Neredeyse Sıradan Bir Aile / En helt vanlig familj
Sıradan Olmayan Bir Dizi
Dizi yaratıcıları afişe koydukları fotoğrafın arka yüzünü deşifre ederek psikolojik bir çerçeve içinde sürükleyici, gerilimli ve acıtıcı bir hikaye anlatıyorlar bize. Bu bir istismar, cinayet ve aile hikayesi…
Kuzeyden güzel diziler gelmeye başladı. Orjinal adı “En helt vanlig familj” olan İsveç yapımı diziyi bir hafta gecikmeli seyredebildim ancak. Normalde gösterime giren film ya da dizileri zamanında yazmaya çalışırım, sonradan izlediklerimi pek yazmam ve eleştirel gözle bakmadan izlemenin keyfine bırakırım kendimi ama bu dizi sıradan bir dizi olmadığından ve Türkiye’de hakkında yazılmış eleştiri olmadığı için yazmam gerektiğini düşündüm. Eleştiriyi hak eden yapımları atlamamak gerekir…
İsveçli yazar M.T.Edvardsson tarafından yazılan ve ilk baskısını 2018’den yapan romandan uyarlandı dizi. Türkçe çevirisini de Nalan Tümay yapmış ve 2021 yılında Martı Yayınlarından çıkmış. Diziyi seyrettiğim kadarıyla birkaç temel cümleyle özetleyecek olursam; altan alta aileyi, ergenliği, erkekliği, zamanında doğru davranılmadığı takdirde gelişen sonuçları, sessizce büyüyen felaketi bağırmadan sorgulayan ve araştıran bir eser! Kitabı okumadım ama dizinin de iyi bir uyarlama olduğunu düşünüyorum…
Altı bölümden oluşan ortalama kırkar dakikalık dizinin yönetmenliğini Per Hanefjord üstlenmiş. Senaryosunda ise üç kalem var: Mattias Edvardsson, Hans Jörnlind ve Anna Platt kaleminden çıktı…
İŞLENEN BİR CİNAYETİN TEMELİNDE 15 YAŞINDA TECAVÜZE UĞRAMIŞ BİR ERGEN KIZIN PSİKOLOJİSİ (İNTİKAMI) YATIYOR!
İsveç gibi dünyanın en gelişmiş ülkesinde bu tür tecavüz olayları oluyorsa gelişmemiş ülkelerde yaşananları düşünmek bile kahrediyor insanı!
Olay İsveç’in Lund şehrinde geçiyor. Kitabın yazarı olan Edvardsson aynı zamanda dizinin senaryosunu da yazan kalemlerden birisi olduğu için “Kitabın geçtiği yer olan Lund’da çekilmesi benim için önemliydi.” diyor. Peki olay nedir? Başa dönelim.
Stella (Alexandra Karlsson Tyrefors) Lund şehrinin lüks banliyösünde gösterişli bir evde yaşayan Sandell ailesinin tek kızıdır. Baba papaz, anne avukattır. Dizinin afişinde yer alan mutlu aile pozu kıvamındadır her şey. Dışarıdan göründüğü kadarıyla özenilecek bir hayat sürdürmektedirler; İsveç kriterlerine göre neredeyse sıradan bir ailedirler… Belli ki Stella 15 yaşına gelene kadar da her şey yolunda gider görünmüş.
Stella okulun hentbol takımındadır ve içinde en yakın arkadaşı olan Amine’nin (Melisa Ferhatovic) de olduğu takımla birlikte hem gezi hem çalışma amacı taşıyan kampa doğru gitmek üzere otobüse alanına gelirler. Annesi Ulrica (Lo Kauppi) ve babası (Björn Bengtsson)birlikte onu yolcu etmeye geldiği durak yerinde kızlarına sarılıp öperek otobüse bindirirler.
Ve neşeyle çıkılan bu yolculukta Stella’nın ruhuna kara leke yapışır.
Otobüste tanıştığı ve hoşlandığı koçun yardımcısı Robin kamp yerine vardıklarında çalışma sonrası birlikte yüzmeye giderler, yakınlaşırlar ve öpüşme sonrası Stella istemediği halde Robin ona tecavüz eder… Eve dönüşte kız başından geçenleri doğru bir şekilde ailesine anlatır. Gariplik de bundan sonra başlar. Anne Ulrica avukat olduğu halde İsveç yasalarına göre bu durumu kanıtlayamayacağını düşündüğü için şikayetçi olmaz ve olayın üstünü kapatmaya karar verirler… Fakat olay Stella’ın içinde kapanmaz, 19 yaşına geldiğinde kendinde on üç yaş büyük başka bir çiğ süt emmiş erkekle tanışır, gelişen olaylar sonrasında stella bir cinayetle suçlanır….
BU OLAYLAR IŞIĞINDA AİLENİN KARANLIK, GÖRÜNMEYEN YÜZÜNÜN İNCELENMESİ
Saygın görünen bir ailenin içten içe hissettirmeden parçalandığının aile de dahil kimse farkında değildir. Ulrica iyi bir avukattır ama arayışlara yönelmiştir. Papaz olan baba iyi profil çizse de rahatsız edici sorunlarla yüzleşmekten kaçınır. Yani aile bağı çatlamıştır bir kez, içeriye karanlık sızmaktadır ve ailenin üç bireyi de kendi kuyularında debelenmektedir. Aslında herkes dürüst görünüp birbirini aldatmaktadır. Saygın mesleği olan anne-babanın kızlarının 19 yaşında garsonluk yapması ayrı bir soru işaretidir. Stella’nın başarısızlığının sebebi içten içe ailesine duyduğu kırgınlık mıdır yoksa farkında olmadan onlardan almak istediği intikam duygusu mudur? Dizi bize bütün bunları sorgulatırken tacizin bir genç kızın ruhunda ne büyük yaralar açtığını da gösteriyor. Zavallı kızın derisini soyma durumuna gelmesi başka nasıl açıklanır?
Bu dağılmışlık içinde stella’nın cinayetle suçlanması ve mahkemede yargılanması aşamasında ailenin de kendi suçlarıyla da yüzleşmesi etkileyici şekilde gözler önüne seriliyor; fakat kızlarının kurtulması için başta baskın karakterli Ulrica olmak üzere Adam ile birlikte her şeyi göze alırlar. Söz konusu evlat olunca anne-babanın ne kadar ileriye gideceğini kimse hesap edemez…
Stella’nın arkadaşı Amina (Melisa Ferhatovic) ile ilişkisinden de söz etmek gerekli kesinlikle. Birbirlerine son derece yakın olan iki arkadaş birbirinin zıttı gibi görünüyor ama her ikisinde de bastırılmış duygular var. Amina son derece başarılı, çıkıntıları olmayan, dersten başını kaldırmayan, tek eğlencesi Stella ile birlikte vakit geçirmek olan her anne babanın sahip olmak istediği bir evlat görünümündedir. Birbirlerine her şeyi söyleyen bu ikilinin karakterini iyi gözlemlemek gerekir. Uysal görünen Amina’nın kötülüğe meyli olabilir mi ya da Stella’nın o kadar arızasının içinde sağlam bir kumaş bulunmakta mıdır?
Müzik etkileyici ve dizinin ruhuna uygun, oyunculuklar da son derece başarılı….
Evet, dizi yaratıcıları afişe koydukları fotoğrafın arka yüzünü deşifre ederek psikolojik bir çerçeve içinde sürükleyici, gerilimli ve acıtıcı bir hikaye anlatıyorlar bize. Bu bir istismar, cinayet ve aile hikayesi…
Kesinlikle izlenmeli….
Yönetmen : Per Hanefjord
Senaryo : Mattias Edvardsson, Hans Jörnlind, Anna Platt
Görüntü Yönetmeni : Gustov Danielsson
Kurgu : Sebastian Amundsen, Tomas Holmberg, Henning Mark, Thomas Tang
Müzik : Uno Helmersson
Oyuncular : Björn Bengtsson, Lo Kauppi, Alexandra Karlsson Tyrefors, Christian Fandango Sundgren, Melisa Ferhatovic
İsveç / Polisiye-Gerilim-Dram / 6 bölüm 45 Dk.