Amatör
AMATÖR(CE!) BİR FİLM…
‘Amatör’, tutturmak istediği ton olarak, John Le Carre uyarlamalarının ciddiyetiyle, kuruluğuyla, dünyanın değişik ülkelerinde gezip tozan bir James Bond’un egzotizmi arasında asla karar veremiyor… ve bu tereddüt sonunda sıkıyor!
Bunu daha önce görmüştük! Yönetmen James Hawes’in yeni filmi ‘The Amateur’ü izledikten sonra aklımıza gelen ilk düşünce bu oluyor! ‘The Amateur’, Robert Littell’in aynı adlı romanından uyarlanmış, casusluk, polisiye film temalarını taşıyan ama son kertede bir intikam hikayesini anlatan bir thriller! Ancak dediğimiz gibi bu tarzda filmleri, hem anlatmak istediği konuların çok daha iyi bir şekilde sonunu getiren hem de olay örgüsü açısından çok daha özenli örülmüş ve şekillendirilmiş örneklerini birçok defa görmüştük’
Daha çok ‘Snowpiercer’, ‘Black Mirror’, ‘Slow Horses’ gibi ses getiren dizilerden hatırlayacağımız yönetmen Hawes’ın elinde, aslında filmini yeni bir ‘Jason Bourne’ a çevirmemek için yeterince öğe var: bir sistem veya gizli servis yapısından ziyade kişisel bir motivasyonla ilerleyen bir protagonist, artık kontrol edilemez bir hale gelmiş izleme, izlenme, gözetleme aygıtlarının toplumsal bir paranoyayı tırmandırmış olması… Ve de bu sefer başkarakterin önüne çıkan engelleri aşmak ve düşmanlarını alt etmek için kaba kuvvet veya yüz yüze çarpışma yeteneklerini değil daha çok zekasını ve deha düzeyindeki teknoloji bilgisini kullanması… Büyük bir orijinallik taşımasa da dinamik bir yönetmenlik ve birbirlerine sağlam bağlanmış bir olay akışıyla zevkle izleyebileceğimiz bu thriller ne yazık ki sadece ‘bilindik sularda’ gezinmekle kalmıyor aynı zamanda benzerlerinden belki ufak farklar yaratabilecek başkarakterin ahlaki ve vicdan ikilemlerini de öyle hızlı geçiştiriyor veya üstü kapalı anlatıyor ki elimizde izledikten sonra hemen unutulacak, teknik açıdan bir kusuru olmasa da mesaj açısından boş bir polisiye film kalıyor…
Konuya bakacak olursak : Charles Heller, eşi Sarah’la birlikte mutlu bir evliliği olan, CIA’de yazılımcı ve analist olarak çalışan orta yaşlı bir adamdır. Bir gün eşinin bir iş gezisi için gittiği Londra’daki otel bir terörist örgütün saldırısına uğrar ve rehin alınanlardan biri olan Sarah hayatın kaybeder. Bu kayıpla hayatı alt üst olan Charles, önce belli bir süre yas tuttuktan sonra bütün teknolojik dehasını ve becerilerini kullanarak eşinin katillerini aramaya başlayacaktır.
KATLANILABİLİR ŞİDDET(?)
Öncelikle fazla ‘spoiler’ vermeye çalışmadan, sıradan sayılabilecek senaryodaki önemli karakterlere ve yarattıkları denge noktalarına bakacak olursak beklenileceği üzere çığır açan bir durum yok : biraz pasif ve uysal duran ama aslında içinde ciddi bir hırs ve öfke taşıyabilecek, zeki bir başkarakter. En az onun kadar tehlikeli olabilecek ve kahramanın intikam planının engellerini oluşturacak düşmanlar (bu filmde teröristler). Başkarakterin çalıştığı kurumda (CIA) olayın üstüne (bilemediğimiz) bazı sebeplerden dolayı yeterince gitmeyen meslektaşlar ve amirler. Ve son olarak da genelde ofis masasından kalkmayan Charles’ı intikam planı sürecinde, bir ‘saha ajanı’ haline getirmeye çalışan bilge, deneyimli ve profesyonel bir başka ajan…
Bu kadar klasik karakterlerden hiçbiri hakkında yeterince bilgi almadığımız ve özellikle sadece kısa konuşmalarla ipuçları yakaladığımız için doğal olarak asıl odağımız Rami Malek’in canlandırdığı Charles karakteri oluyor. Oyuncunun yeteneğine asla söz söylemeyiz ama bizce Malek ‘duygularını dışa vurmayan’ bir kişilikle ‘duygularını yeterince yaşayamayan’ bir kişilik arasındaki hassas dengeyi sık sık kaybediyor.
Eşinin kaybı hala çok tazeyken, çok acı çektiği ve mutlu hayatı bir anda alt üst olduğu için, şehir merkezinden uzakta, izole bir kır evinde yaşadığı duygusal süreçler ilk bakışta Charles’ın yalnız, içine kapanık ve pasif tavrıyla uyuşuyor. Ancak ne zaman ki başkarakter yas sürecini bırakıp eşinin intikamını alma sürecine girişiyor, işler epeyce bozuluyor!
İNTİKAM MELEĞİ DEĞİL İNTİKAM ‘MALEk’İ!
Charles’ın Londra’dan İstanbul’a Roma’dan Madrid’e kadar uzanan intikam rotası çıkan bütün engellere rağmen belli bir istikrarla devam ediyor. Ama bizce burada asıl ilgimizi çeken nokta bütün bu intikam cinayetlerini Charles’ın nasıl işlediği oluyor. Başkarakterin düşmanlarına karşı suikastları doğal olarak en güçlü olduğu yanıyla yani teknolojik aygıtlar ve bombalar sayesinde gerçekleşiyor. Charles’ın ‘mesafeli öldürme’ eylemlerini tercih etmesinin bir nedenin de nefret ettiği bir kişiyi bile yakın mesafede, yüz yüze, örneği bıçak veya başka bir delici aletle yapamaması olduğunu söyleyebiliriz. Ama belki de filmin bize demek istediği teknoloji ile şiddet arasındaki ilişkiye dair bir şeydir. Bu durumlarda vicdani konuların bir zafiyet yaratacağının farkında olan Charles’ın amirlerinin onu Henderson adlı bir eğitim ajanın emanet etmelerinin asıl amacı onu fizikselden ziyade ‘mental’ olarak bu gibi durumlara hazırlıklı tutmak. (Uçağına annesinin adını veren pilotun Hiroşima atom bombasını uçağından sakince şehrin üzerine bırakabilmesi gibi)
Filmin aksiyon açısından en büyük beklenti yaratan suikast sekanslarına bakacak olursak: Charles’ın bilgisayarı başında her zaman nasıl olduğu pek anlaşılmayan yer bulma ve takip etme süreçlerinden sonra onlara kurduğu bombalı tuzaklar tabii ki belli bir merak uyandırıyor. Ama bunların arasında kuşkusuz en gösterişli ve zahmetli olan ‘havuz patlatma’ sekansının bile, bir benzerini daha önce ‘The Mechanic’(2011) filminde gördüğümüzü hesaba katarsak, bir yenilik taşıdığını söyleyemeyiz.
Rami Malek’in, 2018’te büyük çıkış yaptığı ve Oscar kazandığı ‘Bohemian Rhapsody’den beri iyi yapımlarda yer alsa da çok akılda kalan performanslar sunmadığını kabul etmemiz lazım. Burada da bahsettiğimiz kahraman karakter özelliklerinden dolayı çok etkileyici bir performans sergilemiyor. Hikayeye ciddi bir güç katabilecek yan rollerde John Bernthal ve Laurence Fishburne’nın ise burada ne aradıklarını sorar gibi bir halleri var.
Sonuç olarak ‘Amatör’, tutturmak istediği ton olarak, John Le Carre uyarlamalarının ciddiyetiyle, kuruluğuyla, dünyanın değişik ülkelerinde gezip tozan bir James Bond’un egzotizmi arasında asla karar veremiyor… ve bu tereddüt sonunda sıkıyor!
Yönetmen : James Hawes
Senaryo : Ken Nolan, Gary Spinelli, Robert Littell, Evan Katz
Görüntü Yönetmeni : Martin Ruhe
Kurgu : Jonathan Amos
Müzik : Volker Bertelmann
Oyuncular : Rami Malek, Rachel Brosnahan, Caitríona Balfe, Jon Bernthal, Michael Stuhlbarg, Holt McCallany, Julianne Nicholson, Adrian Martinez, Danny Sapani, Laurence Fishburne
ABD / Aksiyon-Gerilim / 120 Dk.