Kuzeyden Gelen Adam
İNANIR’A NASIL İNANDIK’IN HİKAYESİ
Kuzeyden Gelen Adam; yalnızca filmleri ile değil aynı zamanda kişiliği ve söylemleri ile de çok konuşulan bir aktörü kendi anlatımlarından hareketle çektiği filmler eşliğinde bize anlatmakla özgün bir dile ulaşıyor. Sadece önemli bir film yıldızının hikayesi değil anlatılan, uzun bir kültür hayatının ipuçlarına da ulaşıyoruz. Bir bakıma geniş kitlelerin çok beğendiği bir aktöre nasıl inandığımızın hikâyesi. Hüseyin Karabey imzalı belgesel son dönemin başarılı yapımlarından.
Fotoromanlarla başlayan sinema hayatı
Kuzeyden gelen bir adam var gerçekten de. Kadir İnanır’ın ülkenin kuzey kentlerinden Fatsa’da başlayan hayatının nasıl gittikçe sönmeyen bir yıldıza evrildiğinin hikâyesini izliyoruz. Kadir İnanır, varlıklı olmayan bir aileden gelip sonrasında katıldığı “Ses Dergisi” yarışmasındaki başarısı ile artık herkesin tanıdığı bir isim olur. Fotoromanlarla başlayan sinema hayatı sonrasında 1968 tarihli “Yedi Adım Sonra” filmindeki kısa bir rolü ile artık salonlarda da görünür. Ardından disiplinine hayran olduğu Ayhan Işık ile çektiği film, Türkan Şoray ile ikili sanatçı birliktelikleri ile de herkesin sevdiği bir isim olur. Ve belgeselden öğreniyoruz ki, 1977 tarihli “Selvi Boylum Al Yazmalım”ın finali konusunda yaşanan zıtlaşmanın cilvesi olarak ancak Yusuf Kurçenli’nin 2003 yapımı “Gönderilmemiş Mektuplar” filmi ile yıllar sonra bu iki yıldızı tekrar beyaz perdede görmek nasip olacak.
Özgün Bir Kurgu Başarısı
Hüseyin Karabey daha öncesinde özelikle “Gitmek : Benim Marlon ve Brandom” ile “F Tipi Film” isimli çalışmaları ile tanınan bir yönetmen. Ve “Kuzeyden Gelen Adam”ı yöneterek aslında çok zor bir işe soyunmuş. Benim bu seneki Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yarışma dışı belgesel olarak yönetmenin de hazır bulunduğu salonda izlediğim yapım, örneklerine sıkça rastlayamayacağımız bir kurgu başarısını gösteriyor. Bir taraftan sanatçı Kadir İnanır’ın zengin arşivinden daha önce görmediğimiz ve eminim birçok izleyicinin de ilk kez göreceği filmlerin kamera arkası çekimleri ile yapım zenginleşirken, öte yandan Kadir İnanır’ın anlatımlarını onun filmlerinden hareketle bize sunma becerisini gösteriyor. Bu da Kadir İnanır’ın tüm filmlerinin bu belgesel öncesinde titizlikle izlendiğini ve anlatımlarla uyumlu hale sokularak yapımın ilerlediğini görüyoruz. Gerçekten de şapka çıkartılması gereken büyük bir özen, emek ve başarı var ortada.
Belgeselde Kadir İnanır’ın kardeşinin vefatı, ilk yıllarının zorlukları gibi kimi hayat dilimlerini görmekle birlikte ana eksen olarak belirli konu başlıklarının daha fazla altının çizildiğini görüyoruz. Bunlar arasında az önce de belirttiğim “Selvi Boylum Al Yazmalım” filminde Türkan Şoray ve Atıf Yılmaz ile yaşanan kimi sorunlar ile Kadir İnanır’ın tıpkı Tarık Akan gibi yakışıklı bir jön olarak anılmak istenmeyip toplumsal içerikli filmlere de yöneliminin ana duraklarını görüyoruz. Gerçekten de İnanır, filmlerinde artık aydın sorumluluğu gereği ülke gerçekliğinden hareket ettiği, bir kısmı çok sevdiği dostu Şerif Gören imzalı filmler ile artık ülke meselesine dair söz söyleyen bir motif haline geliş hikâyesini de anlatıyor.
12 Eylül sonrasında Kadir İnanır’ın oynadığı, Ömer Kavur imzalı “Kırık Bir Aşk Hikayesi”, “Amansız Yol”, “Ah Güzel İstanbul” filmlerinin çoğu festivalde ödüllere boğulmasına karşın, kendisine ödül verilmemesini sektördeki ayrışmaya bağladığı kısımlar ilginçti. Kadir İnanır, 12 Eylül uygulamalarına karşı sesini yükselttiğini belirtirken, Kenan Evren’e olan tepkisini de sert bir şekilde belgesele yansıtmış. Kuzeyden Gelen Adam’ın bir diğer altını çizdiği konu ise “çözüm süreci”. 2015 yılındaki süreçte akil adam konumunu ve halkla buluşmalarını anlattığı ve günümüzdeki barış adımlarına verdiği desteği belirttiği kısımlar salondan sıkça alkış aldı. Kadir İnanır, süreç konusunda kendisine yöneltilen eleştirileri böylelikle ilk ağızdan ve bu şekilde detaylı cevaplamış oldu.
Anlatacak Ne de Çok Şey Var
Kurgusunda yine Karabey ile birlikte Irmak Kutlu ve Serkan Sağır’ın da bulunduğu, özgün müzikte Kıvanç Sarıkuş’un imzasının bulunduğu belgesel, sanat yaşamı nerede ise renksiz filmler döneminden günümüz sinemasına kadar uzun zamana uzanan bir yıldızın tüm yönlerini sermekte süre sorunu nedeniyle bazı zorluklar yaşamış. Anlatacak ne de çok şey var diyoruz gerçekten de. Eminim Hüseyin Karabey’in de keşke bunu da ilave etseydim diyeceği çok kısım vardı. Benim “bunları yapımda görseydim belgesel daha zengin olurdu” diyeceğim kısımlar şunlar oldu : Kısaca üstünden geçilen Yılmaz Güney’le farkları, ilişkisi, yaklaşımı, kadın kostümü giydiği, tokat yediği 2001 yapımı “Komser Şekspir” ya da 2008 tarihli “Son Cellat” gibi filmlerdeki o “Deli Kadir” imajına ters gelecek sahnelerde oynaması ya da TV’deki “Böyle Gitmez” gibi programların serüveni ve de Ahmet Kaya ile olan dostlukları da ilave edilebilir gibi geliyordu.
Her şeye karşın “Kuzeyden Gelen Adam”, eli yüzü düzgün, film sahneleri ile anlatımların oldukça etkileyici ve uyumlu yansıtılması ile bu sene izlediğim nadir iyi belgesel yapımlardan olduğunu rahatlıkla belirtebilirim. Hüseyin Karabey, bu çalışması ile önümüzdeki yıllarda başka yapımlarını şimdiden merak ettiğimiz yönetmenlerden birisi olduğunu gösterdi. Denk gelirseniz bu güzel vefa örneği belgeseli kaçırmayın.
Yönetmen / Senaryo : Hüseyin Karabey
Kurgu : Hüseyin Karabey, Irmak Kutlu, Serkan Sağır
Müzik : Kıvanç Sarıkuş
Türkiye / Belgesel-Biyografi /

		
			




