Clifford Büyük Kırmızı Köpek / Clifford The Big Red Dog

Gereksiz, ucuz espriler…

Clifford Büyük Kırmızı Köpek, senaryosunu Justin Malen, Ellen Rapoport, Stan Chervin, Blaise Hemingway dörtlüsünün yazdığı, özgeçmişi çok etkili olmayan yönetmen Walt Becker tarafından modern aile filmine dönüştürülmüş bir yapım.

Aileyi, sevgiyi, iyiyi, kötüyü, dostluğu öne çıkaran eğlenceli ve eğitici yapımlar çocuklar için oldukça önemli. Ancak; İnsanların farklı olan şeylere nasıl tepki verdiklerini anlatan bu filmde bazen gereksiz, ucuz espriler var. Örneğin; Clifford’ın itfaiye hortumundan su çıkarcasına bir ağaca çiş yapması ve çişini Casey dayıya sıçratması, kapalı alanda gaz çıkartması sonucu yanındaki çocuğun kokudan fenalaşması, veteriner ofisinde Clifford’ın kıçına termometreyi kimin sokacağı sahnesi, büyük köpeğin kendi genital bölgesini yalaması, kıç koklama sekansları, oldukça rahatsız edici çift başlı keçinin sürekli gösterilmesi, Casey dayının pislik içinde yaşaması, iş için gittiği şirkette ikram şekerlerini avuçlayarak öğle yemeğim diyerek yemesi, el dezenfektanını eline yüzüne sürdükten sonra pantolonunun içine dökmeye çalışması vs. vs. (çocuklar, bütün dayılar böyle sanacak) Bu ucuz espriler, hikayenin cesaretli büyük kalbini ve bu filmi izleyen insanların ısınan ruhunu gölgeliyor ne yazık ki…

Keşke, yukarıda saydığım akılsız, aptal esprilerden uzak durulup daha hayal gücü yüksek, yaratıcı olunabilseydi. Gereksiz kaba bir mizah ve aksiyon sahneleri yerine bu hikayeden çok daha güzel harika bir film yapılabilirdi. Hangi çocuk, büyük kırmızı köpek Clifford’ın zarar göreceğini düşünerek film izleyeceğine, etrafına zarar veren bir Clifford izlemek ister? Sanırım ebeveynler de bunu istemez.

Keşke büyük ve güçlü olsaydık da dünya bize zarar vermeseydi…

Bu filmde ki esrarengiz hayvan koruyucusu bana, Kevin Spacey‘nin başrolde olduğu ”Dokuz Canlı Bay Tüylü / Nine Lives” filmini hatırlattı. O filmde de esrarengiz koruyucu zengin bir iş adamının kedi’ye dönüşmesine katkı veriyordu. Clifford Büyük Kırmızı Köpeğin hikayesi ise şöyle :

Kırmızı köpek, kendisine Clifford ismi verilmeden önce izbe bir barınakta annesi ve kardeşleri ile birlikte yaşarken belediye çalışanları tarafından bulunur. Belediye çalışanları anne ve yavruları toplarken küçük kırmızı köpeği örtünün altında farketmezler. Yalnız kalan küçük kırmızı köpek sokaklarda yiyecek bulmak için dolaşırken parkda güvercinlerin yemlerine ortak olmaya çalışır. Bunu farkeden yaşlı gizemli bir adam alır ve onu götürür.

Bu arada, New York’un Harlem semtinde 6. sınıfa giden Emily (Darby Camp), iş kadını annesi Maggie (Sienna Guillory) ile birlikte yaşamaktadır. Emily, mahalle esnafından geri dönüşüme gidebilecek kutuları toplayıp, yemek masrafları için okula getirdiği için arkadaşları kendisine ”Yemek Fişi” ismini takarak küçümsemekte ve aşağılamaktadır. Günlerden bir gün Maggie, iş için il dışına çıkmak zorunda kalır. Emily’i üç günlüğüne erkek kardeşi Casey’e (Jack Whitehall) emanet eder. Casey dayı, hiçbir işte dikiş tutturamamış, sorumsuz ama oldukça eğlenceli birisidir.

Emily, dayısı ile parkta gezerken evcil hayvanların bulunduğu bir çadırı ziyaret ederler. Burada esrarengiz yaşlı adam Bridwell (John Cleese) Emily’e küçük kırmızı bir köpeği gösterir ve onu kendisine vermek ister ama dayısı buna şiddetle karşı çıkar. Eve geldiklerinde Emily odasına çıkar ve sırt çantasında bir kıpırtı olduğunu farkeder. Çantayı açtığında kırmızı köpeği görür ve çok sevinir. Ona Clifford ismini koyar. Arkadaşlarının kendisine kötü davranmasından muzdarip olan Emily, uyumadan önce dua ederken ”-Keşke büyük ve güçlü olsaydık da dünya bize zarar vermeseydi” der. Sabah uyandığında ise Clifford’ın üç metrelik dev bir köpeğe dönüştüğünü görür ve müthiş eğlenceli macera başlar…

Bu filmle, on yıllardır çocuklar tarafından çok sevilen bir karaktere lazımlık mizahı ile karmaşaya dönüştürülüp saygısızlık yapıldığını düşünüyorum. Fazla düşünmeden, hazır olan senaryonun üzerinden geçilmiş yapımlara değil Çocuklarımızın hayal gücünü geliştirecek lazımlık mizahından uzak yapımlara ihtiyacımız var.

Bu filmde yürek ısıtan sekanslar yok mu ? Elbette var ama yeterli düzeyde değil. Son sahnede Emily’nin parkda etrafını saran insanlara yaptığı konuşma ise yürek ısıtıcı. Sevgi, nezaket, beraberlik, arkadaşlık, dostluk ve daha iyi yaşanabilir bir Dünya için ”-Keşke büyük ve güçlü olsaydık da dünya bize zarar vermeseydi”.

Yönetmen : Walt Becker

Senaryo : Justin Malen, Ellen Rapoport, Stan Chervin, Blaise Hemingway

Görüntü Yönetmeni : Peter Lyons Collister

Kurgu : Sabrina Plisco

Müzik : John Debney

Oyuncular : Jack Whitehall, Kenan Thompson, Rosie Perez, David Alan Grier, Sienna Guillory, Keith Ewell

ABD / Aile-Macera-Komedi / 97 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz