Cem Karaca’nın Gözyaşları

Acı çekmeyi göze alarak halkı, gaflet uykusundan uyandırmaya çalışanlar

Filmin senaryosunu, kamerasını, kurgusunu, müziğini, döneme uygun çekim mekanlarını, kostümlerini, makyajlarını çok beğendim. Filme emeği geçen yapımcı, yönetmen, oyuncu ve tüm set ekibini yürekten kutluyorum. Onların sayesinde bir filmi gözümü kırpmadan, bazen hüzünlenip gözümden süzülen yaşlara engel olamayarak, bazen gülerek, seslendirilen Cem Karaca şarkılarına eşlik ederek soluksuz bir 123 dakika geçirdim. İnanın, hikaye devam etseydi bir 123 dk. daha gözümü kırpmadan izlerdim. Siz siz olun, bu filmi kaçırmayın!

OrtaKoltuk Puanı:

 

Muhtar Cem Karaca‘nın yaşamını anlatan hikayenin yönetmen koltuğuna “İftarlık Gazoz, Dondurmam Gaymak, Entelköy Efeköy’e Karşı” filmlerinden tanıdığımız Yüksel Aksu oturmuş. Yönetmenin sistem eleştirisi yaptığı yukarıda saydığım 3 filmini de severek izlemiştim. Bu filminde de çok çok başarılı bir iş çıkarmış. Kendisini yürekten kutluyorum.

Cem Karaca’nın 1900 İstanbul doğumlu Tiyatro oyuncusu ve yönetmeni olan babası Mehmet İbrahim Karaca Azerbaycan Türklerindendir. 1912 İstanbul doğumlu İran Ermeni asıllı annesi Toto Karaca (İrma Felekyan) Türk operet, tiyatro ve sinema oyuncusudur. Annesi ve babası Farsça, Arapça, Fransızca, İngilizce bilen kültürlü bir aileydi. Yukarıda ki annesi ve babası ile ilgili kısa bilgileri yazmamın nedeni filmi izlerken hikayeye daha vakıf olmanızı istememdendir.

Türkiye’nin sesi olacağım

Hikaye, Cem Karaca‘nın çucukluk yılları ile açılış yapıyor. Cem, 8 yaşında iken Menenjit hastalığına yakalanıyor. Cem, iyileşiyor ancak bu ateşli hastalık sonucu gözlerinde görme kaybı oluştuğundan gözlük takmaya başlıyor. İlk müzikle tanışması annesinin teyzesi müzisyen Rosa Felegyan sayesinde oluyor. Cem’e notaları ve piyano çalmasını öğreten Rosa oluyor. Başarılı bir öğrenci olan Cem, liseyi bitirdikten sonra babasının tüm ısrarlarına rağmen üniversite sınavlarına girmeyip üniversite de eğitim görmeyi reddediyor. Babasının tüm ısrarlarına rağmen “-ben Türkiye’nin sesi olacağım” diyerek hayallerinin peşinde koşmayı tercih edip kendini tamamen müziğe adıyor.

Babası, “-madem Türkiye’nin sesi olacaksın Türkiye’yi, memleketini tanıman lazım. Yabancı şarkılar söylemekle dediğin olmaz” diyor. Babasının dediklerine kulak asmayan Cem bildiği müziği yapmaya devam ediyor. Babası, ikna edemediği özgür ruhlu oğlunu yola getirmek için asker kaçağı diye ihbar edip askere alınmasını sağlıyor. Amacı, söz geçiremediği oğluna askerlik yaptırarak yaşam şartlarını öğretmek ve çeşitli insanlar tanımasın sağlamaktır. Cem, bu duruma çok içerliyor ama mecburen askere gidiyor. Babasının yolda okuması için verdiği Faruk Nafiz Çamlıbel‘in “Han Duvarları” kitabı ve askerlik dönemi Cem’e çok şey katacaktır. Askerlikten gözleri nedeniyle çürük raporu verilerek gönderilen Cem, kendisini Türk halk müziğine adar ve “Anadolu Rock” efsanesi başlar. O artık tüm Türkiye’nin tanıdığı Cem Karaca’dır.

Onun tek derdi halkı ve vatanı

Son zamanlarda sinemamızda ses sanatçılarımızın yaşamını anlatan biyografi filmleri sıklıkla yer almaya başladı. Müslüm, Bergen, Dilberay, Barış Akarsu, Murat Göğebakan‘ın hikayelerine baktığımızda hepsi çocukluk yıllarından itibaren zirveye giden yolculuklarında değişik acılar yaşamışlar. Cem Karaca, saydığım bu isimlerden biraz farklı bir hikayeye sahip. Ailesi eğitimli ve maddi durumları iyi. Cem, halkın tanıdığı bir sanatçı olana kadar ne ekonomik ne de müzik desteği konusunda sorun yaşamamış. Askerliğin kendisine çok önemli kazanımlar kattığı Cem Karaca, ne zaman ki “memleketim” dediği Türkiye’nin anadolu insanının, işçinin, çalışanın derdini kendine dert etmeye soyunuyor, bu durumdan hoşnut olmayan hükümet ve çıkarcılar karşısına dikilip zorluklar çıkartmaya başlıyor. Ve Cem, devletin orantısız gücü ile yüzleşip acılara yelken açıyor. Oysa, onun derdi sadece halkı ve çok sevdiği vatanıydı.

Bestelediği şarkılar, hükümeti ve hükümet çıkarcılarını korkutuyordu. Cem gibi bozuk düzene söyleyecek sözü olan vatanseverler yüzünden halk uyanırsa, halkı kolayca yönetemeyecek ve çarkları bozulup sürdürdükleri saltanat bozulacaktır. Şimdilerde de öyle değil mi? Devleti yönetenleri eleştiremiyorsun, onların zararına olan bir şey söyleyemiyorsun, hak hukuk adalet yandaşlara var, onları eleştirenlere yok. Neyse.. Sağ sol günlerinin yaşandığı o günlerde Cem’in yaptığı “1 Mayıs Marşı” hükümet tarafından yasaklanmış ve Cem Almanya’ya gitmek zorunda kalmıştı. Almanya’da iken gıyabında yargılanmış, çeşitli suçlamalardan dolayı yüzlerce yıl ceza almış ve sonrasında vatandaşlıktan çıkarılmıştı. Almanya’da annesinden, babasından, eşinden, çocuğundan uzak özlem ve gözyaşı dolu tam 8 yıl yaşadı Cem. (Ve hala, 1 Mayıs İşçi Bayramı ülkemizde ağız tadı ile kutlanamıyor ve Taksim yasağı devam ediyor.)

Filmi izleyen eleştirmen arkadaşlarımdan ve sinemasever siz dostlarımdan filmi anlatım açısından beğenmeyenlerde olacaktır. Bu gayet normal. Kimisi anlatılan dönem atlanmış, amacını yerine getirememiş diyecek. Kimisi o dönemde bu var mıydı, hikaye yayılmış toparlanamamış aceleye getirilmiş diyecek. Anadolu konserlerine yer verilmemiş, Cem filmde 5 dakikada söz yazıyor, iki tıngırdamayla beste yapıyor, kendisine eşlik eden müzisyenler filmde ikinci planda kalıyor diyecek. Filmde maddi hatalar mevcut, Cem yeterince anlatılamamış diyecek, vs. vs. Cek-cak, miş-muş… Kısacası, herkes birşeyler söyleyecek. Siz o olumsuz yorum yazan arkadaşlara kulak asmayın. Siz bana güvenin, orta koltuğunuza oturup anlatılan hikayenin, seslendirilen şarkıların, muhteşem oyunculukların tadını çıkarın.

Oyunculuğunu çok beğendiğimi defalarca yazıp söylediğim, Cem Karaca rolünü üstlenen İsmail Hacıoğlu, sesi, hareketleri, duruşu ile tam bir Cem Karaca olmuş. Cem’i kusursuz canlandıran İsmail’e bu rol çok yakışmış. Filmde, Cem Karaca şarkılarının hepsini İsmail Hacıoğlu’nun sesinden dinlediğimizi de hatırlatmadan geçmeyelim. Şahsım adına kendisini şimdiden 2024 yılının En İyi Erkek Oyuncusu ilan ettiğimi belirtmek istiyorum. Yasemin yalçın Toto Karaca ve Fikret Kuşkan Mehmet İbrahim Karaca rolünde çok başarılılar. Diğer karakter oyuncularıda oldukça iyi iş çıkarmışlar. Aksayan oyuncu göremedim dersem yalan olmaz.

Filmin senaryosunu, kurgusunu, müziğini, döneme uygun çekim mekanlarını, kostümlerini, makyajlarını çok beğendim. Filme emeği geçen yapımcı, yönetmen, oyuncu ve tüm set ekibini yürekten kutluyorum. Onların sayesinde bir filmi gözümü kırpmadan, bazen hüzünlenip gözümden süzülen yaşlara engel olamayarak, bazen gülerek, seslendirilen Cem Karaca şarkılarına eşlik ederek soluksuz bir 123 dakika geçirdim. İnanın, hikaye devam etseydi bir o kadar daha gözümü kırpmadan izlerdim.

Yönetmen : Yüksel Aksu

Senaryo : Onur Böber, Özden Uçar, Emrah Saltık

Müzik : Cem Öget

Oyuncular : İsmail Hacıoğlu, Fikret Kuşkan, Yasemin Yalcın, Melisa Aslı Pamuk, Alper Saldıran, Meral Çetinkaya, Buçe Buse Kahraman, Melisa Döngel, Kubilay Tunçer

Türkiye / Tarihi-Biyografi-Dram / 123 Dk.

2 YORUMLAR

  1. Cem Karaca’nın Gözyaşları Türk sinemasının gelmiş geçmiş en iyi on filminden biri…Tam bir başyapıt…Tam bir zafer…Her şeyiyle kusursuz…İnanılmaz bir emek var…Tüm sanatçıları olağanüstü bir performans göstermiş…Yüksel Aksu, senaryo yazarı, tüm oyuncular, görüntü yönetmeni, kurgu ve sanat yönetmeni Oscar ödülünü hak ediyor…

  2. Gençliğimde tam bir cem karaca fanatiği olan ben, filmi merak ve özlemle izledim. Film beklentimin de ötesinde iyi kotarılmış, yönetilmiş, kostüm ve sanat yönetmenliği harika, üstüne bir de çok iyi oyunculuklar sahnelenmiş. Film şimdiden izlediğim en iyi top 10 listesine girdi bile..

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz