Leopar

BİR İMKANSIZ AŞK ÖYKÜSÜ

Lampedusa’nın romanı “LEOPAR” Visconti’den 60 yıl sonra dizi oldu

Edebiyat ile sinemanın buluşmasının en parlak örneklerinden biri olan Visconti’nin filminden sonra, aynı konuyu İtalya’nın en pahallı dizisi olarak NETFLİX’ten izliyoruz. Bu yazımda film ile dizi arasındaki farklılıklara yer vermek istiyorum.

OrtaKoltuk Puanı:

 

 

Gençlik yıllarımda Fransız Yeni Dalga ve İtalyan Yeni Gerçekçilik akımlarının filmleri sayesinde, sinema hayatımın en önemli hobisi olmuştu. Bu 2. akımın en önde gelen temsilcilerinden Luchino Visconti’nin, 21 yaşındayken izlediğim “Leopar”ı, başyapıt listemdeki yerini almıştı. 20. yüzyıl İtalyan edebiyatının en önemli, en çok baskısı yapılan romanlarından biri olan, Giuseppe Tomasi Di Lampedusa’nın “İl Gattopardo”su, 62 yıl aradan sonra bir İtalyan TV dizisi olarak 2. kez ekranlara taşındı. Bu 2 versiyon, edebiyat ile sinema buluşmalarında ön sıradaki yerini aldı. Visconti’nin 3 saatlik filminden sonra, aynı konuyu NETFLİX’te birer saatlik 6 bölüm halinde izledik. Diziyi izlerken, kaçınılmaz olarak ilk filmin oyuncuları Burt Lancaster, Alain Delon, Claudia Cardinale’yi andım ve film ile diziyi mukayese etme ihtiyacını hissettim.

Tespit ettiğim en önemli fark, dizinin Concretta karakterini, babası Don Fabrizio ile birlikte başrole taşıması oldu. Oysa Luchino Visconti, Claudia Cardinale’nin canlandırdığı Angelina karakterini ön plana almayı tercih etmiş, filmde daha az yer alan Concretta karakteri için adı duyulmamış bir oyuncu seçmişti. Dizinin filmden ayrılan 2. bir özelliği, iki kuzen olan Tancredi ile Concetta arasındaki uzun soluklu “imkansız aşk” öyküsüne ağırlık vermesi. Yazıma yaşanmışlık kokan, otobiyografik özellikler taşıyan Lampedusa’nın romanıyla devam edeceğim. Sicilyalı aristokrat yazar Giuseppe Tomasi Di Lampedusa’nın 19. yüzyıl İtalya’sında yaşanan birleşme sürecinde, sosyal sınıfların altüst olmasını, aristokrat sınıfın çökerek yerini burjuva sınıfına terketmesini anlatan “Leopar / İl Gattopardo” adlı romanı yazarın ölümünden bir yıl sonra, 1958’de yayınlanmıştı.

C.Cardinale ile Burt Lancaster Cannes’da gerçek bir leopar’la objektiflere poz vermiş.(1963)

SOSYO – POLİTİK DEĞİŞİMLER

Lampedusa’nın bu ırmak-romanı büyük babası Giulio Fabrizio Maria Tomasi’nin yaşadıklarına dayanarak yazmıştı. İtalyan yakın tarihiyle ilgili bu ders özelliğindeki romanı sinemaya uyarlayan Luchino Visconti de aristokrat bir sınıftan geliyordu. Gelmiş geçmiş en ünlü film eleştitmeni olan Roger Elbert’e göre bu roman, konuyu yazabilecek yegane insan tarafından yazılmış, sinemaya aktarabilecek yegane insan tarafından filme alınmıştı. Tarihsel epik filmleriyle tanınan Luchino Visconti, ilk versiyonu 205 dk. olan filmini Cannes’da 195 dakikalık süresiyle yarışmaya sokmuş ve Altın Palmiye Ödülü’nü kazanmıştı. Son kurgusuyla film 186 dakikalık versiyonuyla vizyona sokulmuştu. Bir aristokrat olarak doğan Visconti sonradan Komünist Parti’ye girerek eski sınıfına karşı mücadele etmişti. Tıpki romandaki aristokrat Tancredi’nin Garibaldi’nin ordusuna subay olarak katılması gibi.

Aristokrasinin çöküşünü, burjuvazinin yükselişini anlatan “Leopar”, bir bakıma Visconti’nin kendi öyküsüne yakın durmaktaydı. Konusu 1860’ta, İtalyan Birliğinin kurulması sürecinin sonlarında geçen “Leopar”, Sicilya’lı aristokrat Bourbon hanedanlığına mensup Salina ailesinin acılarını, aristokrat sınıfın gücünü kaybederek İtalyan toplumunun yaşadığı köklü değişimi anlatır. Lampedusa, olayları Salina ailesinin reisi yaşlı Prens Don Fabrizio’nun bakış açısından anlatır. 40 yıldır devam eden iç çatışmalarla, İtalya’da birçok küçük devletin tek bayrak altında birleşmesi sürecinin sonuna gelinmiştir. Hareketin liderlerinden Giuseppe Garibaldi’nin Kızıl Gömlekliler adı verilen ordusuyla birlikte Sicilya’ya doğru harekete geçtiği haberi, yörenin soylu prensi Don Fabrizio Salina’nın sosyal statüsünü risk altına almıştır. Ancak kendisi çok köklü bir değişikliğin geleceği kaygısını taşımaz.

İtalyan yakın tarihinin sosyo-politik değişimleri, ibret alınacak bir ders olarak romanına taşıyan Lampedusa, sadece bir dönemin sonunu değil, aynı zamanda büyük bir toplumun dönüşümünü romanında titizlikle gözlere sermişti. Zengin görselliği, derin sosyal analizleri ve tarihsel bağlamdaki anlatımıyla öne çıkan TV dizisi, estetiğiyle dönemin görselliğini yakalamadaki ustalığıyla da övgüyü hak ediyor. Son derece başarılı karakter tahlilleri ile dizinin kahramanlarının dönemin toplumsal yapısındaki değişikliklere nasıl tepki verdikleri senaryoda ustalıkla işlenmiş. Toplumsal yapı ve karakterlerin durumunu güçlü bir şekilde, melankolik bir tonla analiz eden senaryo, nostalji duygusunu seyirciye geçirmeyi başarıyor.

Tarihi kayıplar temasını işleyen Lampedusa’nın romanının zenginliğini yeterince ekrana yansıtmak için dizinin 3 yönetmeni nostaljik bir sinema dilini tercih etmişler. Edebi özellikleri arasında realizm ve tarihsel yansımadaki başarısıyla öne çıkan romanda ve dizinin senaryosunda, içsel çatışmalar ve karakterlerin psikolojik derinliği çok başarılı bir şekilde işlenmiş. Toplumsal değişim karşısında bir tür pasif direniş gösteren karakterler zamanla gerçeklerle, değişimle yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Bu değişimin temsilcilerinden, Prens Don Fabrizio’nun yeğeni Tancredi, Garibaldi’nin ordusuna subay olarak katılır. Palermo’daki bir çatışmada gözünden yaralanınca, Tancredi bir savaş kahramanı olarak evine döner. Don Fabrizio kızkardeşinin oğlu, yetim Tancredi’yi himayesine almıştır. Radikal bir değişimin Kilise’yi mağdur edeceğini gören Prens, Peder Pirrone’yi ailesiyle birlikte yanına alır.

BURJUVAZİ ARİSTOKRASİNİN YERİNİ ALIYOR

Kasabada arsa spekülasyonlarıyla zengin olmuş, sonradan görme Don Sedara’dan pek hoşlanmasa da, ailesini ve servetini güvence altına almak için, yeğeni Tancredi’nin Belediye Başkanının güzel kızı Angelica ile evlenmesini sağlar. Oysa Tancredi ile platonik bir aşk yaşayan kızı Concetta kuzenine deli gibi aşıktır.

Teessüre kapılan genç kız sarayı terk ederek manastıra sığınır ve ailesiyle irtibatını tamamen keser. Orta üst sınıftan tüccarlardan,serbest meslek sahiplerinden, politikacılardan oluşmuş yeni bir sınıf karşısında, aristokrasinin artık miyadının geçmiş olduğuna kanaat getiren Don Fabrizio, kendisine yapılan senatörlük teklifini reddeder.

Don Fabrizio’nun pasif bulduğu oğlu Paolo’ya sorumluluk yüklemesinden sonra, bir görev sırasında Paolo’nun atından düşerek ölmesiyle, Salina ailesi derin bir yasa boğulur. Kardeşinin cenazesine katılmak için gelen Concetta, manastırı terkedip saraya döner ve babasının sağ kolu olur. Babasının zoruyla gittiği Torino’da kendisini hala seven Tancredi ile buluşur. Tancredi’nin Angelica’yı sosyeteye takdim ettiği baloda, Don Fabrizio kendisini yalnız ve yıkılmış bir halde hisseder. Bu sahne asil sınıfın can çekişmesinin bir metaforu olarak okunabilir. Dizinin son 2 bölümü Lampedusa’nın vermek istediği mesajları yansıtması ve mizansenindeki etkileyiciliğiyle çok başarılı. Luchino Visconti’nin filmini görmeyen genç nesil okuyucularıma, 40 milyon $’lık bütçesiyle İtalya’nın bu en pahallı TV dizisini muhakkak izlemesini öneririm. Görkemli final bölümünün sürprizleriyle etkileneceklerinden eminim.

Epik dönem filmi “Leopar”, dramatik yoğunluğu, usta işi mizanseni, uluslararası oyuncu kadrosu, Nino Rota’nın unutulmaz müzik partisyonu, Giuseppe Rotunno’nun görkemli fotografları, inandırıcı dekorlarıyla, dönem atmosferini yansıtmadaki başarısıyla, çevrildiği yıl İtalyanların “Rüzgar Gibi Geçti”si olarak anılmaktaydı. Filmi merak eden genç okuyucularım, 1963 versiyonunu internetten izleyeyip NETFLİX dizisiyle kıyaslayabilirler. Önemli farklardan biri, Luchino Visconti’nin finali, 1 saate yakın bir süre ayırdığı balo sekansıyla yaparak bitirmesi. Uzun balo sahnesi filmin temasını derinleştirerek izleyiciye görsel bir şölen sunar. Bu sahne sinema tarihinin en görkemli sekanslarından biri olarak kabul edilir. Balo boyunca Prens Salina, hem ait olduğu toplumsal sınıfın değişimini, hem de kendi geçmişiyle bugününü derinlemesine düşünür.

Visconti’nin “Leopar”ının senaryo yazarları arasında, birçok Neorealist başyapıtta imzası bulunan Suso Cecchi D’Amico vardı. Bu kadın senaryo yazarı, benim “sinema tarihinin en iyi filmleri” listemin en başındaki, Vittorio de Sica’nın “Bisiklet Hırsızları / Ladri Di Biciclette”nin senarist kadrosundaydı. NETFLİX dizisinin senaryo yazarları (aynı zamanda yapımcılar arasındaki) İngiliz Richard Warlow ile Amerikalı Benj Walters. Dizinin 6 bölümünün 3 yönetmeni var. 4 bölümün yönetmeni İngiliz Tom Shankland ünlü bir dizi yönetmeni olarak, “Les Miserables” ve “House of Cards” ile tanınıyor. 2 İtalyan Laura Luchetti ve Giuseppe Capotondi dizinin birer bölümünü yönettiler. Dizinin görüntü yönetmeni, aktörlük kariyeri de olan Danimarkalı Nicolai Brüel, Salina’ların sarayı andıran malikanesindeki ve kalabalık sahnelerde, dönem atmosferini sağlamada yönetmenlere katkıda bulunuyor. Dizide Don Fabrizio’yu canlandıran İtalyan sinema ve dizi aktörü Kim Rossi Stuart, Matteo Garrone’nin “Pinocchio”sunda oynamıştı. Angelica’yı Monica Bellucci ile Vincent Cassel’in kızı Deva Cassel başarıyla canlandırıyor. Cartier ve Dior’un marka elçisi olan 20 yaşındaki aktris, sinemadaki ilk rolünü 2023 yılında Laura Luchetti’nin “La Bella Estate” filminde oynamıştı.

Yönetmen : Tom Shankland, Giuseppe Capotondi, Laura Luchetti

Senaryo : Giuseppe Tomasi di Lampedusa, Benji Walters, Laura Luchetti

Görüntü Yönetmeni : Nicolai Brüel

Kurgu : Clelio Benevento, Alessio Doglione

Müzik : Paolo Buonvino

Oyuncular : Kim Rossi Stuart, Deva Cassel, Saul Nanni, Benedetta Porcaroli, Astrid Meloni, Mario Patanè, Corrado Invernizzi, Francesco Colella, Paolo Calabresi, Greta Esposito

İtalya-İngiltere / Dram-Tarihi / 8 Bölüm 60 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz