‘Tamirhane’ seyir keyfi veren, birçok Türk komedisinin bel balladığı avam esprilere asla yer vermeyen, eğlenceli ve enerjik bir film. Bizce bu da sinemamızda çok rastladığımız bir şey değil! Filmdeki kusur ise, hikayenin ulaşmak istediği ve yakınına geldiği ‘o’ noktayı asla yakalayamamış olması.

OrtaKoltuk Puanı:
Ziyaretci Oyları:
3.1 (43 oy)

Benim güzel tamirhanem!

Bir film eğer dram, komedi veya gerilim gibi keskin çizgilerle ayrılmış bir sınıfa dahil olmuşsa, ‘komşusu’ olduğu türlerden bir şeyler alması oldukça zordur. Kuşkusuz bazı dram filmleri zaman zaman seyirciyi gülümsetebilir, bir komedide bazen oldukça duygulandıran sekanslar bulabiliriz veya bir gerilim filmi arada oldukça hüzünlü bir hale bürünebilir ama bu yine de filmin genel anlamda değerlendirilmesini etkilemez. Başka bir deyişle bir filmin içinde ne kadar ayrıksı öğeler olursa olsun sonuçta bir dram bir dram, bir komedi bir komedi veya bir gerilim filmi bir gerilim filmi olarak kalır. Bazen romantik komedi veya macera/gerilim gibi ‘melez’ türler doğabilir ama bu yapımlar zaten baştan kendilerini açık ederler.

Bu hafta sinema salonlarımıza uğrayan ‘Tamirhane’ filmi ise değindiğimiz gibi ‘melez’ sınıfına girmese de değişik türdeki filmlerin öğeleriyle ‘oynayan’ bir film. Yapımın tabii ki komedi yanı ağır basıyor, bazı sekanslar gerçekten gülümsetiyor, geçen olaylarda uçarı ve ‘burlesque’e kayan yönler var ve bazı karakterler abartılı ve karikatürel çizilmiş duruyor. Ancak yine de filmi saf komedi gibi tanımlamak biraz haksızlık olabilir. Çünkü filmde geçmişe karşı duyulan ufak bir özlem, çok özgün olmasa da platonik düzeyde kalan naif bir gönül ilişkisi ve seyirciyi şaşırtacak bir final bölümü de mevcut.

Hikayeye değinecek olursak : Yılmaz ve çırağı Müjdat manevi babalarından kendilerine miras kalan bir tamirhaneyi işleten iki arkadaştır. Bir gün arkadaşlarının dükkanının önünü tıkayan bir arabayı kaçak bir şekilde götürecekken arabanın sahibi gelir ve bu heyecana dayanamayıp kalp krizi geçirerek oracıkta ölür. Cesetle ne yapacağını bilemeyen Yılmaz ve Müjdat onu tamirhaneye getirip yakıt tankının içine saklarlar. İşin ilginç tarafı cesedin bulunduğu tanktan alınan tinerle boyadıkları arabalar normalden daha güzel görünmeye başlar.

İlk dakikadan olaya girelim!

Oyuncu Erkan Kolçak Köstendil’in yönetmenliğini üstlendiği ‘Tamirhane’ daha ilk dakikasında bizi olayın içine sokuyor. Normalde her komedi filminde doğal olarak önce ana karakterler tanıtımını, gündelik yaşamlarının akışının aktarılmasını ve hayatlarını değiştirecek olayın yavaş yavaş şekil almasını bekleriz. Oysa burada böyle bir süreç kesinlikle yok! Ama bizce bu sert ve belirsizliklerle dolu bir şekilde olayların ortasına ‘dalma’ hevesi, tersi beklenecekken filmin lehine işliyor. Karakterler kadar seyircileri de hazırlıksız yakalayan bu açılış hem hikayenin sürekli flört ettiği kara mizah tonuna hızla geçmesini hem de senaryonun geriye dönüşlerle (flash-back’lerle) düz ve sıradan bir akışa teslim olmamasını sağlıyor.

Bu arada bir kara mizah filmini zenginleştirecek yan karakterler de eksik olmuyor: Yılmaz ve Müjdat’ı bu zor duruma sokan, sürekli dolandırıcılıklar peşinde koşan, oto galerisi sahibi pişkin Ayhan, yanındaki kabadayı çetesiyle mahalleyi haraca bağlamaya çalışan yeniyetme bir mafya babası, yine mahallede yıkılmaya tek direnen tamirhaneyi almak için sürekli onları rahatsız eden snob ve genç bir avukat vb.

Dolayısıyla hem bu ilgiyi ayakta tutan yan karakterler hem de iki ana kahramanın içinde bulundukları açmazı uçuk planlara ve sarkastik sayılabilecek olaylara dönüştüren senaryo, filmi hedefine ulaştırmış gibi duruyor. Bunda kuşkusuz Köstendil’in yönetmenliği kadar filmde de oynayan Bülent Şakrak’ın senaryosunun da payı büyük!

İki kaybetmiş karakter…

Tamirhane’ tarzındaki filmlerde tabii ki ana karakterler belki de filmdeki bütün öğelerden daha önemlidir. Çünkü sadece hikayeyi sürükleyen portreler çizmekle yetinmeyip etraflarındaki hikayeyi ve olayları şekle sokmak, yönlendirmek gibi hassas bir göreve de soyunmaları gerekir.

Bu açıdan Yılmaz’ı canlandıran usta oyuncu Nejat İşler bazen biraz çekimser bir oyunculuk sergilese de yine de karakterine bir samimilik, sıcaklık ve inandırıcılık eklemeyi başarıyor. Üstelik üstüne çöken belanın arkasına saklanmayıp karakterini zaman zaman geçmişe karşı bir hüzünlü minnet, tamamen saf duygularla hissettiği bir aşk gibi nüanslarla derinleştiriyor. Çizdiği karakter tamamen nihilist, vurdum duymaz ve bıçkın olabilecekken hiç bu yollara sapmıyor.

Çırağı Müjdat’ı oynayan Rıza Kocaoğlu’nda ise durum biraz farklı… ‘Kaybedenler kulübünden’ sonra bir kez daha İşler’le çalışan Kocaoğlu sanki o filmdeki gibi biraz şapşal, iyi niyetli ama zaman zaman gerçeklikten tümüyle kopan adeta ayrı bir boyuta geçen ve olaylara o boyuttan bakan bir portre çiziyor. Burada oyuncunun yeteneğini tartışmıyoruz tabii ama ‘Kaybedenler…’de işleyen ve tabiri caizse senaryoya ‘cuk’ oturan bu dış dünyadan kopuk tutum burada biraz eğreti, abartılı kokuyor. Kocaoğlu sadece diğer karakterlerle değil adeta filmden de kopuk görünüyor.

Yılmaz’ın gizliden aşk duyduğu Aynur rolünde Merve Dizdar samimi ve sempatik, gıcık ve ısrarcı avukat rolünde Ercan Köstendil minimalist ama dozunda performanslar sergiliyorlar. Ama bizce filmin asıl yıldızı kaypak, bencil ve pişkin oto galerici Ayhan’a hayat veren Bülent Şakrak’tan geliyor. Filmin senaryosunun da onun elinden çıkmış olmasının olanaklarını sonuna kadar kullanan Şakrak son derece gerçekçi bir karaktere çok hoş mizahi yanlar katmayı başarıyor. Hatta göründüğü bazı sahnelerde ana karakterleri bile ikinci plana attığını söyleyebiliriz.

Ancak bizce filmdeki asıl kusur, hikayenin ulaşmak istediği ve yakınına geldiği ‘o’ noktayı asla yakalayamamış olması oluyor. Birçok eğlenceli sekans güzel başlayıp kara mizahın doruklarına varabilecek bir enerjiye sahipken bazen küfürlü konuşmalarla, bazen biraz tepkisiz oyunculuklarla bazen ise açıklar veren olay örgüsüyle tökezliyor, sekteye uğruyor. Hep ufak bir yönetmen dokunuşu eksikmiş hissiyatına kapılıyoruz.

Her şeye rağmen ‘Tamirhane’ seyir keyfi veren, birçok Türk komedisinin bel balladığı avam esprilere asla yer vermeyen, eğlenceli ve enerjik bir film. Bizce bu da sinemamızda çok rastladığımız bir şey değil!

Yönetmen : Erkan Kolcak Köstendil

Senaryo : Bülent Şakrak

Görüntü Yönetmeni : Cenk Altun

Kurgu : Çağdaş Sercan

Müzik : Gazapizm

Oyuncular : Nejat İşler, Rıza Kocaoğlu, Engin Hepileri, Merve Dizdar, Bülent Şakrak, Erkan Can, Ali Seçkiner Alıcı, Gökhan Kıraç, Yaren Alaca

Türkiye / Komedi-Dram / 113 Dk.

1 YORUM

  1. Film genel olarak eğlenceli güzel ama sonu çok daha iyi bir şekilde bitebilirdi eğlenceli bir filmin sonu sönük bitmemeliydi konu sonuca tam bağlanamamış

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz