Rifkin’in Rüyası / Rifkin’s Festival

Woody Allen “RİFKİN’İN RÜYASI” ile 7. sanatın başyapıtları arasında bir geziye çıkıyor

W. ALLEN’İN SİNEMAYA AŞK MEKTUBU

Asla emekli olmayı düşünmediğini söyleyen, “eğer ölecek olursam film setinde ölürüm” diyen Woddy Allen “Vicki, Cristina Barcelona” başyapıtından sonra “Rifkin’in Rüyası / Rifkin’s Festival” için kamerasını yine İspanya’ya taşıyor. “Yılda Bir Film” üretme prensibini 86 yaşında sürdüren sanatçı, tıpkı bir önceki filmi “ Yağmurlu Bir Gün / A Rainy Day in NewYork”ta (2019) olduğu gibi, sabun köpüğü kıvamında, izlendikten sonra kolayca unutulacak bir film yapmış.

Rifkin’in RüyasıW. Allen’in 65 yıllık parlak kariyerine bir değer katmayan filmlerinden. Şüphesiz ki bu 49. filmin ustanın filmografisinde önemli yeri olmayacak. Film Allen’in “kendinden çok genç kadınlarla flört etmeye takıntılı olgun, entellektüel yaşlı erkek” şablonuna uyan bir film. “Rifkin’in Rüyası” Woddy Allen’in eşsiz mizahından izler taşısa da bütünüyle doyurucu, yenilik getiren bir film değil.

Durum komedilerinin büyük ustası olarak bilinen Allen’den, mizah gücünü yansıtan, makineli tüfekten çıkmışçasına gelen esprilerle renklenen sayısız film izledik. “Rifkin’in Rüyası” bunlardan biri değil. Allen “her filmimde sizlere hayat dersleri vermeyi sürdüreceğim” der. Bu filmde sinefillere sesleniyor. Has sinefillerin rüyalarını süsleyen sinema klasiklerini, alter-egosu olan kahramanı Mort Rifkin’in rüyaları aracılığıyla gündeme taşıyor.

İSPANYADAKİ 2. FİLMİ

İzlemekte olduğu San Sebastian Film Festivali filmlerinin fantezisine kapılarak Mort Rifkin’in rüyalarına giren sinema sanatının en ünlü başyapıtları aracılığıyla, W.Allen filminde 7. sanata bir saygı duruşunda bulunuyor. Bu filmlerin en akılda kalıcı sekanslarını, Mort rüyalarında o gün yaşadığı insanlarla değiştirirken, sinefiller doyumsuz güzellikte büyüleyici sahneleri anımsama fırsatını buluyor.

Woody Allen (Orson Welles hariç) Truffault, Godard, Bergman, Bunuel, Fellini gibi Avrupalı yönetmenleri en kaliteli yapıtları aracılığıyla saygı duruşunda bulunuyor. Aralarında 3 filmiyle İngmar Bergman başı çekiyor.

Film sanat tutkunu Amerikalı bir çiftin San Sebastian’da düzenlenen film festivaline katılmak üzere İspanya’ya gelişleriyle başlıyor. Bu küçük festival tatili, çiftin beklediğinden renkli geçecek, görkemli bir hal alacaktır. Konu festivalin yarışma büyüsüne, şehrin çekiciliğine, filmlerin fantezisine kapılan çiftin etrafında dönüyor. Sinema sektörünün bir oyuncu ajansında çalışan Sue’nun (Gina Geshon) çekici Fransız aktör Philippe’i (Louis Garrel) baştan çıkarma gibi bir hedefi vardır.

Üniversitede sinema öğretmenliği yapan, kendi halinde iddiasız bir adam olan Mort Rifkin’in (Wallace Shawn) kendisinden çok genç olan güzel karısına toleranslı davranma gibi bir huyu vardır. Ancak İspanyol güzeli bir psikiyatrist olan Dr. Joana Rojas’a (Elena Ayana) Rifkin’in aşık olmasıyla olaylar bambaşka bir kuluvara sapar. Karısının israrıyla festivale katılan, (W. Allen gibi) hastalık hastası, takıntılı Mort Rifkin, kalp krizi geçirdiği paranoyasıyla soluğu kardiyolog Joana’nın karşısında alır.

Sadakarsiz ve kötü huylu sanatçı kocası Paco (Sergi Lopez) ile mutsuz bir evliliği olan Joana iyi huylu bir adam olan Rifkin’e şehri tanıtma görevini üstlenir. Boynuzlu koca Rifkin Sue’nun Philippe ile hep başbaşa kalma arzusuna katlanır. San Sebastian’ın büyüleyici doğasında çıktıkları gezilerde iyi vakit geçiren, kimyaları uyuşan Mort- Joana ikilisi bir yolculuk sırasında arabalarının lastiğinin patlamasıyla, civardaki Paco’nun atölyesine giderler. Joana kocasını güzel modellerinden biriyle sevişirken yakalamasından sonra pişkin Paco laf kalabalığıyla kendisini affettirmeyi başarır.

Sue kocası Mort ile bozulan ilişkileri hakkında yüzleşir ve kendisini Philippe ile yeni bir hayata başlamak için terkedeceğini söyler. Mort imkansız bir aşkla bağlandığı Joana’ya kendisiyle New York’a gelmesini talep eder. Genç kadın bu talebi kırıcı olmadan kibarca reddeder.

Avrupalı bir yapımcıyla yaptığı filmin prömiyerini Eylül 2020’de San Sebastian Film Festivalinde yapan Woody Allen, cinsel taciz iddialarını yeniden canlandıran me too hareketinin hedef tahtasına oturtulunca, film ABD’de vizyon şansı bulmaz. Me too’culardan gelen tepkiler üzerine, W. Allen kendisiyle 4 filmlik anlaşmayı fesheden Amazon’ 68 milyon dolarlık dava açar.

SAN SEBASTİAN GÜZELLEMESİ …

İspanya’nın kuzeyindeki Bask bölgesinin Bilbao ile beraber en güzel iki şehrinden biri olan, film festivaliyle ünlü San Sebastian’ın görkemli coğrafyasından, görüntü yönetmeni Vittorio Storaro , filmde kartpostal güzelliğinde fotograflar veriyor. Evvelce Woddy Allen ile 2 kez birlikte çalışan İtalyan asıllı Storaro’nun, “Kıyamet / Apocalypse Now”, “Kızıllar / Reds” ve “Son İmparator” ile kazanılmış 3 Oscar Ödülü var. Storaro filmin nostaljik rüya sahnelerini siyah-beyaz çekmiş.

Filmin ilk rüyasında sinema tarihinin en büyük filmi sayılan Orson Welles’in 1941 tarihli başyapıtı “Yurttaş Kane / Citizen Kane” var. Filmin kahramanı Charles Foster Kane’in ölümünden önce söylediği son söz olan ”Rosebud” üzerine bir parodi izliyoruz. Fransız Yeni Dalga akımının kilometre taşlarından biri olan, Jean-Luc Godard‘ın “Serseri Aşıklar / A Bout De Soufle”un önemli yatak sahnesinde, Jean Paul Belmondo- Jean Seberg yerine Mort- Sue çiftini görüyoruz.

Filmde en uzun tutulan rüya sahnesi François Truffaut’nun ünlü “Jules Et Jim”inden esinleniyor. Aynı kadını paylaşan 3 kişilik aşkın sinema tarihinde en çarpıcı örneği olan filmdeki Jeanne Moreau- Oskar Werner- Henri Serre üçlüsünün yerini Gina Gershon- Wallace Shawn- Louis Garrel alıyor. Rüya sahnelerinde 3 filmiyle yer alan İngmar Bergman, W. Allen’in favori yönetmeni olduğunu akla getiriyor.

Yaban Çilekleri” ve Bergman’ın en bilinen filmi “Persona”nın dışında “Rifkin’in Rüyası” “7. Mühür”ün satranç sekansının parodisini yapıyor. Max Von Sydow’un canlandırdığı Antonius’u rüyasında filmin kahramanı Mort Rifkin oynuyor. Rakibi “Ölüm”ü canlandıran Avusturyalı aktör Christoph Waltz Rifkin’e gelecekte tekrar ziyaret edeceğini söyler, Rifkin zaman kazanmaya çalışır.

Woddy Allen’in ölümle ilgili iki nüktesi şöyle: “Ölümden korktuğumdan falan değil, sadece geldiğinde orada olmak istemiyorum”, “Ben ölümsüzlüğü eserlerimle elde etmek istemiyorum, ölmeyerek elde etmek istiyorum”.

Fransa’ya olan sevgisiyle bilinen, Fransızlar tarafından Amerikalılardan çok sevilen Woody Allen 15 kez katıldığı Cannes Film Festivalinin demirbaş yönetmeni sayılır. Sinemada Yahudi mizahının en önemli temsilcisi sayılan, senaryo yazarı- yönetmen- stand’up’çı- müzisyen- oyun yazarı- öykücü Woddy Allen’in bilinmeyen bir sıfatı daha var. Kendisi Cannes Film Festival tarihinde en çok sayıda yarışma dışı fimle katılan sanatçısı.

Yönetmen / Senaryo : Woody Allen

Görüntü Yönetmeni : Vittorio Storaro

Müzik : Stephan Wrembell

Kurgu : Alisa Lepselter

Oynayanlar : Wallace Shawn, Gina Gershon, Louis Garrel, Elena Anaya, Christoph Waltz, Michel Garvey, Sergi Lopez, Damien Chapa, Bobby Stayton

ABD-İspanya-İtalya / Romantik-Komedi / 88 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz