Babil / Babylon
Damien Chazelle’in nostaljik ve epik “BABİL”inin zaafları da var
SİNEMAYA YAZILMIŞ AŞK MEKTUBU
Chazelle’in 7. sanata duyduyu sevgiyi yansıtan bu insancıl, dokunaklı ve öğretici film tutku, dejenerasyon, vahşi kapitalizm üzerine önemli şeyler söylüyor. Filmin tekrarlara düşen, aşırılıklarla dolu senaryosu, zorlama sahneleriyle yoran mizanseni gibi zaafları var.
“Babil / Babylon” sinemanın siyah-beyaz sessiz döneminden çıkış sürecinde, Hollywood’da birkaç oyuncunun yükseliş ve çöküş öykülerine odaklanıyor. Hollywood’un Altın Çağı’ndan renkli insan manzaraları sunan, Damien Chazelle’in 7. sanata duyduğu sevgiyi yansıtan, nostaljik tadlar içeren bu insancıl, dokunaklı, etkileyici ve öğretici film, aşk, hırs, tutku, aşırılık, vahşi kapitalizm, ırkçılık ve dejenerasyon üzerine önemli şeyler söylüyor.
Sınırsız hırsın ve aşırılığın hikayesi olan “Babil”, erken dönem Hollywood’unun dizginlenemeyen çöküş ve ahlaksızlık döneminde, birçok karakterlerin yükselişinin ve düşüşünün izini sürüyor. Film sinemanın sessiz döneminden çıkış sürecinde, adından söz ettiren bir aktör ile gözünü yıldız statüsüne dikmiş hırslı bir aktris adayının gözünden o dönemi, Hollywood’un her manadaki aşırılığını epik bir dille anlatıyor. 1926’da başlayan, 152’de nihayetlenen öyküsüyle bu destansı film, sansasyonel olaylara yer veren cüretkar senaryosu, gösterişli ve dinamik mizanseni, kusursuz teknik kadrosu ve görkemli oyuncu kadrosunun varlığıyla tam bir sinema şöleni.
SESSİZDEN SESLİYE GEÇİŞİN SANCILARI
2. uzun metrajlı filmi “Whiplash” (2014) ile sinema dünyası tarafında “harika çocuk” ilan edilen Damien Chazelle, bir sonraki filmi “Aşıklar Şehri / La La Land”ın 6 Oscar Ödülüyle 2016 yılının sinema olayını yaratmıştı. Kendisine En İyi Yönetmen Ödülünü getiren bu filmden 6 yıl sonra Chazelle daha cesur, daha zengin, daha kapsamlı bir konuya sahip “Babil” ile karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda hem komik hem de trajik olabilen filmin senaryosu, barındırdığı sansasyonel olaylarla, gösterişli ve iddialı mizanseniyle eğlendirici olabiliyor.
“Babil”in zaaflarına gelince… Filmin yer yer tekrarlara düşen, aşırılıklarla dolu senaryosu, bazı zorlama sahneleriyle sarkan mizanseni, fazla uzun tutulmuş sahneleri var. Örneğin içki ve uyuşturucu merakı dışında çiçeği burnunda aktris Nellie’nin kumar tutkusuyla borçlandığı gangsterlerle boğuşmak durumunda kalan gizli aşkı Manny ve Tobey Maguire’in oynadığı yeraltı dünyasının liderinin, Los Angeles dehlizlerindeki ürkünç uzun sahneler filmde yama gibi duruyor. Nellie’nin erkeklere meydan okuduğu çöldeki yılanlı bölüm bitmek bilmiyor. Film 190 dakikalık süresinin fazla olduğunu izleyiciye hissettiriyor.
Dikkatli gözlemlere ve dönemin Hollywood’unun titiz araştırmasına dayanan (belki 2 filmlik malzeme içeren) senaryo, ele aldığı karakter bolluğu yüzünden, psikolojik derinlikten uzak kalıyor. Ancak Damien Chazelle dönemin ünlülerinden esinlenip senaryosuna zengin karakterler katıyor. Kim bunlar ? İyi kalpli süperstar Jack Conrad için, Rudolf Valentino’nun rakibi, oyuncu-yönetmen John Gilbert’ten, Nellie LaRoy için efsanevi seks sembolü Clara Bow’dan ilham almış. Manny karakteri için Meksika sinemasının Altın Çağında oyuncu-yönetmen René Cardona’dan, Çinli Lady Fay Zhu karakteri için Anna My Wong’dan, yönetmen Anthony Minghella’nın oğlu Max Minghella’nın oynadığı rol için yapımcı İrwing Thalberg’den esinlenmiş.
1920’lerin sonunda Hollywood, sessizden sesli filmlere geçişle birlikte büyük bir değişim sürecinden geçmişti. Bel Air, California’da Greta Garbo’nun da bulunacağı dev bir parti hazırlıklarıyla başlayan yarım saatlik sekanstan sonra yine yarım saatlik bir çılgın parti sekansı izleriz. Melekler Şehri’nin dekadans dönemini gözlere seren, alkol, uyuşturucu, orji ve tüm ahlaksızlıkları sergileyen bu sahnede filmin 3 ana karakterini tanıyoruz. Az tahsilli ama çok güzel, yetenekli ve cüretli bir artist adayı olan Nellie LaRoy (Margot Robbie) davetli olmadığı halde partiye katılınca hayatının değişeceğini bilmiyordur. Bir Meksika göçmeni olan Miguel (Manny) Torres (Diego Calva), himayesine girdiği dönemin süperstarı Jack Conrad’ın (Brad Pitt) getir-götür işleriyle sinema kulislerinin sunduğu fırsatları iyi değerlendirir.
Şuh danslarıyla partidekileri büyüleyen Nellie, ertesi sabah sette alkolden ve doz aşımından kendinden geçen bir oyuncunun yerini alır. Tesadüflerin yardımıyla ilk rol rüyasını gerçekleştiren Nellie sevimliliği ve cesareti sayesinde dönemin vamp kadın oyuncuları arasına girer. Ancak Jack gibi köklü yıldızlar, Nellie gibi yeni gözdeler için derin bir kriz yaklaşmaktadır, çünkü filmler artık konuşmak zorundadır. İzleyiciler sinemada devrim sayılan sesli filmlere olumlu tepki verirler. Caz, gösterişli partiler, seks, uyuşturucu ve alkol Hollywood’u hala etkisi altına alırken, sektörün en büyük yıldızları kariyerlerinden endişe etmeye başlar.
Damien Chazelle “Babil”in senaryosunu yazarken benzer konulu Michel Hazanavicius başyapıtı “Artist”ten (2011) esinlenmiş. Sessiz sinema döneminin ünlü bir aktörünün sesli sinemaya geçişte, devrime ayak uyduramayarak kariyerinin sonlanmasını anlatan “Artist”, sönük bir kadın oyuncunun sesli sinemadaki baş döndürücü yükselişini anlatıyordu. Cannes’ın keşfettiği, tamamı sessiz bu film sonraları 5 Oscar Ödülüyle taçlandırılmıştı. “Babil”de de modası geçen, miadını dolduran Jack Conrad acı sonunu olgunlukla karşılıyor.
MÜZİKLER VE GÖRSELLİK MÜKEMMEL
Sessiz film sektörünün replikli ve konuşmalı filmlere dönüşüm süreciyle ilgili, “Babil” o dönemde sinemaya damgasını vuran kurgusal ve tarihi karakterlerin yıldızlaşmasını anlatıyor. Sesli sinemaya geçişte teknisyen ve oyuncuların karşılaştıkları zorlukları da film hiciv yüklü bir sekansla gözlere seriyor. Şöyle ki basit bir sahnenin çekiminde ses teknisyeninin ikna edilmesi ancak 8. denemede gerçekleşiyor. Chazelle bizlere 1930’ların sesli sinemasının iyice benimsendiği yıllardan, Stanley Donen’in klasikleşmiş “Singin’in The Rain”i gibi örnekler sunuyor.
Filmin görkemli final bölümünde Chazelle, 7. sanatın klasiklerinden keyifli bir resmi geçitle sinefillere görsel bir şölen sunuyor. Bütün bunlar “Babil”i sinema sanatına yazılmış bir aşk mektubu yapıyor. 80 milyon bütçeli “Babil”, sinema tarihinin Hollywood konulu “Sunset Bulvarı”, “Bir Yıldız Doğuyor”, “Barton Fink”, “ Hail, Caesar !”, “Mulholland Drive”, “Bir Zamanlar Hollywood’da” gibi ölümsüz başyapıtlarına saygı duruşunda bulunuyor.
“Babil”de Damien Chazelle kamerasını sinema endüstrisinin mutfağına doğrultuyor. Filmde yapımcıların gerçek sanatçıların kişiliklerinden tavizde bulunmalarını istedikleri çarpıcı bir sahne var. Sinema endüstrisinin tüm kirli ilişkilerinden filmde etkileyici örnekler veriliyor. Kumarhane mafyasının kafasındaki uçuk fikirler üzerine film yapmak istemesine, bir sektör mensubu: “Gangsterler sinema adamları kadar kötü değildir. Merak etme” yorumunu getiriyor. Film burjuvaziye de eleştiri oklarını yolluyor. Sınıf ayırımı temasını işleyen film, üst sınıfın alt sınıfı hor görmesi, küçümsemesinin örneklerini veriyor. Bir partide sosyete mensupları şöhretinin zirvesindeki Nellie LeRoy’u müşkül durumda bırakıp aşağılamak amacıyla kendisine edebi sorular soruyorlar: “Miss Julie’yi beğenir misiniz ?” gibi. August Strindberg’in ünlü tiyatro oyunundan haberi olmayan starımız: “Evet, kendisini çok yetenekli bulurum” cevabını verir. Bir partide burnundan kıl aldırmayan burjuvaların müstehzi, alaycı, sinik, ironik soruları karşısında bunalan Nellie sonunda patlıyor : “Yozlaşmış burjuvalar, sizler benden iyi değilsiniz.”
1985’te Rhode İsland’da doğan yönetmen- senaryo yazarı- oyuncu- yapımcı Damien Chazelle, Amerikan-Kanadalı profesör- yazar bir anne ve Fransız bir bilgisayar profesörünün oğludur. Kariyerindeki 5 filmin dördü müzikal filmlerdir. Küçük yaştan beri bateri çalan hırslı bir müzisyenin caz duayeni hocasıyla yaşadıklarını anlatan “Whiplash” ,yolları kesişen 2 gencin müzikal öyküsünü anlatan “Aşıklar Şehri / La La Land”, “Şerburg Şemsiyeleri” filminden esinlenen ilk filmi müzikal dram “Guy And Madeline..” yönetmenin sıkı bir meloman olduğunu kanıtlıyor. “Babil”de film boyunca dur durak bilmeyen coşkulu müzik filme değer katıyor. Müzik konusunda uzmanlığını kanıtlamış Chazelle bu son filminde mizah konusunda da iyi olduğunu gösteriyor. “Babil”de “Whiplash”ın bateristinin yerini Afro-Amerikan bir trompet ustası alıyor.
Chazelle’in 15 yıllık projesi olan “Babil”de, tüm filmlerinde işbirliği yaptığı bestekar Justin Hurwitz’ten tam verim alıyor. Yahudi balerin ve yazar bir anne-babanın oğlu olan Hurwitz’in (37) “Aşıklar Şehri” ile kazanılmış, En İyi Müzik Partisyonu ve En İyi Şarkı dallarında 2 Oscar Ödülü var. Hurwitz ayrıca bu ay dağıtılan Altın Küre Ödüllerinde “Babil” ile En İyi Müzik Partisyonu Ödülünü kazandı. Chazelle “First Man” ve “La La Land”den donra İsveçli görüntü yönetmeni Linus Sandgren ile 3. kez birlikte çalışıyor. “La La Land” ile En İyi Görüntü Yönetmeni Oscar’ını kazanan Sandgren, 35 mm. ile çektiği filme müthiş bir görsellik katıyor.
“Babil”in ilk projesinde Nellie rolü için Emma Stone düşünülmüştü. Zamanlama çakışması yüznden rol Margot Robbie’ye verildi. Çok iyi de olmuş, sinemanın en güzel kadınlarından biri olan Robbie tebessümüyle perdeyi aydınlatıyor. Oyuncu kadrosu tümüyle mükemmel.
Yönetmen / Senaryo : Damien Chazelle
Görüntü Yönetmeni : Linus Sandgren
Kurgu : Tom Cross
Müzik : Justin Hurwitz
Oyuncular : Brad Pitt, Margot Robbie, Emma Stone, Meryl Streep, Tobey Maguire, Samara Weaving, Phoebe Tonkin, Diego Calva, Olivia Wilde, Spike Jonze, Li Jun Li, Eric Roberts
ABD / Tarihi-Biyografi-Komedi-Dram / 188 Dk.