Venom : Son Dans / Venom : The Last Dance

Venom, komediye kaymış!

Yeni “Venom”, yabancı eleştirmenlerin çoğu tarafından pozitif eleştiriler aldı ve ‘uçuk, çılgın ve özgün’ gibi sıfatlarla nitelendirildi. Hatta bazıları şu ana kadarki en başarılı “Venom” olarak değerlendirdi. Bu değerlendirmelerin ‘eğlenceli olması’ tarafına katılmakla beraber Deadpool gibi bu mizahı tamamen sindirmemiş bir Marvel karakterinin bu derece değişmesi bize biraz sert ve aşırı geldi. Takdir tabii ki izleyicilerin…

OrtaKoltuk Puanı:

Artık sinemada ‘altın çağının’ sonuna yaklaştığının farkında olan Marvel filmlerinin, üretmekte pek hız kesmese de son örneklerinde ‘gişe beklentisi’ olarak hayal kırıklıkları yaşattığı aşikar. Süper kahramanlarının ‘solo’ maceralarını sunarak bu kötü ‘gidişatı’ kırmaya çalışan Marvel ailesinin “Madame Web” veya “Morbius” gibi son denemeleri de gişede bir fiyasko ile sonuçlandı ve adeta ‘tutunacakları son dal’ olarak ellerinde sadece “Venom” filmi kaldı.

Her ne kadar serinin ikinci bölümü beklenen hasılatı getirmese de özellikle ilk “Venom” başarılı olmuş ve değindiğimiz örnekler gibi gişede ‘duvara toslamamıştı’! Dolayısıyla 2018’de çekilen ilk filmden sonra devam bölümlerinin gelmesi fikrinin önü açıldı ve sonuç olarak bu hafta bir üçüncü adımla “Venom” tekrar beyaz perdeyi ziyaret ediyor!

Hatırlanacağı üzere Venom, Sam Raimi’nin “Örümcek Adam” üçlemesinin son filminde karşımıza ilk defa ve bir anlamda ‘konuk oyuncu’ gibi gelmişti. Bu filmde Örümcek Adam’ın baş düşmanlarından biri haline gelse de neredeyse filmin sadece son çeyreğinde görünüyor ve ‘karanlık tarafını’ kısmen sergileyebiliyordu.

Daha en baştan kötücül olan bir ‘anti kahramanı’ filmin merkezine koymak bizce tartışılabilir bir karardı. Üstelik ilk filmde Venom’un adeta yapıştığı Eddie Brock’un içine yerleşen bu lanetten, bu karanlık taraftan sürekli kaçmaya ve bunu bastırmaya çalışan, bu varlıktan kurtulmak için zaman zaman kullanabildiği (ve yeni edinilmiş) süper güçlerinden vazgeçmeye adeta ‘dünden razı’ gibi bir hali vardı!

İkinci “Venom” filminde ise durum baş karakter açısından belli ölçülerde ‘rayına oturdu’. Eddie Brock karakteri artık içinde var olan bu yaratıktan kurtulamayacağını kabul etmiş ve istemeden de olsa ‘birlikte’ yaşamanın yollarını arıyordu. Hatta zamanla yeni süper güçlerinin yararını da görüyordu. Özellikle bu ikinci filmde dikkatimizi çeken bir nokta daha vardı : Filmdeki (kara) mizah duygusu! Brock’un yanında taşıdığı Venom ne kadar vahşi, karanlık ve kötücül olursa olsun ara sıra bizi gülümseten sekanslara tanık oluyorduk. İşte tam da ufak emareler veren bu mizahi tutum, üçüncü filmde adeta zirve yapıyor!.

Bu yaklaşım her ne kadar seriye yeni bir nefes ve özgün bir bakış katsa da bizce ana karakteri biraz yaraladığı da kesin!

Konuya bakacak olursak : Muhabir ve gazeteci olan Eddie Brock, müfettiş Mulligan’ı öldürdüğü düşünüldüğü için artık kaçak durumundadır ve bir ‘göçebe’ yaşamı sürmektedir. Bu esnada başka bir evrendeki kötü kral Krull Venom’un içinde taşıdığı Kodex’i (Kodex’in evrenler arasında bir anahtar olduğunu öğreniyoruz) ele geçirmek için canavarlara benzeyen ‘simbiyotik’ yaratıklarını gönderir. Brock peşinde bu yaratıkları ve kötü ‘bilimsel’ deneyler için özel harekat ajanlarını bulacak, hem suçsuzluğunu kanıtlamak hem de canını kurtarmaya çalışacaktır.

KÖTÜ KRAL KRULL!

Filmdeki olayların örgüsüne geçmeden, hikayede az görünen ama önemli bir denge noktası oluşturan, Marvel Comics külliyatına hakim olmayan seyircilerin tanıyamayacağı Krull’dan kısaca bahsedelim : Kötü kral Krull hakkında az bilgi sahibi olarak filme başlıyoruz. Ama kendisi eski köklere sahip ancak ilk defa Marvel çizgi roman dünyasında 1983 yılında bir “Thor” macerasında ortaya çıkan kötücül bir karakter! (Meraklısına aynı senede başarısız olan bir sinema filmi uyarlamasında da yer aldığını ekleyelim!)

Eddie ve yoldaşı Venom, bu filmde daha çılgın ve daha ‘light’ bir hava estirmek için öncelikle senaryodaki kurbanları daha dikkatli seçiyorlar : Örneğin filmin ilk yarısında sürekli ‘beslenmek’ zorunda olan Venom’un ilk insan kurbanları, Eddie’yi öldürmeye çalışan Latino bir mafya çetesi oluyor. Dolayısıyla daha az ‘doyumsuz’ ve daha fazla uslanmış Venom, adeta Eddie’nin yoldaşı oluyor. Zaten ilk filmlerdeki Venom-Eddie atışmaları artık o kadar saldırgan ve sert de değil! Hatta sanki bir şekilde bir orta yol bulmuşlar gibi…

Venom’un ağırlığını kıran ama aynı zamanda da seride yeni ufaklar açan bu tutum, hikaye boyunca devam ediyor. Başına beklenmedik olaylar gelen ve yine beklenmedik karakterlerle karşılaşan ‘şaşkın’ Eddie bir oraya bir buraya savrulurken aynı anda da çok daha düzenli bir şekilde akan bir Amerikan gizli deneyler merkezine ve yaşanan deneylere tanık oluyoruz. Paralel bir şekilde akan bu durağan ve hareketli iki hikaye, Venom karakterinin (artık) yaratmadığı şaşkınlık eksikliğini örter bir nitelikte. Senaryodaki bu tempolu ve iki yönden akan anlatım filmi basit bir yol filmi veya ‘derin devlet entrikası’ kıvamına gelmekten kurtarıyor.

AİLEMİZİN YENİ FERDİ!

Ancak şunu da belirtmekte yarar var : Bir süper kahraman, eğer süper güçlerini karanlık ve vahşi yönünden alıyorsa bunu da dozunda kullanmak gerekir. Aksi takdirde film bir ‘süper kahraman’ macerasından ziyade bir süper kahraman parodisine dönüşebilir. Örneğin mizahi bir tutum genç ve iyi niyetli bir Örümcek Adam’la uyuşabilir ama herhalde kimse uslu ve sakin bir Hulk görmek istemez!

Aynı şekilde çok gaddar, zaman zaman insan yemeyi (!) seven, hiçbir vicdan kırıntısı taşımayan bir Venom’un da bu kadar mülayim bir hale dönüşmesi, yönetmenin mizah dozunu biraz fazla kaçırdığı izlenimini veriyor. Bizce bir süper kahraman eğer ‘karanlık taraftaysa’, zaman içerisinde ne kadar insani işaretler ve ne kadar vicdani belirtiler gösterirse göstersin her zaman o ‘karanlık tarafta’ kalır! Başka bir deyişle kötücül potansiyel taşıyan bir yaratık, insani eylemlerde bulunabilir ama insanlaşamaz!

Burada ise Eddie’nin artık ‘My buddy’ (ahbabım) dediği Venom zaman zaman eski bir tanıdıkla dans ediyor, yolda karşılaşan insanlarla belli ölçülerde kaynaşıyor hatta çok detaya girmeyeceğimiz filmin finalinde güzel anıları canlandırıyor.

Oyuncular açısından bakarsak ise ‘aslan payı’ tabii ki Tom Hardy’nin oluyor : Filmin bu ‘ton değişimine’ ustaca ayak uyduran Hardy, karakterindeki şaşkın ama bir o kadar da idealist havayı koruyarak bir kez daha etkileyici bir performans sunmayı başarıyor.

Sonuçta bu yeni “Venom”, yabancı eleştirmenlerin çoğu tarafından pozitif eleştiriler aldı ve ‘uçuk, çılgın ve özgün’ gibi sıfatlarla nitelendirildi. Hatta bazıları şu ana kadarki en başarılı “Venom” olarak değerlendirdi. Bu değerlendirmelerin ‘eğlenceli olması’ tarafına katılmakla beraber Deadpool gibi bu mizahı tamamen sindirmemiş bir Marvel karakterinin bu derece değişmesi bize biraz sert ve aşırı geldi. Takdir tabii ki izleyicilerin…

Yönetmen : Kelly Marcel

Senaryo : Kelly Marcel, Tom Hardy

Görüntü Yönetmeni : Fabian Wagner

Kurgu : Mark Sanger

Müzik : Dan Deacon

Oyuncular : Tom Hardy, Juno Temple, Chiwetel Ejiofor, Clark Backo, Rhys İfans, Stephen Graham, Peggy Lu, Alanna Ubach, Cristo Fernández, Otis Winston

ABD / Macera-Bilimkurgu-Aksiyon-Gerilim / 108 dK.

*Gazete Duvar’dan alıntı yapılmıştır.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz