Daha Çılgın Cuma / Freakier Friday
“Daha Çılgın Cuma”, kurgusu iyi yapılmış, dramatik sahneleri hariç tutulduğunda genel olarak hızlı bir tonda ilerleyen, hatta özellikle karakterlerin günlük rutinlerini verdikleri başlardaki sahnelerde diyaloglarını yakalamakta zorlanabileceğiniz, rolünün karşılığını fazlasıyla verebilecek deneyimli oyunculara sahip, tebessüm ettirici güldürü ögelerinden kaynağını alan ve bunu yaparken dramadan da yararlanan hoş bir film olmuş. Bizlerin de yorucu yaşamlarımıza bir mola vermemize ve evrensel sistem bizi itmeden önce ısrarcı olduğumuz bazı özelliklerimizi törpülememize yardımcı olabilir.
Hikayesi :
Komedi ve romantik filmleriyle tanınan ve bu türlerde başarılı birçok filme imza atan fakat son dönemde çalışmalarına ara veren Kanadalı ve Amerikalı Nisha Ganatra’nın yönetmenliğini ve “Dollface” isimli 2022 yapımı dizisi ile tanınan Amerikalı Jordan Weiss’in ise senaristliğini üstlendiği “Daha Çılgın Cuma (Freakier Friday)” 8 Ağustos itibariyle vizyona girdi. Filmin başrolünde Jamie Lee Curtis ve Lindsay Lohan yer alırken, oyuncu kadrosunda Chad Michael Murray, Manny Jacinto, Mark Harmon, Rosalind Chao, Julia Butters, Stephen Tobolowsky gibi isimler bulunuyor. Sıcak yaz günlerinde ağır temalı filmlere ara vermek ve güzel bir sinema aktivitesi yaşamak isteyenler için film izleyenlerini sinema salonlarına çağırıyor.
İlk versiyonu Jodie Foster’ın başrollüğünde 1976 yılında çekilen, serinin 2004 yılında vizyona giren, seyircisi tarafından oldukça beğenilen ve Jamie Lee Curtis ve Lindsay Lohan’ın yine başrol olduğu “Çılgın Cuma (Freaky Friday)” isimli ilk filminde, Tess Coleman (Jamie Lee Curtis) ile ergenlik çağındaki kızı Anna (Lindsay Lohan) arasında kuşak probleminden kaynaklı yaşadıkları anlaşmazlıklarını ve birbirlerini anlamayışlarını izlemiştik. Ciddi bir tartışma yaşadıkları akşam bir restorandan yedikleri fal kurabiyesi ile anne ile kızın kimlikleri karşılıklı olarak bedenleri içinde yer değiştirmiş ve bir süre bu şekilde yaşayarak zoraki de olsa birbirlerini anlamak durumunda kalmışlardı. Farklı bir bedende kendi kimliklerini deneyimlemeleri hali ise, onlara bir empati alanı tanımış ve uyum sağlama sürecinde yeni bir bakış açısı kazanarak ilişkilerini yoluna koyabilmişlerdi.
“Daha Çılgın Cuma (Freakier Friday)” adıyla, “Çılgın Cuma” filminde olanların 22 yıl sonrasını ele alan bu filmde, ergenlik çağında izlediğimiz fakat evlat edindiği kızı ile artık kendi ailesini kurmuş olan Anna ile annesi Tess seneler sonra benzeri bir olay yaşıyorlar ve kimlikleri yeniden sıra dışı bir biçimde yer değiştiriyor. Üstelik bu defa kimlik değişimine, Anna’nın kızı ve evlenmeyi planladığı adamın kızı da dahil oluyor. Anna ile müstakbel eşinin iki aileyi birleştirerek yeni bir aile yaratmaya çalıştıkları bu filmde, kimsenin birbirini duymayışına ve istek ve ihtiyaçlarının karşılanmadığını düşünmesine bağlı olarak gelişen kimlik değişimi, karmaşık olaylar içerisinde kendilerini buldukları sürpriz bir dokunuşa evriliyor. Bu Cuma’nın Daha Çılgın olduğu iddiasıyla yola çıkan serinin ikinci filmi, seyircisini memnun etmeyi başardığı ilk filmindeki vaatlerini azaltmadığını ve var olan komedi hikayesinin üzerine eklemleyerek görücüsüne çıktığını vurguluyor.
Aşkın ve Gerilimin Ayak Sesleri
Filmin çıkış noktasını, Anna’nın lise öğrenimine devam eden, sörf yapmaktan hoşlanan, annesinin sorumluluk bilincini fazla “sıkıcı” olarak adlandıran ve özgürlüğüne düşkün kızı Harper (Julia Butters) ile İngiltere’den okula yeni gelen, diğer öğrencilere üstenci yaklaşan, akranlarına kıyasla romantik ilişki deneyiminin fazla olduğu izlenimi veren, maddi durumu yerinde ve özbakımına meraklı Lily’nin (Sophia Hammons) yaşadıkları bir kavga neticesinde tekil ebeveynleri Anna ve Eric’in (Manny Jacinto) toplantı amacıyla okula çağrılmaları oluşturuyor. Karşılaştıkları ve tanıştıkları ilk andan itibaren birbirlerinden hoşlanan Anna ve Eric kızları arasında bir arabuluculuk yapacakları söylemleriyle okuldan ayrılırken, hikayenin ileri sardığına ve Anna ve Eric’in evlenme kararı aldıklarına tanık oluyoruz.
Mezun olduktan sonra yollarının kesişmeme ihtimali ile moral bulan Harper ve Lily içinse ebeveynlerinin yaklaşık 6 ay içerisinde verdikleri ani evlilik kararı bir şaşkınlık ve endişe sebebi oluyor. Oldukça farklı mizaçlara sahip iki çocuğu içeren yeni bir aile oluşturma planı ebeveynlerinin umdukları kadar kolay olmuyor ve iki çocuk arasındaki tartışmalar günden güne büyüyor. Annesini yeni kaybeden, farklı bir ülkeye taşınan ve aslında hissettirmediğine inansa da bir aile ortamı özlemi çeken Lily’nin içinden dışarı taşmaması için büyük özen gösterdiği ikilemleri ile Amerika’dan, sörf yaptığı denizinden ve arkadaşlarından uzaklaşmayı hiç istemediği halde yeni ailesiyle birlikte İngiltere’ye taşınmaya zorlanan Harper ebeveynlerinin sabırlarının sınırlarını zorlamakta tereddüt etmiyorlar.
Talep Edilmeyen Yardımla Çizgiyi Aşmak
Çılgın Cuma filminden farklı olarak bu kez üç kuşağa yayılan hikaye çetrefilli bir görünüm kazanırken, yalnızca anne ve kız ilişkisine değil büyükanne ve torun arasındaki ilişkiye de denk gelmek hasıl oluyor. Kızı Anna ile olan ilişkisinde yenice düzlüğe çıkan Tess’in, Anna ile Harper ilişkisinde fazladan rol üstlendiği, bazı zamanlarda anne ve kız arasındaki ilişkiye zarar verdiği ve bir büyükanne olarak kızı Anna’nın yerine “anne” rolünü üstlenmeye çalıştığı “Daha Çılgın Cuma”, ilişkide aşılan sınırların nelere sebebiyet vereceğinin güzel bir örneği. Büyükanne Tess’in iyi niyetle ve Anna’nın sorumluluğunu azaltma arzusuyla üstlendiği roller, anne ve kızı arasındaki ilişkinin bozulmasına mahal veriyor. Tess’in podcast yayıncılığı ile hala aktif olmaya çalışmasına rağmen ilerleyen yaşı, yaşlılığın getirdiği fiziksel ve sosyal problemler ve gizliden gizliye tüm ruhunda hüküm süren yalnız kalma korkusu onun Harper ile kurduğu ilişkide ebeveynce bir tutum takınmasını, yeni bir aile kurmaya çalışan Anna’nın ebeveynlik otoritesinin sarsılması yönünde davranmasını ve Harper’ın Amerika’da kalmasını sağlayacak alternatifler yaratmasını tetikliyor.
Bireylerin Kaçındığı Yerde : Evren
Sahnelerinin bir bölümü kayıt stüdyosunda geçen, gençliğinden bu yana müziğe (şarkı söylemek, enstrüman çalmak ve söz yazarlığı yapmak vb.) meraklı, evde herkesten saklı kayıtlar alan, piyasaya hızlı giriş yapma arzusundaki genç bir şarkıcı olan Ella’nın (Maitreyi Ramakrishnan) menajerliği işini icra eden ve Eric ile tutku dolu ilişkisinde aldığı evlilik kararından dolayı evlilik hazırlığı içerisinde bulunan Anna, bir yandan bireysel sorumluluklarını yerine getirmeye çalışırken diğer yandan kızı Harper’ın Lily ile gerilimli ilişkisinde bir orta yol bulmaya çabalıyor. Annesi Tess’in çok da yardımcı olmayan yardımları, Harper’ın suçlayıcı tavırları ve Eric ile romantik ilişkisini korumaya çalışmaları arasında sıkışıp kalan karakterin ruhu ve bedeni alarm verirken, bekarlığa veda partisinin düzenlenmesi gündeme geliyor.
Herşeyin istendiği gibi gitmesi için yoğun bir çabanın verildiği fakat bir o kadar da her şeyin kontrolden çıkmaya yatkın olduğu bu veda partisinde, ilk hikayedekine benzer olarak bir büyücü ortaya çıkıyor ve Tess, Anna, Harper ve Lily dörtlüsünün yaşamında radikal bir değişimin öncüsü oluyor. Birbirlerinin hatırına bir türlü varamayan ve varmak adına da herhangi bir aksiyon almayan karakterler ertesi sabah uyandıklarında, kimliklerini birbirlerinin bedenleri içerisinde buluyorlar. Lily Tess’in, Tess Lily’nin, Anna Harper’ın, Harper ise Anna’nın bedeninde kendi kimliğini yaşamak durumunda kalıyor. Böylelikle, filmin başrol oyuncuları değişmek ve dönüşmek üzere hikayenin kahramanları olarak gönülsüz bir yolculuğa çıkıyorlar. Bu yeni gelişme, bizlere bireylerin kaçındığı ve ayak direttiği değişimleri bireylerin üstlenmediği yerde evrensel sistemin bu gerilime tahammül edemeyerek zoraki bir değişim koşulu oluşturduğunu ve bu şekilde bir esneklik yarattığını hatırlatıyor.
Kurtulma Girişimi ve Direnç
Farklı bedenlerde uyanan karakterler, olayın verdiği şaşkınlıkla önce durumu düzeltebilmek adına neler yapabilecekleri üzerine kafa yoruyorlar. Bu süreçte, eleştirel davranmaktan geri durmadan bedenlerini geri alabilmek için canla başla savaşmaya ve birbirlerini hırpalamaya devam ediyorlar. Falcının kalplerini dinlemeleri ve gerçeği ancak bu şekilde bulabilecekleri yönünde verdiği salık, onların duymazdan geldikleri bir rehber oluyor. Hafife aldıkları, sorumsuzluk ya da sıkıcılıkla itham ettikleri diğer aile üyelerinin yaşamlarının da çeşitli güçlükleri barındırdığını anlamayı ertelerlerken, kimsenin yeni gelişen bu durumu idrak etmemesi için uğraş veriyorlar. Ardından, dörtlü arasında çeşitli koalisyonlar oluşuyor ve yaşananların sorumlusu olarak Anna ve Eric’in evlilik planını addediyorlar. Anna’nın bedeninin ele geçirildiği ve müstakbel eşi Eric’in de bundan bir haberinin bulunmadığı yerde, çeşitli manipülasyonlar aracılığıyla düğünün iptal edilmesi için kurgular yapıyorlar ve bu evlilikten kurtulma girişimine Anna’nın eski sevgilisini dahil edecek noktaya kadar işi vardırıyorlar. Kimliklerini farklı bedenlerde yaşayan bu dörtlü karakterin kalplerine dönmek ve gerçeğe ulaşmak yerine, hala yıkıcı stratejileri benimsemeleri evrensel sistemin onları zorlamalarına karşı geliştirdikleri bir direnç olarak değerlendirmek ise olası.
Komedi ve Dram Kol Kola
Düğün tarihi ufukta belirginleşirken ve Harper ve Lily ikilisinin fonksiyonel olmayan koalisyonu nedeniyle Anna ile Eric’in evlilik planı çeşitli badireler atlatırken, film süresince birçok komedi sahnesine şahit oluyoruz. Filmin üzerinde taşıdığı komedi; absürt, argo yüklü ve saldırgan bir komedi değil. Aksine, temeline ilişkileri aldığı için hepimizin günlük ilişkilerinde yoluna çıkabilecek ve iç ısıtan türde bir komedi. Yumuşak ve bir o kadar naif. Bu komedi türüne yoğun bir gülmeyle eşlik etmek ise çoğu zaman mümkün olmuyor ve çoğunlukla tebessüm etmeyi tercih ediyorsunuz. Bir yandan da karakterlerin kabul edilmesi güç davranışlarını, onların birbirlerine empati geliştirmelerini beklemek için sabredemeden acılarını, endişelerini, üzüntülerini ve korkularını anlamaya çalışarak gerekçelendiriyorsunuz. Zaten, hepimiz bildiği ya da yaşadığı üzere, anladığımız birisine kızmak artık elde olmuyor. Bu çerçeveden bakıldığındaysa, filmin komedisinin arkasında gizil bir dramın olduğunu ve komedisinin de bu dramdan beslendiğini fark etmek mevzu bahis oluyor.
Filme Dair
Filmin çözülme aşamasına yaklaştıkça falcının kehaneti filmden beklendiği haliyle karakterleri içine alıyor ve onlar nihayet kalplerine dönerek gerçeğe ulaşabiliyorlar. Spoiler vermek istemediğim için bu kısımlara dair bilgi vermekten imtina edeceğim. Sonunu önden tahmin ediyor olsak da film bizler için izlemesi keyifli bir yolculuk olarak sinema arşivimize dahil oluyor. Filmin baş karakterlerinin kadın oluşundan mütevellit, bir kadın izleyici olarak belki karakterlere daha yakın hissetmek de söz konusu. Onların içsel ve ilişkisel ikirciklerine varabilmek, davranışlarına anlam veremediğimiz parçaların da yaşama dahil olduğunu kavramak ve cesaret etmede ya da yeterince empatik yaklaşmada başarılı olamadıkları için evrensel sistemin onları zorlamalarına şahit olmak izlemesi keyifli bir filmi meydana getiriyor.
“Daha Çılgın Cuma”, kurgusu iyi yapılmış, dramatik sahneleri hariç tutulduğunda genel olarak hızlı bir tonda ilerleyen, hatta özellikle karakterlerin günlük rutinlerini verdikleri başlardaki sahnelerde diyaloglarını yakalamakta zorlanabileceğiniz, rolünün karşılığını fazlasıyla verebilecek deneyimli oyunculara sahip, tebessüm ettirici güldürü ögelerinden kaynağını alan ve bunu yaparken dramadan da yararlanan hoş bir film olmuş. Bizlerin de yorucu yaşamlarımıza bir mola vermemize ve evrensel sistem bizi itmeden önce ısrarcı olduğumuz bazı özelliklerimizi törpülememize yardımcı olabilir. İzlemek isteyenler için, bu haftasonu hala sinema salonlarında seyircilerini bekliyor. Şimdiden herkese iyi seyirler!
Yönetmen : Nisha Ganatra
Senarist : Jordan Weiss
Görüntü Yönetmeni : Matthew Clark
Kurgu : Eleanor Infante
Müzik : Amie Doherty
Oyuncular : Lindsay Lohan, Jamie Lee Curtis, Chad Michael Murray, Manny Jacinto, Mark Harmon, Rosalind Chao, Julia Butters, StephenTobolowsky, Sophia Hammons, Lucille Soong, Haley Hudson, Maitreyi Ramakrishnan, Christina Vidal, Jaden Carson Baker, Sophia Bui, Noen Perez
ABD / Komedi / 110 Dk.