En ünlü savaş aleyhtarı filmlerden “BATI CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK”
18 yaşındayken 1. Dünya Savaşına katılmaya zorlanan Erich Maria Remarque’ın yaşanmışlık kokan klasik eseri ilk kez bir Alman filmine konu oluyor. Bir acemi askerin yaşadığı sıkışmışlığı, çaresizliği, Edward Berger melankolik, dokunaklı, etkileyici ve şiirsel bir sinema diliyle anlatıyor. Film savaşın arkasında bıraktığı korkunç tahribatı izleyiciye geçirmede başarılı.
DESTANSI EPİK FİLM
Edebiyat ve sinema sanatının en önemli savaş aleyhtarı eserleri arasında gösterilen “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok”, 18 yaşındayken savaşa katılmaya zorlanan Erich Maria Remarque’ın, savaşın tüm dehşetini yaşamış bir lise öğrencisinin gözlemlerine dayanıyor. Savaşta yaralanan Remarque yaşadığı travmayı 1929’da yayımlanan epik kitabında anlattı. 1931’de Almanya’dan kaçmak zorunda kaldı. 1933’te Hitler’in Nazi Almanya’sında kitapları yakıldı, kızkardeşi idam edildi. Remarque 39 yıl yaşadığı İsviçre’de 1970’te öldü.
15 milyondan fazla kişinin hayatını kaybettiği 1. Dünya Savaşı’nın batı cephesinde savaşan, kendini birden mermi, kan ve çamur deryasından oluşan acımasız bir dünyanın içinde bulan Paul Baumer’in öyküsü sinemaya 3 kez uyarlandı. 1930’da Hollywood’un prestijli isimlerinden Lewis Milestone’un “All Quiet On The Western Front”u En İyi Film Oscar Ödülünü kazandı, yaratıcısını En İyi Yönetmen Oscar Ödülüyle taçlandırdı. “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” Oscar tarihinde bu 2 ödüle birden ulaşan ilk film olma özelliğini taşıyor.
Atın Palmiye Ödüllü “Marty” (1956) ile En İyi Yönetmen Oscar Ödülünü kazanmış Delbert Man Remarque’ın eserini 1969’da televizyon filmine uyarladı. Alman yönetmen Edward Berger, “İm Western Nichts Neues” orijinal adıyla, romanı Almanca konuşulan bir film olarak sinemaya uyarladı. Berger’in aralarında olduğu üçlü bir senaryo ekibi, bu klasik romanın yeniden çevrimiyle, anlamsız bir kavram olan savaşın yıkıcı etkilerini tüm çarpıcılığıyla ölümsüzleştirdi.
Bu epik film, savaşın gerçekleri hakkında kendini risk altında bulan ve kahraman olma umutları yerle bir olan, orduya gönüllü katılmış bir Alman gencinin yaşadığı acı tecrübeleri ve travmasını anlatıyor. 1914’ten 1918’e kadar Büyük Savaşın dehşetini anlatan destansı romanın sinemadaki ilk Almanca versiyonu NETFLİX tarihinin en pahallı Alman filmi oldu. 47. Toronto Film Festivalinde dünya prömiyerini yapan film, 12 Mart gecesi yapılacak Oscar Ödülleri töreninde, En İyi Uluslararası Film kategorisinin favorileri arasında gösteriliyor.
1970 Wolfsburg doğumlu, yönetmen, senaryo yazarı, yapımcı Edward Berger’in kariyerinde uluslararası bir başarısı yok. TV serileriyle tanınan Berger’in 5 uzun metrajlı filmi var. Öyküyü başkahramanı Paul Baumer’in yaşadıklarına odaklanarak anlatan Edward Berger, melankolik, dokunaklı, etkileyici ve şiirsel sinema diliyle övgüyü hak ediyor. Bir acemi askerin yaşadığı sıkışmışlığı aktarmada çok başarılı.
Savaşın son yılında cephede mühimmat azalırken, topçu ateşi altındaki askerler moralsizlikten savaşamazken, milliyetçi geçinen egosu şişik yüksek deeceli subaylar, cephede son canlı askerin ölümüne kadar savaşın devam etmesi gerektiği histerisi içindedir. Onlar için ölüm, teslim olmanın utancına üstün bir tercihtir. Film savaş aleyhtarı mesajlarını, savaşın son haftalarında ateş kes müzakerelerine karşı çıkan bir Alman subayı üzerinden veriyor.
1. Dünya Savaşı sırasında bir erkek lisesinde öğretmenlik yapan militarist Profesör Kantorek, öğrencilerinin savaşa katılmasının ve asker olarak savaşta yer almasının son derece onurlu olduğu propagandasını ateşli bir söylemle yapar. Bu etkileyici konuşmadan sonra öğrenciler gönüllü olarak askere yazılarak Alman ordusuna katılırlar. Ailesinin askere katılmasına izin vermediği reşit olmayan Paul’u (Felix Kammerer) arkadaşları alaya alıp dışlarlar. 17 yaşındaki Paul arkadaşlarının kışkırtmasıyla izin kağıdına annesinin imzasını taklit ederek askere gönüllü yazılır.
Ancak cepheye sürüldüklerinde, deneyimsiz gençler savaşın öğretmenlerinin anlattığı türde bir olay olmadığını görürler. Acemi askerler bu yanılgının farkında olsalar da artık geriye dönmeleri mümkün değildir. Komutanın emriyle, yağan yağmurla çamur deryası içindeki siperlerden çıkıp, kurşun ve top ateşi altında hayatta kalıp düşmanla savaşmaları gerekmektedir. Tüm toyluklarıyla olup biten siyasi oyunların ve acımasız planların gölgesinde ölüm kalım savaşını sürdüreceklerdir. İlk günlerde coşkuyla siperlerde yer alan Paul ve sınıf arkadaşları, savaş devam ettikçe kendilerini korku ve büyük bir çaresizliğin içinde bulurlar.
Cephede her gün binlerce kişinin ölmesini durdurmak gayesiyle, ateş kes müzakeresi isteyen Alman diplomat Matthias Erzberger (Daniel Brühl) başkanlığındaki Alman heyeti, karşılarında katı bir Fransız general olan Ferdinand Foch’u bulurlar. İtilaf Devletlerinin kurmaylarından bir olan Foch (Tribault de Montalembert) ateş kesin ilanı için Almanya’nın teslim belgesini imzalamasını şart koşuyordur. Erzberger’in savaş aşığı militarist komutanları ikna sürecinde cephedeki katliam sürüyordur. Bıçak kemiğe dayanınca, Almanya yenilgiyi kabullenip teslim belgesini imzalar. Filmin görkemli final bölümü savaşın arkasında bıraktığı korkunç tahribatı gözlere serer.
Filmin başrolündeki Paul Baumer’i sinemada ilk deneyimini yaşayan 27 yaşındaki Avusturyalı oyuncu Felix Kammerer oynuyor. Aktör, yazar Erich Maria Remarque’ın 18 yaşındayken yaşadığı 1. Dünya Savaşı deneyimindeki dehşeti izleyiciye geçirmede son derece başarılı. Savaşın tüm tahribatını çamur kaplı yüzündeki gözlerinden okumak mümkün. Oyuncu kadrosunda sadece iki ünlü var. Almanya adına, İtilaf Devletleri kurmaylarından Fransız general Ferdinand Foch ile müzakere masasına oturan Matthias Erzberger rolündeki Daniel Brühl ve deneyimli Alman subay Von Brixdorf’u oynayan Sebastian Hülk. Bu iki Alman aktör tecrübeleriyle filme önemli katkı veriyorlar.
Deneyimli İngiliz görüntü yönetmeni James Friend savaşın dehşetini yaşatan, bilhassa acemi erlerin siperlerde yaşadıkları korku, çaresizlik ve çıkışsızlığı gözlere seren etkileyici görüntüleriyle, Edward Berger’in mizansenine katkıda bulunuyor. Televizyon dizilerine ve sinema filmlerine besteler yapan, “Lion” (2017) ile Oscar’a aday gösterilen üretken müzisyen Volker Bertelmann “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” için mükemmel bir partisyon hazırlamış.
———————————————————————————–
SAVAŞ ALEYHTARI ÜNLÜ FİLMLER :
-Büyük Diktatör / The Great Dictator – Charlie Chaplin (1940)
-Harp Esirleri / La Grande İllusion – Jean Renoir (1937)
-Piyanist / The Pianist – Roman Polanski (2002)
-Zafer Yolları / Parts Of Glory – Stanley Kubrick (1957)
-Dr.Stanglove – Stanley Kubrick (1964)
-Kıyamet / Apocalypse Now – Fracis Ford Coppola (1979)
-Atalarımızın Bayrakları/Flag Of Our Fathers-Clint Eastwood(2006)
-İvo Jima Mektupları/Letters From İvo Jima -Clint Eastwood(2006)
-Schindler’in Listesi / Schindler List – Steven Spielberg (1993)
-Er Ryan’ı Kurtarmak / Saving Private Ryan-Steven Spielberg(1998)
-Güneş İmparatorluğu / Empire Of The Sun-Steven Spielberg(1987)
-Avcı / The Deer Hunter – Michael Camino (1987)
-İnce Kırmızı Hat / Thin Red Line – Terence Malick (1998)
-Hayat Güzeldir / La Vita E Bella – Roberto Benigni (1997)
-Doğum Günü 4 Temmuz/Born On The 4 of July-Oliver Stone(1989)
-Müfreze / Platoon – Oliver Stone (1986)
-Birdy – Alan Parker (1984)
-Saul’un Oğlu / Saul Fia – Laszlo Nemes (2015)
-Yağmurdan Önce / Before The Rain – Milcho Manchevski (1994)
-Tarafsız Bölge / No Man’s Land – Danis Tanovic (2017)
-Tavşan Jojo / Jojo Rabbit – Tka Waititi (2019)
17 milyon insanın zehirli gazla, süngüyle, bombayla, kurşunla, aşırı soğuk, salgın hastalık ya da açlık sonucu öldüğü Birinci Dünya Savaşı’nı konu alan unutulmayacak filmlerden birkaçı:
All Quiet on the Western Front (1930) Lewis Milestone
Im Westen nichts Neues (2022) Edward Berger
All Quiet On The Western Front (1969) Delbert Man
War Horse (2011) Steven Spielberg
Tell England- The Battle of Gallipoli (1931) Anthony Asquith & Geoffrey Barkas
Mata Hari (1931) George Fitzmaurice
A Farewell to Arms (1932 ) Frank Borzage
La grande illusion (1937) Jean Renoir
Paths of Glory (1957) Stanley Kubrick
A Farewell to Arms (1957) Charles Vidor & John Huston
Lawrence of Arabia (1962) David Lean
A Farewell to Arms (1966) Rex Tucker
Uomini contro-Many Wars Ago (1970) Francesco Rosi
Johnny Got His Gun (1971) Dalton Trumbo
Nicholas and Alexandra (1971) Franklin J. Schaffner
Von Richthofen and Brown (1971) Roger Corman
Gallipoli (1981) Peter Weir
Agoniya- Agony: The Life and Death of Rasputin (1981) Elem Klimov
Mata Hari (1985) Curtis Harrington
A Dangerous Man: Lawrence After Arabia (1992) Christopher Menaul
The Lost Battalion (2001) Russell Mulcahy
Un long dimanche de fiançailles (2004) Jean-Pierre Jeunet
Joyeux Noël (2005) Christian Carion
Flyboys (2006) Tony Bill
Der Rote Baron -The Red Baron (2008) Nikolai Müllerschön
The Water Diviner (2014) Russell Crowe
Queen of the Desert (2015) Werner Herzog
1917 (2019) Sam Mendes
The King’s Man (2021) Matthew Vaughn
Death on the Nile (2022) Kenneth Branagh
muazzam bir film ,mesela 2. dünya savaşı ile ilgili bir sürü yapım varken yukarda atmış olduğunuz liste dışında çok film gelmiyor akıllara,ellerinize sağlık Oscar alması gereken bir film