Biz / Us
Yönetim ve senaryo : Jordan Peele
Görüntü Yönetmeni : Mike Gioulakis
Müzik : Michael Abels
Oyuncular : Lupita Nyong’o, Winston Duke, Elisabeth Moss, Evan Alex, Shahadi Wright Joseph, Madison Curry
Universal (UİP) filmi
Bu irkiltici, hatta biraz itici film yine de sinemasal anlatımıyla seçkinleşiyor..
1979 doğumlu siyahi Amerikalı Jordan Peele, önce oyuncu olarak tanındı. Sonra yazar ve yapımcı. Yönetmenliğiyse çok yeni. 2017’de Get Out- Kapan’la büyük çıkış yaptı. Bu ikinci filmi.
Kapan zaten başlı başına bir keşifti. Siyahi gençle beyaz sevgilisinin kızın zengin ailesini ziyarete gelmesi, önce o tipik ırk çatışmasının bir örneği gibi gözüküyor, ama sonrasında işler çığırından çıkıyor ve film fantastik sinemanın çağdaş ve cesur bir örneği oluyordu. Ben şöyle demiştim:
“Sanki ırk sorunlarıyla donanmış bir toplumsal mesaj verecek gibi açılan film, giderek bir gerilime, hatta düpedüz korku ve fantastiğe kayıyor. Farklı türleri özel bir karışımla veren filmin ilginçliği tartışılmaz.”
Bu film de benzer bir yapıda. Çocuk yaşında bir plajda ana-babasından sessizce uzaklaşan bir küçük kız, panayırda içine girdiği bir pavyonda müthiş bir sürprizle karşılaşıyor. Ne olduğunu filmin sonlarına doğru anlayacağımız…
Yıllar sonra, siyahi Wilson ailesi, anne Adelaide’in pek istememesine karşın, tatil için California’da Santa Cruz yakınında bir sahile iniyorlar. Orada genç kadın giderek çevreyi hatırlıyor: Bu yıllar önce o kabusu yaşadığı yer değil midir? Bu kez küçük oğulları Jason kaybolur gibi olacak ve panik yaratacaktır. Özellikle geçmişin yinelendiğini düşünen annede…
Üstüne üstlük, bir akşam karanlığında, bahçe kapısına gelen dört gölge, kendi ailelerine ne kadar benzemektedir… O çift ve iki çocukları sanki onların kopyasıdır. Ve niyetleri hiç de iyiye benzemez!..
Evet, bu “bizler ve ötekiler” hikâyesi sanki Kapan’ın izinden gidiyor. Yine ırksal çelişki ABD’nin değişmez bir gerçeği olarak sunulurken, sınıfsal ayrımlar da işin sosu oluyor. Ama burada tıpatıp aynı iki ailenin ikisi de siyahi olduğu için, o klasik siyah-beyaz ayrımı yerini daha incelikli, ‘sofistike’ bir nüansa bırakıyor.
Ve burada fantastik yan çok daha güçlü. Öyle ki zaman zaman grotesk bile olabiliyor. Yani kaba, ama etkileyici. O dirilen ölüler filmleri akla geliyor örneğin… Ama karakter yaratma çabası da var: Büyüklerden çocuklara… Ve de ana-baba ve çocuk ilişkisi baştan sona temel bir öge.
Bilmiyorum şu günlerde özellikle Dijitürk’te bol bol yayınlanan siyahi aileler üzerine komedi dizilerine gözünüz takılıyor mu? Biz filmini bunların fantastik bir çeşitlemesi saymak hiç de yanlış olmaz.
Ve dinsel dokunuşlar da var. Özellikle iki kez yinelenen İncil’den Jeremiah 11:11 suresine. Ki şöyle imiş: “Sonuç olarak Tanrı’nın dediği şudur: Onların başına öyle bir felaket getireceğim ki, kaçamayacaklar. Yalvarsalar da onları dinlemeyeceğim.”
Bu irkiltici, hatta biraz itici film yine de sinemasal anlatımıyla seçkinleşiyor. Kapan’ın da müziğini yapmış olan Michael Abels, bu kez belki tüm hatırlanan fantastik korku filmleri içinde filme en uygun, en katkıda bulunan müziği sunuyor. Kulaklarımızı da irkiltmek pahasına…
Ve oyunculuk da birinci sınıf. Siyahilerde Lupita Nyong’o ve Winston Duke; onların kurbanı olan beyaz çiftte ise Elisabeth Moss ve Evan Alex çok iyiler. Ayrıca siyahilerin ikişer kişiyi canlandırdıklarına da dikkat!..
Batılı eleştirmenler film için Kubrick (özellikle Shining), De Palma, Aronofski (özellikle Black Swan) gibi isimleri anıyor. Ama biri de şöyle demiş: “Jordan Peele yeni Kubrick, Shyamalan, Hitchcock veya Spielberg değil. O özgün bir yönetmen: Komedi, dehşet ve sosyal yorumu harman eden üslubuyla”…