Merhamet Hikayeleri / Kinds of Kindness

Nezaketten Zalimliğe Geçerken Merhametin Yok Oluşu

Lanthimos’un Merhamet Hikayeleri de aynı şekilde bir grubun beğenisini kazanırken, diğer tarafta nefret edenlerin yorumlarıyla dolup taşacak. Klasik filmleri sevenlere çok da hitap ettiği söylenemez. Yönetmenin filmografisindeki diğer filmlere göre daha aşağı sıralarda kalmasına rağmen, yönetmenin tarzını benimseyenler filme şans vermeli.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Lanthimos Antolojisi Yönetmen koltuğunda, son dönemin yıldızı parlayan yönetmenlerinden Yorgos Lanthimos’un oturduğu Kinds of Kindness / Merhamet Hikayeleri 5 Temmuz itibariyle vizyondaki yerini aldı. Filmde yer alan oyuncular şu şekilde sıralanıyor : Emma Stone, Jesse Plemons, Willem Dafoe, Margaret Qualley, Mamoudou Athie, Hong Chau, Joe Alwyn, Hunter Schafer. Lanthimos filmin senaryosunu beraber çalışmaktan hoşlandığı Efthymis Filippou ile yazdı. İkili daha önceden Alpler, Kutsal Geyiğin Ölümü, Köpek Dişi, Istakoz, Nimic filmlerinde beraber çalışmıştı. Yönetmenin aynı yazarla çalışmayı sevdiği gibi, aynı oyuncularla çalışmayı sevdiğini de biliyoruz. Merhamet Hikayeleri, Emma Stone’la birlikte yaptıkları üçüncü film. Jesse Plemons’un son dönemlerde öne çıkan oyunculuğunu da fark etmiş olan Lanthimos, Merhamet Hikayeleri’nden hemen sonra sete gireceği yeni filmi Bugonia’da yine Plemons ve Stone’la birlikte çalışacak.

Filmin türü dram-komedi olarak geçiyor, ancak filmde yoğun kıvamda absürt ve kara mizah var. Esasında absürtlük düzeyi Lanthimos’un seyirciyi ele geçiren film tavrını yansıtıyor. Yorgos Lanthimos; Yunan Tuhaf Yeni Dalga akımının öncülüğüyle başlayan hikayesini, Avrupa kıyılarından Hollywood’a taşıyan nadide iyi yönetmenden biri sayılabilir. Daha önce çekmiş olduğu filmlerle sıkça ödüllendirilen yönetmenin 2023’e damga vuran Poor Things / Zavallılar filminin akabinde gelen Kinds of Kindness’ı, yönetmenin seyircisine erken hediyesi denebilir.

Poor Things prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali’nde aldığı En iyi Film ödülünden sonra, özellikle Emma Stone’un öne çıkan üst düzey oyunculuğu sayesinde ödül sezonunun son gününe kadar kendinden bahsettirmeyi başarmıştı. Herkes Poor Things’i konuşurken Lanthimos, arayı hiç soğutmadan Kinds of Kindness için sete girmişti. Poor Things’in başyapıt olarak değerlendirilmesinden sonra ilk gösterimini Cannes Film Festivali’nde yapan Merhamet Hikayeleri’nden beklenen sesler yükselmedi. Kimi eleştirmen hızlıya getirilmiş, üstüne çok düşünülmemiş senaryolardan oluşan bir film olduğunu söylerken, diğer taraftan filmi orta seviye bulanlar da oldu. Bu bir başyapıttır, yıla damgasını vuracak gibi söylemler söz konusu bile olmadı.

Ödül sezonunda ne derece başarı kazanır, tartışılır; ancak kurak geçen 2024 yılında Kinds of Kindness’a en azından bir şans verilebilir. Ben filmi beğenen taraftayım. Lanthimos’un en iyilerinden olarak değerlendirmesem de, filmi 3 saat boyunca sıkılmadan ve merakla izledim.

Nezaketin Zayıflık Sanıldığı Bir Dünyayla Alay Etmek

Merhamet Hikayeleri, 3 orta metrajlı filmden oluşan bir antoloji olarak değerlendirilebilir. Yönetmen, absürt ve kara mizahla kazandığı seyircisine, ben hala eski Lanthimos’um diyor. Merhamet Hikayeleri’nde anlatılan üç farklı anlatı da aynı oyuncularla çekilmiş. Farklı hikayeleri ve farklı karakterleri aynı oyuncular aracılığıyla izlemek epey keyifli. 2 saat 45 dakikalık süresi akıp gidiyor. Filmler bir distopyada geçmese de distopya etkisiyle gelişen senaryolara sahip. Film Merhamet Hikayeleri olarak çevrilmesine rağmen, Kinds of Kindness aslında ‘’nezaket türleri’’ manasına geliyor. Filmde ana tema olarak, iyi ve nezaket sahibi insanların yaşadıklarının etkisiyle nezaketten bencil ve zalim kişilere dönüşmesi anlatılıyor. Filmde, nezaketin zayıflık sanıldığı bir dünyayla, efendi-köle zıtlığını da kullanarak nüktedan bir ton seçiliyor. Seks, Merhamet Hikayeleri’nde köleliği temsil ediyor.

R.M.F.’nin Ölümü

İlk film R. M. F.’nin Ölümü olarak isimlendirilmiş. Açılış filminde, kamera filmin tüm sahnelerde yer alan Jesse Plemons’un hayat verdiği Robert Fletcher karakterine odaklanıyor. Bir patron-çalışan ilişkisi üzerinden sistem eleştirisi yapılıyor. Patronların çalışanlarının üstünde ne derece söz hakkı olduğunu, çalışanların kölelik düzeyinde hayatlar yaşadığını, paranın insanı bağımlı ve itaatkar hale getirdiğini nefis bir absürtlükle dile getiriyor. Çalışanının aile hayatından, kıyafetine, aldığı kiloya kadar müdahale eden karaktere de Willem Dafoe ustalıkla hayat vermiş. Patronu Raymond tarafından ince ince köle olmaya alıştırılan Robert’ın, patronunun son isteğine itiraz etmesiyle hikaye örgüsü tırmanıyor. Hayırı cevap olarak kabul etmeyen bir adama hayır cevabını vermesiyle hayatı altüst olan Robert eski hayatına dönmenin çarelerini arıyor. Filmin finalinde, eleştirilen bağımlılık ve kapitalizm kazanıyor.

R.M.F Uçuyor

İkinci filmde R.M.F Uçuyor isminde karar kılınmış. Jesse Plemons bu hikayede karşımıza bir polis memuru olarak çıkıyor. Deniz biyoloğu olan karısı Liz’in kaybolmasıyla başlayan film, Liz’in bulunması ve evine dönmesiyle yaşanan tuhaf olayları anlatıyor. İkinci filmde pornografik görüntüler ve body horror türüne göz kırpan sahneler mevcut. Yakın arkadaşları olan çiftle yaptıkları grup seks görüntüleri sıradan insanlar olmadıklarını gösteriyor. Daniel’ın (Jesse Plemons) karısının geri döndükten sonra onda tuhaf bulduğu değişiklikler nedeniyle paronoyak birine dönüşerek nazik birinden zalim biri oluşuna tanıklık ediyoruz. Belki de üç film arasında en absürt olan bölüm bu olabilir. İkili ilişkiler üzerinden sahiplik, efendi- köle durumunu çok iyi anlatıyor. Metaforların iyi şekilde kullanıldığı, yer yer seyirciyi rahatsız edecek görüntülerin bulunduğu bu bölüm insanın zihninin ona oynadığı oyunlarının ne kadar ileriye gidebileceğini tasvir ediyor.

R.M.F. Sandviç Yiyor

Bu bölümde, son dönemde dünyayı kasıp kavuran kişisel gelişim yöntemlerinin insanı ne hale getirdiğinin absürt bir örneğini izliyoruz. Kamera; kişisel gelişim, olumlama, temiz zihin ve beden olgularıyla peyda olmuş bir tarikatın iki üyesine odaklanıyor. Emily (Emma Stone) ve Andrew (Jesse Plemons) ölü insanları canlandırma yetisine sahip bir kadının arayışında olan iki tarikat üyesi olarak karşımıza çıkıyorlar. İkizi olan bir kadın arayışındalardır ve bu ikizlerden yeteneği olmayanın mutlaka ölmüş olması gerekiyordur. Belli bir yaş, kilo ve beden ölçülerine sahip bir kadının varlığına inanıyorlar. Emily tarikata katıldığı için kızını ve kocasını geride bırakmış bir kadındır, yine de onları gizlice ziyaret eder.

Filmde tarikat liderleri olarak Omi ve Aka isimleriyle Willem Dafoe ve Hong Chau’yu izliyoruz. Tarikat üyelerinin onlardan başkalarıyla cinsel ilişkiye girmelerini yasaklamış, aksi olursa bedenlerinin kirleneceği ve tarikattan atılacakları tehdidi kibarca zihinlere işleniyor. Bu kısımda da yine kölelik, itaat eylemleri söz konusu denebilir. Filmler arasında kara mizahın en iyi kullanıldığı bölüm bu gibi görünüyor. Emma Stone’un artık bir fetişe dönüşen ve doğaçlama yaptığı, filmin tanıtımında yer alan dansını da bu kısımda izliyoruz. Filmin ilk kısmında ölen karakterinin son kısımda tekrar karşımıza çıkması durumu, filmler arasındaki bağlantıyı dengeliyor.

Son Söz

Filmler kara mizahla renklense de, genel olarak bir finalsizlik söz konusu. Böyle absürt hikayeler söz konusu olduğunda, genele yayılan anlatımın zorluğunu en azından net bir finalle daha anlaşılır yapmak distopya, kara mizah, film-noir, bilim kurgu, fantastik türünü bir adım ileriye taşıyan en etkili yöntem diyebiliriz. Lanthimos ve Filippou buna çok da takılmamış görünüyor. Filmlerin geneline yayılan grotesk anlatı, özellikle ikinci filmde pik yapıyor. Kamera bazen renkliden griye dönüyor. Filmdeki renk kullanımı, kostüm seçimleri sıradan gibi görünse de akılda kalıcı. Emma Stone’a ve Olivia Colman’a En iyi Kadın Oyuncu Oscar’ını kazandıran yönetmen Lanthimos, Kinds of Kindness’la Jesse Plemons’a Cannes Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandırdı.

Filmin başlangıcından finaline kadar, tüm sahnelerinde yer alan müzikleri filme iyi şekilde eşlik ediyor. Gerilimin ve absürtlüğün hız kazanmasına etki eden müzik seçimleri, filme değer katıyor. Daha film başlarken Sweet Dreams’i işitmek fragmanların ilk çıktığı zamanki heyecanı hissettiriyor. Herkese hitap etmeyecek filmler yapan Lanthimos’un Merhamet Hikayeleri de aynı şekilde bir grubun beğenisini kazanırken, diğer tarafta nefret edenlerin yorumlarıyla dolup taşacak. Klasik filmleri sevenlere çok da hitap ettiği söylenemez. Yönetmenin filmografisindeki diğer filmlere göre daha aşağı sıralarda kalmasına rağmen, yönetmenin tarzını benimseyenler filme şans vermeli.

Yönetmen : Yorgos Lanthimos
Senaryo : Yorgos Lanthimos, Efthymis Filippou
Görüntü Yönetmeni : Robbie Ryan
Kurgu : Yorgos Mavropsaridis
Müzik : Jerskin Fendrix
Oyuncular : Emma Stone, Jesse Plemons, Willem Dafoe, Margaret Qualley, Hong Chau, Joe Alwayn, Mamoudou Athie, Hunter Schafer, Susan Elle, Julianne Binard
ABD / Dram / 164 Dk.
MERHAMET HİKAYELERİ / KİNDS OF KİNDNESS

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz