Pamuk Prenses / Snow White / Disney’s Snow White
PAMUK PRENSES VE… SADECE PAMUK PRENSES
Bazı olayların da masal ‘gerçek dışılığının’ sınırlarını da zorlayan bir şekilde verildiğini hesaba katarsak, bu yeni ‘Pamuk Prenses’ ait olduğu hatırayı kullanan ama bir ölçüde de bunu reddeden bir film. Hikayenin yaratıcıları Grimm kardeşlerin sonucu görebilse muhtemelen ‘senaryoda nerelere gitmişler?’ diyecekleri bir yapım. Her şeye rağmen tabii ki aileleri eşliğinde sinema salonlarının yolunu tutacak çocuk seyircilerin hoşça vakit geçireceği kesin!
Daha önce (ortak veya tek) yapımcısı olduğu filmlerde zaman zaman maddi ‘kazanç’ elde etmeyen Disney şirketi, son zamanlarda eski, klasikleşmiş masalları ‘tozlu raflardan’ indirerek, büyük bütçeli uyarlamalarını sunmaya başladı. Bilindiği üzere bu ‘remake’lerin bir kısmı kurmaca film, bir kısmı animasyon, bir diğer kısımı ise ‘live-action’ teknolojisiyle desteklenmiş formatlarda karşımıza geldi.
Sonuçlar tatmin ediciydi : önce ‘Orman çocuğu’ uyarlaması ciddi bir kazanç getirdi. Ardından ‘Külkedisi’nin remake’i başaralı bir gişe skoru yakaladı. Stüdyo, en son ‘Mufasa; Aslan Kral’la bir kere daha şansını denedi ve sonuç, eleştirmenleri ikiye bölmüş olsa da gişe açısından tam bir başarı hatta rekorlara yaklaşan bir rakamdı. (200 milyon dolarlık bir bütçe için 714 milyon dolarlık bir kazanç!)
Dolayısıyla 2016 yılından beri dile getirilen ‘Pamuk Prenses’ uyarlaması fikri, muhtemelen, geçmiş sonuçlara bakan Disney stüdyosu yapımcılarının âdeta ‘ellerini ovuşturmasına’ yol açmıştır…
Bu hafta vizyona çıkan ‘Pamuk Prenses’ filmi ile ilgili düşüncelerimize geçmeden önce belki filmin kendisinin de önüne geçen, etrafında dönen polemik ve verilen tepkilerden bahsetmekte yarar var :
Herkes, Disney şirketinin filmin galasını (normalde olduğu gibi) bütün gazetecilerin ve eleştirmelerin katılımıyla, görkemli bir ‘kırmızı halı’ geçişiyle gerçekleştireceği beklentisi içindeydi. Ama 15 Martta yapılacağı duyurulan gala, kimsenin anlamlandıramadığı bir şekilde çok daha ‘aceleye getirilmiş’, çok kısıtlanmış bir kontenjanla ve nerdeyse hiçbir gazetecinin kabul edilmediği bir şekilde, bir ön gösterim olarak adeta ‘sıkı yönetim’ ilan edilmiş gibi gerçekleşti.
Aklımıza gelen ilk neden, yapımcıların da filmin başarısından şüphe ettiği ve eleştirmenlerin yapacağı olumsuz yorumların gişe rakamlarını etkilemesinin önüne geçmek istediği oldu. Ancak işin aslı farklıydı: Başrolleri paylaşan Rachel Zegler ve Gal Gadot’un İsrail- Filistin savaşı hakkındaki birbirlerine karşıt fikirlerini (Gadot İsrail’i, Zegler ise Filistin’i destekliyordu) bir kenara koyarsak, özellikle Zegler’ın öncekilerinden farklı bir ‘Pamuk Prenses’ çizmek istemesi ve rolü hakkında yaptığı yorumlar basında zaten ciddi bir tepki toplamıştı. Dolayısıyla stüdyo, oyuncularını basından uzak tutarak ‘onları’ biraz korumak istemişti. Zegler’in ‘Pamuk Presesin başka bir versiyonunu sunuyoruz (….)
Filmimizin asıl amaçlarından biri genç kadın ve insanlara aslında ne kadar güçlü olabilecekleridir’ tarzında açıklamaları ve Kolombiya kökenli Zegler’in ten renginin esinlenen kahramandan çok farklı olması beraberinde birçok tartışma getirdi. Bazıları bunu klasikleşmiş bir öyküyü modernize etme isteği bazıları ise yersiz bir ‘wokeism’ çabası olarak gördü. Üstelik yine Zegler’in hikayenin ‘beyaz atlı prensi hakkında ‘Bu sefer kendini prensin tacizlerine(!) teslim eden bir Pamuk Prenses olmayacak!’ eklemeleri endişeleri daha da yükseğe çekiyordu.
Bir diğer yandan da hepimizin özellikle ‘Game of Thrones’ dizisinden tanıdığımız Peter Dinklage filmdeki yedi cücelerin sunulma tarzını eleştirmesi gündeme geldi. Oyuncuya göre orijinal hikayenin ana öğelerinden biri olan yedi cüceler bu filmde bir mağarada yaşayan, kıt zekalı ‘gnome’lar gibi sunulmuştu. Dinklage filmdeki ekibin ve oyuncuların emeğine saygı duymakla beraber yine de ‘Pamuk Prenses’te bir ‘riyakarlık’ havası hissettiğini dile getiriyordu.
Bütün bu tartışmalar ve yorumlar ışığında kısaca filme bakacak olursak : Öncelikle filmin görsel gücünün hakkını vermemiz gerekir. Hem sunulan hayali dünya, hem filmdeki dekorlar, kostümler vb. yani kısaca filmdeki sanat yönetimi tabii ki son derece başarılı ve etkileyici. Aynı şekilde bu tür filmlerle aşina olan yönetmen Marc Webb’in de çok özgün olmasa da genel hatlarıyla dozunda ve dinamik bir yönetmenlik sergilediğini söyleyebiliriz.
Casting’e gelince : Gal Gadot kötü kraliçe rolünde güzelliğiyle ve beden diliyle kabul edilebilir hatta ilginç ve belli ölçülerde eğlendirici bir portre çizse de bizce Rachel Zegler nerdeyse hiçbir anda özlediğimiz, çocuklukta dinlediğimiz hikâyelerin en önemli kahramanlarından biri olan Pamuk Prenses’le uyuşamıyor, asla ‘O’ olamıyor değil olmak istemiyor! Ne (eserde olmayan) çocukluk sekanslarında ne de sonrasında gördüğümüz yetişkinlik sekanslarında gösterdiği ruh hali ve fiziği Pamuk Prensesle örtüşüyor. Burada bahsettiğimiz sadece ten rengi farklılığı değil ve tabii ki Zegler’in belli bir güzelliği var ama bizim hayallerimizi süsleyen, zarafet ve çocukluk arasında gidip gelen, etrafında adeta saf ve naif bir dünya yaratan ve hem eylemlerinden hem de yüz ifadesinden sadece iyilik akan kahramandan çok uzağız. Zegler’in her ne kadar iyi niyetli ve masum bir karakter çizmeye çalışsa da her zaman aklının köşesinde bir plan olduğunu, sonuçları önceden hesaplanmış eylemlerde bulunduğunu görüyoruz. Bunda kuşkusuz yine oyuncunun açıkladığı ‘ataerkil sisteme karşı duran bir Pamuk Prenses’ amacının da bir payı var.
Ancak bizce bu amaçta da bir tutarsızlık var çünkü hikayede ana erkek karakterlerin nerdeyse ikisi de iyi niyetli…Pamuk presesin babası Kral, kötü kraliçenin kıskacına düşmeden önce hem hakkaniyetli hem de şefkatli bir karakter. Sonrasında Pamuk Prensese aşık olan Jonathan da zaten kötü kraliçenin zalim yönetimine karşı isyan başlatmış, adalete sonuna kadar inanan bir genç adam. Bu arada hikayedeki beyaz atlı Prensin burada orman haydutlarının başına geçmiş, kendi çapında ‘Robin Hood’luk yapan, asi bir genç adam olarak verilmesinin de masaldaki büyüyü kasten bozduğun rahatça söyleyebiliriz.
Bizce asıl sorun (nedense?) hikayeye sonradan iliştirilen yedi cücelerde göze çarpıyor. Filmin yapımcıları neden bu rollerde gerçek cüce oyuncuları kullanmadılar bilemeyiz (dediklerine göre en baştan öyle planlanmış) ama CGI yoluyla yaratılmış bu karakterlerin hem ‘sahte’ (masal içinde bir sahteciliği kastediyoruz) hem de açıkça bir süre sonra eğlendiren değil yoran ve Dinklage’in değindiği gibi küçümseyici zekaya sahip varlıklar olarak sunulması bizce hikâyeye en büyük darbeyi indiriyor.
Sonuç olarak, bazı olayların da masal ‘gerçek dışılığının’ sınırlarını da zorlayan bir şekilde verildiğini (Jonathan’ın zincirlerini arkadaşının yardımıyla kırdıktan sonra adeta ‘elin kolonu sallayarak’ şatodan kaçması gibi sekanslar) hesaba katarsak, bu yeni ‘Pamuk Prenses’ ait olduğu hatırayı kullanan ama bir ölçüde de bunu reddeden (hatta ismini bile Pamuk Prenses olarak sınırlandırıyor) bir film. Hikayenin yaratıcıları Grimm kardeşlerin sonucu görebilse muhtemelen ‘senaryoda nerelere gitmişler?’ diyecekleri bir yapım. Her şeye rağmen tabii ki aileleri eşliğinde sinema salonlarının yolunu tutacak çocuk seyircilerin hoşça vakit geçireceği kesin!
Yönetmen : Marc Webb
Senaryo : Erin Cressida Wilson
Görüntü Yönetmeni : Mandy Walker
Kurgu : Mark Sanger
Müzik : Benj Pasek, Justin Paul
Oyuncular : Rachel Zegler, Gal Gadot, Andrew Burnap, Ansu Kabia, Emilia Faucher, Colin Michael Carmichael, Jimmy Johnston, Samuel Baxter, Jaih Betote, Hadley Fraser, Lorena Andrea
ABD / Macera-Fantastik-Müzikal / 108 Dk.