İKSV ONLİNE FİLM FESTİVALİ 3
1972 doğumlu Slovak yönetmen Ivan Ostrochovský sinemaya yapımcılıkla başlamış, çoğu belgesel bu filmlerden bazılarını da yönetmiş ama ilk gerçek yönetmenlik çalışması 2015’de çektiği senaryosunun yazılımına da katıldığı kurmaca filmi “Koza / Keçi” olmuş. Yol filminden toplumsal dramaya hatta boks filmine pek çok türün izlerini taşısa da kendine has eliptik anlatımıyla çok özgün bir film olan “Keçi” büyük ticari ve eleştirel başarı kazanmış, çok sayıda ulusal ve uluslararası ödül almış.
İkinci uzun metrajı beş yıllık bir çalışmanın ürünü. 1980’lerde Çekoslovakya’nın içinde ayrı bir statüye sahip Slovak Sosyalist Cumhuriyeti’nin başkenti Bratislava’da geçen “Servants / Hizmetkârlar” bir papaz okulundaki olaylara odaklanır. Festivalin bu üçüncü filminde de, olayların geçtiği dönemi, anlatılanlara eşlik eden tarihsel alt metni incelemek gerekiyor.
Tüm inanç gurupları gibi Katolik Kilisesi için de çok zor zamanlardı o günler. İnanç özgürlüğünü inanmama özgürlüğü olarak algılayan Komünist Rejim kiliseyi müthiş baskı altında tutmaktadır. Ruhban sınıf iki ayrı kutba ayrılmıştır. Bir tarafta Komünistlerle işbirliği yapan “Pacem in Terris / Yeryüzünde Barış” derneğinin din adamlarının yönetimindeki “Dini Hiyerarşi”, diğer yanda Özgür Avrupa Radyosunun desteklediği, ona gizlice üst düzey din görevlisi atma hakkı vermiş olan Vatikan’la ilişkilerini sürdürmeye çalışan, Hıristiyanlığın ilk yıllarında Roma’nın antik yeraltı mezarlıklarında faaliyet gösterenlere atfen “Katakomb Kilisesi” olarak da anılan, rejim muhalifi gizli “Yeraltı Kilisesi”.
Rahip olmayı amaçlayan lise arkadaşı iki genç, Juraj ve Michal, uzun bir tren yolculuğunun ardından okula vardıklarında kendilerini ruhbanlık ideallerini aşan önemli bir karar vermek zorunda bulurlar. Ya Komünist Rejimle işbirliği yapacaktırlar, ya da İsa’nın öğretisine sadık kalarak yaşamlarını gizli polisin gözetim ve baskısı altında sürdürmeye çalışacaktırlar.
Filmin adı olan “Hizmetkârlar” tabii ki çift anlamlıdır. Bu okuldakiler Tanrı’nın hizmetinde midirler, yoksa başka sahiplerin hizmetkârı mıdırlar? Rahiplerin çoğu Yeryüzünde Barış üyesidir. Üstüne üstlük, günah çıkaracakları ruhsal danışmanları, başrahibin de işbirliği yapmakta olduğu Gizli Servis yöneticilerinden Frantisek’in muhbiridir. Bazı öğrenciler ve rahipler ise, okul dışındaki evinde gizli toplantılar yapan ve rejimin insafsız davranışlarını Özgür Avrupa Radyosuna bildiren Coufar ile buluşmaktadırlar.
Ivan Ostrochovský ile senaryoyu birlikte yazdığı Marek Leščák ve Rebecca Lenkiewicz inanç ile yoldan sapma arasında kalmış bu genç idealistlerin mücadelesini Bresson’vari bir yalınlıkla, taraf tutmadan sadece yaşananlara tanıklık ederek anlatırlar. Metnin asıl gücü, belki de çığırından çıkmış bir dünyadan kaçarak inancın güvenilirliğine sığınan bu çocukların, resmi ideolojiden en ufak sapmayı şiddetle baskılayan bir sistemin karşısında, komünizmin hayaletinin her köşesini işgal ettiği okulun onları rejimin zulmünden koruyamayacağını adım adım hissetmelerini başarıyla aktarmasındadır.
Filmin pırıl pırıl bir siyah-beyazla eski tarz 4/3 formatında çekilmesi, bir yandan olayların çoğunu yaşandığı okul mekânının klostrofobik varlığını daha da belirginleştirirken, diğer yandan da her şeye hâkim rejimin baskısını ve sıkışmışlığını vurguluyor.
Görüntü yönetmeni Juraj Chlpík’in birbirinden etkileyici tablolardan oluşan olağanüstü siyah-beyazı, uzayan gölgeleri, tek ışık kaynağı kullanılan gece çekimlerinin görkemi ile karanlık bir görsel işitsel şölene dönüşüyor. Özellikle Yeryüzünde Barış toplantısındaki yakın çekim portreler bürokratların soğuk ve ruhsuz karakterlerinin aynasını oluşturuyor.
Aynen Kilise gibi katı bir “sessizlik yemini” etmiş olan Gizli Servisin birbirinin karşıtı değil, asıl tamamlayan yönleri ortaya çıktıkça Kilise ve Devlet arasındaki çizgi giderek bulanıklaşıyor, izleyicilerin de filmin kişileri gibi kimin hangi tarafta olduğunu anlaması giderek zorlaşıyor.
Bütün bu etkileyici taraflarına karşın filmi bir tatminsizlik, bir heyecansızlık duygusuyla izlediğimi belirtmem gerekiyor. Bu da yönetmenin, en başlarda “Keçi” filminde de söz ettiğim “eliptik anlatım” yönteminden geliyor. Ostrochovský, kimi olayı açıkça anlatmak yerine öncesini ve sonrasını göstererek izleyiciye hissetirmeyi yeğliyor. Böylece aradaki boşluğu doldurmanın seyirciye daha büyük bir tatmin duygusu kazandıracağını düşünüyor.
Haklı olabilir. Tabii ki hissetmek açıkça görmekten daha heyecan verici olabilir. Ancak bu duygunun dozu kaçar ve filmin tamamına yayılırsa izleyici kendi kendine “ben film mi izliyorum, bilmece mi çözüyorum?” diye sormaya başlayabilir. Ben bu yazıyı filmi izledikten hemen sonra yazıyorum. Eminim ki bütün bunları düşündükten ve yazdıktan sonra yarın filmi tekrar izlersem daha iyi anlayacak ve daha çok seveceğim. Ancak sanırım değerlendirmeyi ilk izlenime göre yapmam gerekiyor. Hepinize iyi seyirler dilerim.
Yönetmen : Ivan Ostrochovský
Senaryo : Rebecca Lenkiewicz, Marek Lescák, Ivan Ostrochovský
Görüntü Yönetmeni : Juraj Chlpik
Müzik : Cristian Lolea, Miroslav Toth
Oyuncular : Vlad Ivanov, Martin Sulík, Milan Mukilcík, Zvanko Lakcevic, Vladimír Obsil, Samuel Skyva, Vladimír Strnisko, Tomas Turek, Samuel Polakovic
ortakoltuk.com