Mucizeler Parkı
Ne istiyorsan kulağıma fısılda..
Filmde, 10 yaşlarında küçük bir kız çocuğunun, hayalinde yaşattığı bütün hayvanların konuşabildiği Mucizeler Parkı’nde geçen olaylar hikaye ediliyor.
Küçük kız Haziran’ın, anne ve babası ile birlikte mutlu bir yaşamı vardır. Annesi ile birlikte evin her köşesine hayallerinde kurguladıkları Mucize Parkı’nın tüm parçalarını yerleştirirler. Hayvanların konuşabildiği, ailelerin ve çocukların mutlu olduğu bir yerdir burası. Birgün Haziran’ın annesi hastalanır ve tedavi olmak için uzak bir yere gitmek zorunda kalır. Bu duruma üzülen Haziran, yaşamdan soğur ve evin her köşesine annesi ile birlikte kurduğu parkın parçalarını toplayıp ortadan kaldırır. Babası, Haziran’ın morali düzelsin diye okulun çocuklar için düzenlediği kampa gönderir. Aklı babasında kalan, kampa gitmek istemeyen moralsiz Haziran, bir yolunu bulup arkadaşının yardımı ile otobüsten inip kaçar. Önünden geçtiği ormanda, annesi ile birlikte çizdiği Mucizeler Parkı’nın planının havada uçtuğunu görür. Kağıt parçası onu ormanın derinliklerine sürükler. Burası, Haziran ve annesinin hayalinde yaşattıkları Mucizeler Parkı’dır. Ama eski halinden hiç eser yoktur. Park, oyuncak küçük zombi maymunlar tarafından işgal edilmiştir…
Mucizeler Parkında başroller konuşan hayvanların. Burada kötü olan yok, tüm hayvanlar çocukları eğlendirmek için var. Parkta herşey yolunda iken neden neden parkın geleceği tehlikeye giriyor? Bu durum yazılan senaryodan kaynaklanıyor. Anne ve babası ile birlikte sorunsuz bir şekilde yaşayan mutlu bir çocuğun, annesi hastalanınca değişen ikili ruh hali ele alınmış. Atalarımız ”-çocuk çiçek gibidir, bir açar bir solar” diye boştan yere söylememişler. Çocuğun mutlu ve mutsuzken değişen hayal dünyası perdeye oldukça naif bir şekilde yansıtılırken, fiziksel ve zihinsel ızdıraplara göğüs gerip ayakta kalmayı öğrenmesinin altı, kalın çizgilerle çiziliyor.
Film, yukarıda belirttiğim ”fiziksel ve zihinsel” ızdırapları vurgulamasına rağmen genç izleyicileri eğlendirme açısından oldukça yaratıcı. Bunun nedeni de parkın cazibesinin oldukça fazla olması. Zaten hikayede bu parktan besleniyor. Duygu yüklü ilk 20 dakikadan sonra boşluk vermeden maceraya direk giriliyor ve karşı bir ağırlık yaratılarak bol miktarda aksiyon-macera ile o duygu yüklü sahneler seyircinin hafızasından siliniyor. Parkın koruyucu hayvanları ile parkı yok etmek isteyen oyuncak zombilerin savaşı nefes nefese izlenirken, Haziran ve arkadaşlarının parkı kurtarmak için çözüm üretip el ele vererek güç oluşturmaları heyecanla takip ediliyor.
Mucizeler Parkı o kadar güçlü bir yapım değil. Daha tutarlı iyi bir senaryo ile zirve yapabilirdi. Duygusal psikolojiden beslenen hikayeyi izledikten sonra ister istemez insanın aklına şu sorular geliyor. Hikayenin kahramanı Haziran’ın annesi hastalanmasaydı olaylar nasıl gelişecekti? Haziran ayakta kalmayı nasıl başaracaktı? Parkın durumu ne olacaktı? Ama yinede küçük izleyicilere üzüntü, umut, güven, başarı ve dostluk aşılaması açısından değerli bir aile filmi.
Sözün özü : Niyetiniz, hafta sonu çocuklarınızla birlikte sinemaya gidip film izlemekse renkli, eğlenceli, tempolu bir hikayenin anlatıldığı ”Mucizeler Parkı” tam size göre, kaçırmayınız!