor çünkü.Beğenmeyen siccin fln severdir.
Kendi kendilerine bir gelenek uydurmuş kafası gidik bir toplumun kendim ettim kendim bulduma dayanan hem öldürüp hem ardından deli deli tepinen saçmalık ötesi bir film ama değişik mi evet. Yine bir grup gencin heyecan aramak için gidip geri gelemedikleri konusu klişe olsa da konu özgün olmuş.