Genç Werther’in Acıları / Young Werther

WERTHER BİR ROMANTİK KOMEDİ KAHRAMANI OLURSA… 

Bu modern yorumlu ‘Genç Werther’in acıları’, orijinal hikaye kadar acıklı, melankolik ve karamsar olmasa da yine de alıştığımız romantik komedilerden büyük bir şekilde ayrışan, güçlü ve derinlikli bir eserden uyarlandığı belli olan, dokunaklı ve etkileyici bir film. Orijinal eser kadar kalıcı olmayabilir ama türünde parlak bir yapım olarak uzun süre hafızlarımızda kalacak!

OrtaKoltuk Puanı:

 

‘ROMANTİK KOMEDİLERİ’,  ‘LİGHT’ VEYA DERİNLİKSİZ YAPIMLAR GİBİ GÖRMEK

Hem Hollywood sinemasında hem de dünya sinemasında ana akımlardan biri olan ‘romantik komediler’ bazı dönemlerde (çoğunlukla gişe sonuçlarına göre) yoğunluğunu azaltsa da hiçbir zaman tam anlamıyla ‘terk edilen’ bir tür olmamıştır. Özellikle bu tür yapımlar ‘Hollywood ‘süzgecinden’ geçmişse hikaye genel hatlarıyla bellidir: orta-üst sosyal tabakadan gelen, karakterleri çok farklı bir erkek ve bir kadın karşılaşır. Başta hiç gelecek vaat etmeyen bu ikili bir şekilde yakınlaşır ve aralarında bir ilişki başlar. Bir ara karakterleri ve hayattan beklentileri farklı olduğu için ilişkileri sekteye uğrar. Ama sonuçta gene olarak ikisi de bazı tavizler vererek ve fedakarlıklar yaparak hem bir ‘değişim’ geçirirler hem de ilişkilerini bir dengeye oturtmayı başarırlar. Yine bu sırada hikayede ana iki karaktere destek çıkacak ve engel yaratacak yan karakterler de eksik olmaz.

Ancak bizce yine de ‘romantik komedileri’ ‘light’ veya derinliksiz yapımlar gibi görmek haksızlık olur. Özellikle 1990’lı yıllarda zirvesini yaşamış bu tür filmler zaman zaman çok parlak açılımlar getirebildi, insan ilişkilerini sorgulayan ince analizler yapabildi ve basit bir aşk hikayesine saplanmayıp gösterdiğinin çok daha ötesine giden saptamalarda bulunabildiler. Kısaca bu tür filmleri sadece bir ‘feel good’ tarzı olarak değerlendirmek bazı parlak yapımları göz ardı etmek anlamına gelir. Aklımıza gelen ilk örnekler olarak bir çırpıda ‘When Harry met Sally’, ‘Pretty Woman’, ‘Threesome’ veya ‘Forget Paris’ gibi yapımları sayabiliriz.

Bu hafta sinema salonlarımıza uğrayan ‘Genç Werther’in acıları’ ise ‘safkan’ bir romantik komedi kalıbına girmiyor. Özellikle filmin Goethe’nin 1774 yılında imzaladığı bir kitabın serbest bir uyarlaması olduğunu hesaba katarsak… Film, uyarlandığı eserin trajik, çok karamsar, acıların doruğa vardığı ve bir intiharla biten atmosferinden oldukça ayrışarak çok daha yumuşak, modern ama derinliğini de kaybetmeyen bir yapım haline geliyor.

Günümüze uyarlanmış filmin konusuna bakacak olursak, Werther, varlıklı bir aileden gelen, aileden kalan bir heykelciği teyzesine bırakmak için Montreal’in şık Westmount’un semtine gelmiş, 30’lu yaşlarda genç bir adamdır. Nazik, kültürlü, esprili ve cazibeli bir görünüm çizen Werther, aynı zamanda egoist davranan, kendini beğenmiş, yapacağı eylemlerin sonuçlarını pek düşünmeyen bir gençtir. Bir Avrupa turuna çıkmadan önce tesadüfen Charlotte adında genç bir kadınla tanışır ve ona adeta sırılsıklam âşık olur. Ancak Charlotte çok daha olgun ve üstelik nişanlanmış bir genç kadındır. Werther sanki hiçbir engel yokmuş gibi aşkının peşinde gitmeye kararlıdır.

WERTHER ANTİ-KAHRAMAN MI?

Başkarakter Werther’in bahsettiğimiz kusurlarına rağmen, senaryo sürekli onun cazibesinin de altını çiziyor. En zor durumlardan bile ‘az hasarla’ çıkan, kendisinin oluşturduğu krizlerin dışında kalmayı beceren ve sanki elde etmek istediği şeyi başaramazsa adeta dünyanın duracağını düşünen bu karakter kuşkusuz saf ve masum bir aşk çocuğu değil. Ama Werther’in bu zekası, becerisi ve (kültürel) donanımı onu tamamen antipatik olarak görmemizi engelliyor.

Ancak ne zaman ki Werther’in bu fütursuz, başıboş, egosantrik ama zararsız görünen ‘aurası’ Charlotte’la karşılaşıyor, ortam adeta toksik bir hale geliyor. O zamana kadar davetkar, girişken ve cezbedici görünen başkarakter belli ölçülerde nerdeyse tacizkar bir hale dönüşüyor. Birçok genç kadını etkileyecek (hatta Charlotte’un kız kardeşi bile ondan hoşlanıyor) bu tavır, Charlotte’un bütün geri adımlarına, olgun davranışlarına, temkinli tutumuna rağmen giderek daha da ısrarcı, inatçı hatta agresif bir hale dönüşüyor.

Zaten film de sürekli gösteriş ile saldırganlık hissiyatı arasında salınıp duruyor. Ama bu, hikayede ‘itici’ bir hava yaratmıyor! Ama Werther’in asla gerçekleşmeyecek bir hedef peşinde koşturması ve bunun için hiç düşünmediği fedakarlıklarda bulunması onun çılgın ve hayalperest yanını güçlendirse de onu tamamen masum bir konuma da geçirmiyor.

Aslında bizce Werther’in tek amacı aşık olmak ve aşık olduğu kadını elde etmek değil! Werther adeta ‘büyümemek’ istiyor. Genç bir yaşta olmasına rağmen akranlarında gözlemlenen iş bulma, eş bulma, aile kurma ve hayatını güvenceye alma gibi hedefleri yok. Zaten maddi açıdan hiçbir problemi yok. İstediği zaman (sonrasında gördüğümüz gibi) hukuk bürosunda çalışmak gibi saygın bir meslek bulabilir ve ayrıca genç kadınları kolayca etkileyebilecek bir fiziğe ve zekaya sahip. İstediği her şey ‘elinin altında’ olan bu karakter varlıklı bir playboy olmak değil büyümemiş bir çocuk olmak ve öyle davranmak istiyor.

CHARLOTTE VE GETİRDİKLERİ…

Filmin diğer başkarakteri Charlotte ise senaryoya başka bir boyut katıyor. Charlotte’un zaten nişanlı ve evliliğin arifesinde olması Werther için yeterince büyük bir engel ama aynı zamanda Charlotte’un çocukluğunu yaşayamadan (babası erken öldüğü için kardeşlerine bakmak zorunda kalmış) hayata atılmış olması, zamanından önce olgunlaşması ve Werther’in ‘yarını düşünmeyen’ tavrının tam karşısında olması adeta iki zıt kutbun çarpışmasına işaret ediyor.

Bütün bu ‘zıtlıklara’ rağmen Charlotte Werther’e tamamen ‘kapıyı kapatmıyor!’ Onun buluşma isteklerini hemen geri çevirmiyor, Werther’in bir ara sadece ‘yakın arkadaş olma ’teklifini kabul ediyor hatta boş bulunup onunla öpüştüğü bile oluyor. Ama bizce Charlotte’un bu eylemleri bir kaçamak amacında değil! Daha çok nişanlısı Albert’in ciddi, kariyer ve sorumluluk sahibi, disiplinli ve aynı zamanda da ‘işkolik’ karakterinde bulamadığı şeyleri gidermek ihtiyacına dayanıyor.

Bir anlamda Charlotte’un bu iki adamı da ‘farklı’ bir şekilde sevdiğini söyleyebiliriz. Tabii bu ‘üçlü’ ilişki film boyunca bir gerilim yaratıyor ve Werther’in asla ‘teslim bayrağı’ çekmemesine güçlü bir dayanak noktası sağlıyor.

Sonuçta bu modern yorumlu ‘Genç Werther’in acıları’, orijinal hikaye kadar acıklı, melankolik ve karamsar olmasa da yine de alıştığımız romantik komedilerden büyük bir şekilde ayrışan, güçlü ve derinlikli bir eserden uyarlandığı belli olan, dokunaklı ve etkileyici bir film. Orijinal eser kadar kalıcı olmayabilir ama türünde parlak bir yapım olarak uzun süre hafızlarımızda kalacak!

Yönetmen / Senaryo : José Lourenço

Görüntü Yönetmeni : Nick Haight

Müzik : Owen Pallett

Oyuncular : Douglas Booth, Alison Pill, Patrick J. Adams, İris Apatow, Amrit Kaur, Laurie Murdoch

Kanada / Komedi-Romantik / 100 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz