İKSV ONLİNE FİLM FESTİVALİ II

Suudi Arabistanlı şair Abdul Rahman Mansour’un 12 çocuğunun sekizincisi olarak 1974’de doğan Haifaa Al-Manosur, ülkesinin ilk ve tek kadın sinemacısı. 2018’e kadar yasak olduğu için, sinemayı babasının temin ettiği videolarla keşfeden, yine babasının desteğiyle Kahire Amerikan Üniversitesinde Edebiyat eğitimi alan, Sydney Üniversitesinde Film Studies yüksek lisansı yapan Al-Mansour, ödüllü üç kısa filmin ardından, Basra Körfezi Arap Ülkelerindeki kadınların yaşamı hakkında 2005’de “Gölgesi Olmayan Kadınlar” adlı belgeseli çekmiş. Dünyanın birçok festivalinde gösterilen, ödüller kazanan film, ülkesinde sinema yapmak isteyen gençlere cesaret vererek yeni bir sinemacı kuşağının gelişmesine de katkıda bulunmuş. İlk gösterimi 2012 Venedik Film Festivalinde yapılan, yazıp yönettiği ilk kurmaca film “Vecide”, Suudi Arabistan Tarihinde Oscar adayı olan ilk film olmuş. Riyad banliyösünde yaşayan, yeşil bir bisiklete sahip olmayı ve onunla gezinmeyi hayal eden 10 yaşındaki bir kızın yaşamına odaklanan “Vecide”, tamamı Suudi Arabistan’da çekilen, üstelik bir kadının çektiği ilk olarak, gerçekten de ilklerin filmi olmuş.

Al-Mansour, 2107’de İngiltere’de geçen dönem filmi “Mary Shelley”i yönetmesi teklif edildiğinde önce çekimser kalmış, ancak tek başına sokağa çıkamadığı ve yabancı erkeklerle konuşması yasak olduğu için, yasal izini olmasına karşın, “Vecide”nin birçok sahnesini, kendisi bir kamyonetin içinde kalıp oyuncularıyla telsiz telefon aracılığıyla iletişim kurarak çekmek zorunda kalmasıyla, babasının desteğiyle iyi bir eğitim almış olan, ancak döneminin bütün kadınları gibi ikinci cins olarak ikincil muamelesi gören, romanının ilk baskısına kendi adını koyamayan Mary’nin yaşadıkları arasındaki benzerlikler sebebiyle filmi çekmeye karar vermiş.

Suudi Arabistan’da yaptığı ilk filmlerde kendi coğrafyasındaki kadınlarının sorunsalına eğilmiş olan Al-Mansoor’un ülkesi dışında çektiği ikinci film olan ABD yapımı “Nappily Ever After” (2018) de kadın odaklı bir çalışma olmuş.

Suudilerin geleneksel ve kısıtlayıcı kültürlerini eleştirel bir bakışla yenilemeleri gereksinimi, bağnazlığın tehlikeleri, hoşgörünün şart olduğu gibi tabu konuları tartışmaya açmasıyla Suudi Arabistan’da hem övülen, hem yerilen Haifaa Al-Manosur, en iyi bildiği türden hikâyelere dönerek, kendi ülkesinin kendi insanlarını anlatan bu son filminde de yine güçlü bir kadın öyküsüyle karşımızda. “Mükemmel Aday / A Perfect Candidate”, ilginç bir fikirden yola çıkmasına karşın artıları ve eksileri olan orta halli bir çalışma.

Vecide”den beri geçen 5 yılda Suudi Arabistan’da kadınların göreceli özgürleşmesiyle ilgili bazı değişiklikler gerçekleşmiştir. Filmin başkarakteri Dr. Meryem karşımıza, çalıştığı kliniğe tek başına sürdüğü arabasının direksiyonunda giderken çıkar. Ancak, hastanedeki tek doktor olarak bir sedyede getirilen yaralı yaşlı erkeğin hayatını kurtarmaya hazırlanırken, adamın kadın olduğu için Meryem’in tedavisini gülünç bir inat ve ön yargıyla reddetmesi, ülkedeki cinsiyetçi cehaletin hâlâ bütün gücüyle devam ettiğini ortaya koyar.

Yakın zamanda kaybettiği eşinin yasını tutmakta olan müzisyen babası ve kız kardeşleri fotografçı Selma ve yeniyetme Sara ile yaşayan Meryem, kasabada çalıştığı ilk yardım ve acil bakım kliniğinden, hastaneye götüren asfaltlanmamış ve arızalı su borusu yüzünden devamlı su basman yoldan ve tabii ki ülkedeki baskıdan kurtulmak için, Dubai’de katılacağı bir tıbbi konferansta iş başvurusunda bulunmaya niyetlidir. Hava alanında pasaportunun süresinin dolmuş olduğu fark edilen Meryem, babası yöresel bir müzik gurubuyla turneye çıktığı ve babanın resmi müsaadesi olmadan yolculuğa çıkmasına imkân olmayışıyla uçağa alınmaz. Ama, izin sorununu çözmeye çalışırken, tesadüfler onu, belediye meclisi üyeliği adaylığına götürür.

Amacı bir güldürü yapmak olmasa da öykü herkesin kendi toplumsal cinsiyet kodlarıyla epey zeki bir mizah duygusuyla oynamayı başarırken Al Mansour, Suudi Arabistan’da kadınların maruz kaldığı baskıyı sadece cinsiyet ayırımı yapan, kadınları aşağılayan kendini beğenmiş ve baskıcı erkek egemen tutumla değil, her türlü hakkından mahrum edilmişken, kendilerinden birini desteklemek için kocalarından izin almayı düşünen kadınların üzerinden de eleştirir.

Mahalle baskısının sadece kadınların özgürleşmesine değil her türlü yeniliğe ve serbestliğe karşı olduğunu çok iyi bilen Haifaa Al-Manosur, Meryem’in öyküsünü anlatırken, karısının ölümüyle manen yıkılmış olan babasının turne devam ettikçe, müziğin ve müzisyen arkadaşlarının desteğiyle giderek yeniden yaşama bağlanışına, ancak ekibin müziği kesinlikle reddeden radikallerle mücadele etmek zorunda kalışına da değinir.

İlk kadın adayları olarak kasaba halkını hem şaşırtan hem de kızdıran Meryem, ciddiye alınmak ve adaylığının görünür amacı olan bozuk yolu tamir ettirmek için ciddi bir savaş vermek zorunda kalır. Babalarının yokluğunda evlerini geçici bir kampanya merkezine çeviren üç kız kardeşin samimi ve sevecen ilişkileri, filmin keyifle ve Meryem’in değiştirme gücüne inanç ve umutla izlenmesini sağlar. “Mükemmel Aday”ın belki de en büyük gücü, erkeklerden bağımsız olarak davranmaya ve yaşamaya çalışan, her birinin kişisel dünya görüşü ve seçimler hakkında farklı farklı görüşleri olsa da, ortak paydaları birbirlerine karşı sınırsız güven ve sevgileri olan üç kadın karakterini öne çıkarmaya cesaret etmesindedir.

Ancak sağlam eleştirel bakışına ve başarılı oyuncu yönetimine karşın, “Mükemmel Aday” bana göre sinemasal yönden çok da başarılı değil. Haifaa Al-Manosur’un asıl kusuru her zaman da gelişseler, birbirini bir miktar da etkileseler, Meryem’in adaylığı ve babasının turnesi gibi iki ayrı öyküyü birbirine ustalıkla yediremeyişindedir. Hele turnenin tüm ayrıntıları ve neredeyse bütün konserleriyle anlatılması, filmin temposunun düşmesine, anlatının iyice sarkmasına sebep olur.

Mükemmel Adaycinsiyetçi ve baskıcı bir rejimde yaşananlara özgürlükçü ve eleştirel bakışıyla epey ilginç, ancak biraz takılarak akan anlatımı ve birbirini pek de tamamlamayan çiftli öyküsüyle sinema olarak izleyiciyi tam olarak doyurmayan bir film. 19 Hazirandan itibaren beş gün gösterimde kalacak. Meraklısına.

Yazar : Erdoğan Mitrani

Yönetmen : Haifaa Al Mansour

Senaryo : Haifaa Al Mansour, Brad Niemann

Görüntü Yönetmeni : Patrick Orth

Müzik : Volker Bertelmann

Oyuncular : Mila Al Zahrani, Dae Al Hilali, Nora Al Awad, Khalid Abdulraheem, Shafi Alharthy, Tareq Al Khaldi, Khadeeja Mua’th

Suudi Arabistan-Almanya / Dram / 104 Dk.

ortakoltuk.com
ortakoltuk.com

ortakoltuk.com

OrtaKoltuk Puanı:

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz