Rabiye Kurnaz George W. Bush’a Karşı / Rabiye Kurnaz vs George W. Bush
Son Berlin Film Festivalinde ödül listesine 2 ödülle giren tek film
Film Guantanamo’da 5 yıl suçsuz yere hapis yatan Murat’ın az bilinen öyküsünü, annesinin verdiği mücadele üzerinde anlatıyor. “Anne sevgisi tüm engelleri aşar” temalı film, neşeli ritmiyle bir biyografik komedi. Bremen’li ev kadını Rabiye Kurnaz Washington’daki Yargıtay’a kadar götürdüğü mücadeleden galip ayrılıyor.
Guantanamo’da 5 yıl suçsuz yere yatan Türk genci Murat Kurnaz’ın bizde az bilinen öyküsünü beyaz perdeye aktaran “Rabiye Kurnaz George W. Bush’a Karşı / Rabiye Kurnaz vs George W. Bush” filmi son Berlin Film Festivalinden 2 ödülle ayrıldı: Laila Stieler En İyi Senaryo Ödülünü, Rabiye Kurnaz’ı canlandıran Meltem Kaplan En İyi Başrol Oyuncusu seçildi.
Roberto Benigni’nin 3 Oscar ve Cannes Film Festivali Jüri Büyük Ödülü sahibi “Hayat Güzeldir / La Vita E Bella” (1997), İtalya’da yaşanan Holokost kabusunu komedi kalıpları içinde işlediği için özgün bulunmuştu. Aynı yoldan giden senaryo yazarı Laila Steieler, Guantanamo Körfezi dramlarından biri olan Murat Kurnaz’ın öyküsünü, orada yaşadıklarından değil, mizah duygusu yüksek annesi Rabiye’nin verdiği mücadele üzerinden, yine komedi kalıpları içinde senaryosuna taşıdı.
AMERİKA’NIN IRKÇI VE EMPERYALİST YÜZÜ
Oğlu Murat’ın Guantanamo’dan serbest bırakılması için verdiği mücadele, Türk ev kadını Rabiye Kurnaz’ı Bremen’deki mütevazi evinden dünya siyasetine ve Washington’daki Yargıtay’a kadar götürüyor. Rabiye’nin ABD Başkanı George w. Bush’a karşı açtığı savaşı David’in Goliath’la kapışmasıyla kıyaslamak mümkün.
Filmin açılış sahnesinde 2001 yılının bir Ekim sabahı Türk göçmen Kurnaz ailesinin Bremendeki evinde, anne Rabiye (Meltem Kaplan) büyük oğlu Murat’ı (Abdullah Emre Öztürk) kahvaltıya çağırdığında onun evde olmadığını öğreniyor. Kızkardeşi Nuriye’yi (Sevda Polat) yanına alan Rabiye, Murat’ın gittiği caminin imamından ve oğlunu etkilediğini bildiği, karanlık bir kişi olan Sedat Bilmen’den bilgi alamayınca polise başvurur.
Polis video kayıtlarından Murat’ın Pakistan’a giden bir uçakla havaalanından ayrıldığını tespit eder. Pakistan polisi ABD’nin teröristler için verdiği para ödülünden yararlanmak için Murat’ı CİA’e teslim etmiştir. Aleyhine hiçbir suç deliline ulaşılamamasına rağmen, Guantenamo Körfezine götürülen Murat işkenceye tabi tutulmuştur. Rabiye oğlunun haklarının peşine düşmek için Av. Bernhard Docke ( Alexander Scheer) ile anlaşır.
11 Eylül travmasınından birkaç ay sonra, Türk vatandaşı olmasına rağmen Türk yetkililerle Alman otoriteleri, Murat’ın serbest bırakılması için yardımcı olmayı reddederler. Rabiye Ankara’ya gidip Adalet Bakanına oğlunun Pakistan’a sadece cami ziyareti için gittiğini, El Kaide ile irtibatı olmamasına rağmen 2 yıldır tutuklu olduğunu anlatır. Murat’ın Ankara’da yaşayan karısı Fadime’ye (Şafak Şengül) gidip kendisini teselli eder.
Avukatıyla Washington’a giden Rabiye “Guantanamo İnsan Hakları Komisyonu” aracılığıyla sesini medyaya ve kamuoyuna duyurur. Afganistan’da yakalanan Amerikalı John Walker’in mahkemede yargılanmasına rağmen, yabancıların hakim karşısına çıkarılmadan yıllarca hapiste tutulmaları, Amerikalı ünlü bir insan hakları avukatı tarafından dile getirilir.
Bu avukat Guantanamo’da ziyaret ettiği Murat’ın gördüğü işkenceleri bir basın konferansında anlatır. Almanya’nın ilk kadın başbakanı Angela Merkel, Aralık 2015’te Kurnaz ailesine yazdığı bir mektupta Türk , Alman ve Amerikan otoriteleriyle görüşüp Murat olayıyla ilgileneceğini bildirir.
Mercedes fabrikası çalışanı kocası Mehmet’in (Nazmi Kırık) “oğlum muhakkak birşeyler yapmıştır” deyince, Rabiye “o benim oğlum, serbest kalması için mücadelemden vazgeçmeyeceğim” cevabını verir. Washington’da bir taksi şoförü mahkeme binasına götürdüğü Rabiye’yi televizyondan tanıdığını söyleyip ücret almayı reddeder; “bu utancı yaşayan Amerikalılardan biriyim. Ülkem adına utanıyorum. İnşallah kazanırsınız” der.
19 yaşında tutuklanınca ilgisizlikten 1785 gün hapis yatan Murat Kurnaz olayı Alman basınına “Türk asıllı Taliban savaşçısı” tanımıyla yansımıştı. Film ABD Yüksek Mahkemesine çıkan ve Başkan Bush’a meydan okuyan Rabiye Kurnaz üzerinden, pes etmemenin, mücadele etmenin önemine vurgu yapıyor.
Filmin yönetmeni Andreas Dresden, Murat Kurnaz ile Guantanamo’dan döndükten 2 yıl sonra 2008’de görüştüğünü, Kurnaz’ın “Hayatımın 5 Yılı” adlı kitabını okuduğunu ve eserin kendisini sarstığını anlattı: “İşkence, terör ve haksızlığa uğrama gibi kavramlar Guantanamo’da geçersizdir. Ancak sıradan insanların, yenilmez gibi görünen güçlere karşı mücadele vermesi değerlidir. Rabiye’ye Guantanamodaki oğlundan aylar sonra gelen mektubun ardından, İnsan Hakları avukatı Bernhard Docke’nin becerisiyle olay Ankara’da Adalet Bakanlığına, Washington’daki Yüksek Mahkemeye kadar uzanır. Oğlunun adil bir şekilde yargılanması için Başkan George W. Bush’a karşı dava açan Rabiye verdiği mücadeleyi kazanır, oğlu Murat evine döner.”
BİYOGRAFİK KOMEDİ
Amerika’nın ırkçı ve emperyalist yüzünü yansıtan Küba’daki Guantanamo Körfezi hapishanesinde yaşanan dramlar birçok filme konu oldu. Aralarında ilk akla gelen Michael Winterbottom ve Mat Whitecross’un 2006 tarihli “Guantanamo Yolu / The Road To Guantanamo”su. Filmde Afganistan’da tutuklanıp Guantanamo’da hapsedilen 3 İngiliz gencin yaşadıkları anlatılmıştı. Film 2 yönetmene Berlin Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Gümüş Ayı Ödülünü getirmişti.
Peter Sattler’in ilk uzun metrajlı filmi “Camp X-Ray” (2014) Sundance’ta Jüri Büyük Ödülü kazandı. Filmde Kristen Stewart’ın büyük bir başarıyla canlandırdığı kadın asker, genç bir Guantanamo mahkumu ile garip bir ilişki yaşıyordu. “Moritanyalı / The Mauritanian”da (2020) Kevin McDonald, 10 yıldır yargılanmayı bekleyen Moritanyalı Muhamedou Ould Slahl’ın yaşadıklarını anlattı. Bu rolü canlandıran Tahar Rahim ve bu Guantanamo mahkumunu vakasıyla ilgilenen ünlü Amerikalı avukatı oynayan Jodie Foster performanslarıyla övgü almıştı. Bu kaliteli film henüz bizde vizyon şansı bulmadı.
“Rabiye Kurnaz..” filminin son bölümünde, aleyhine tek kanıt bulunamadığı için Murat sonunda serbest bırakılır. Saçı sakalı 5 yıl boyunca kesilmeyen Murat’ı ailesi tanımakta zorlanır. Murat 2 kardeşinin ismini karıştırır. Yıllarca zincirlere bağlı yaşadığı için yürümekte zorlanır. 7/24 neon ışıkları altında yaşayan Murat, annesine gecenin karanlığını özlediğini söyler.
Filmin kapanış jeneriğindeki alt yazılardan, 2 ABD Soruşturma Komisyonunun, Alman hükümetinin Murat’ın iadesini siyasi nedenlerle engellemeyi denediklerini açıkladığını öğreniriz. ABD’li politikacıların tümü Murat’ın tutukluluk halinden sorumluluk üstlenmediğini ve halen Guantanamo’da, 11 Eylül’den 20 yıl sonra 39 kişinin tutuklu olduğunu öğreniriz.
Avukat Bernhard Docke Murat’ın reabilitasyonunu üstlenmiş ama başarılı olamamış. İlk karısının boşadığı Murat’ın, 2. evliliğinden 3 kızı var. Bremen’de sosyal hizmet uzmanı olarak çalışıyor. Rabiye oğlunun dönüşünden sonra hastalandı. Günümüzde ise sağlığı düzelmiş.
Hassas insanlık hallerine önem veren filmlerinden tanıdığımız yönetmen- senaryo yazarı- oyuncu- yapımcı- kurgucu- görüntü yönetmeni (komple sinemacı) Andreas Dresden, 1963 Doğu Almanya (Gera) doğumlu. Televizyon dizileri olan yönetmenin “Rabiye…” 15. uzun metrajlı filmi. “So Schnell Es Geht İn İstanbul” adlı TV filmi Almanya’da çalışan bir Türk işçisini merkezine almıştı.
2 önemli başarısı Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünde ödüllendirildi. “Wolke 9 / 9. Bulut” (2008) Coup De Coeur Jürisi, “Yarı Yolda / Halt Auf Freier” (2011) draması En İyi Film Ödüllerini kazandı. “Gece Yaratıkları / Nachtgestalten” (1999) Berlin’de Michael Gwisdeke’ye Berlin’de En İyi Erkek Oyuncu Gümüş Ayı Ödülünü getirdi. Aynı festivalde “Yolun Yarısında / Halbe Treppe” Jüri Büyük Ödülü Gümüş Ayı kazandı.
Berlin’in En İyi Başrol Oyuncusu Meltem Kaptan filmin yükünü omuzlarında taşırken, Rabiye rolüne sıcaklık ve mizah katıyor, iyi kalpliliğiyle sempati topluyor. Kendisi aynen canlandırdığı Rabiye gibi enerjik, canlı kişiliğiyle Köln’de stand-up komedileriyle öne çıkan bir sanatçı. Rabiye’nin Guantanamo tutuklularının aileleriyle Washington’daki toplantısında ayakta alkışlanan içten seslenişi, filmin duygu yüklü ve en başarılı sekansıydı.
Sanat hayatını Almanya ve Türkiyede sürdüren aile reisi Mehmet’i canlandıran Nazmi Kırık rolünün hakkını veriyor. Kırık’ın ilk filmi Berlin ödüllü Yeşim Ustaoğlu’nun “Güneşe Yolculuk”tu (1999). Yine aynı yönetmenin “Pandora’nın Kutusu”nda da (2008) oynadı. Kapanış jeneriğinde resmini gördüğümüz Av. Bernhard Docke’ye çok benziyen Alexander Sheer oyuncu kadrosunun başarısına katkı veriyor.
Yönetmen : Andreas Dresen
Senaryo : Laila Stieler
Görüntü Yönetmeni : Andreas Hoefer
Kurgu : Jeorg Hauschild
Müzik : Johanness Repke, Cenk Erdoğan
Oynayanlar : Meltem Kaplan, Alexander Scheer, Charly Huebner, Nazmi Kırık, Sevda Polat, Abdullah Emre Öztürk, Şafak Şengül, Tim Williams, Mert Dinçer
Almanya-Fransa / Biyografi-Dram / 100 Dk.