Suç Bende / Mon Crime

François Ozon, “Peter Von Kant”ın ardından, Fransa’nın süper yıldızlarıyla ışıldayan çılgın bir komediyle geri dönüyor. Dönemin uçuk Amerikan komedilerinden esinlenen Ozon’un “Nihayetinde kız kardeşliğin zaferi hakkında” diyerek tarif ettiği “Suç Bende”, iki iyi arkadaş, Madeleine ile Pauline’in etrafında dönen erkeklerin saflık ve aptallıklarından faydalanmalarını konu alıyor.

François Ozon, bu müthiş parodisinde, dönemin atmosferini yansıtan kusursuz mizanseniyle, kadın hakları konusundaki ince taşlamasıyla, dengeli mizahlı neo-noir denemesiyle övgüyü hak ediyor.

OrtaKoltuk Puanı:

 

42. İstanbul Film Festivalinde izlediğim filmlerin en keyifli, eğlendirici olanı François Ozon’un Berlin Film Festivali’nde gösterilen “Suç Bende / Mon Crime”i idi. Belki de bu film programdaki 134 filmin en komik olanıydı. François Ozon “Peter Von Kant”ın ardından, Fransa’nın süper yıldızlarıyla ışıldayan çılgın bir komediyle geri dönüyor. Dönemin uçuk Amerikan komedilerinden esinlenen Ozon’un “Nihayetinde kız kardeşliğin zaferi hakkında” diyerek tarif ettiği “Suç Bende”, iki iyi arkadaş, Madeleine ile Pauline’in etrafında dönen erkeklerin saflık ve aptallıklarından faydalanmalarını konu alıyor.

Georges Berr ve Louis Verneuil’ün tiyatro oyunundan, François Ozon ve Philippe Piazzo tarafından, zeki ve esprili bir senaryoya aktarılan “Suç Bende”nin konusu, 1930’lu yıllarda Paris’te geçiyor. İşsiz yakın arkadaşı Pauline’in (Rebecca Marder) yardımıyla Madeleine (Nadia Tereskiowicz) kendini, eylemleriyle takdir edilmesi gereken bahtsız bir kurban olarak sunuyor. Bu iki rolde Marder ve Tereskiowicz, ilk kez ünlü bir yönetmenle oynama fırsatını iyi değerlendiriyor, İsabelle Huppert, Fabrice Luchini, André Dussolier gibi dev oyuncuların yanında ezilmiyorlar.

Filmin açılış sahnesinde, genç oldukça meteliksiz, aylardır ev kirasını ödeyemeyen, yeteneksiz bir aktris olan Madeleine Verdier, kendisini rol vermek için davet eden ünlü bir yapımcıyı öldürmekle suçlanır. İşsiz genç avukat olan genç arkadaşı Pauline’in yardımıyla meşru müdafaayla beraat eder. Avukat kadın arkadaşını eylemiyle takdir edilmesi gereken bir kurban olarak sunması jüriyi etkilemiştir. Gerçek su yüzüne çıkana kadar Madeleine için şan ve başarıdan oluşan yeni bir hayat başlar. François Ozon, bu müthiş parodisinde, dönemin atmosferini yansıtan kusursuz mizanseniyle, kadın hakları konusundaki ince taşlamasıyla, dengeli mizahlı neo-noir denemesiyle övgüyü hak ediyor.

Film iki yoksul kahramanının şan ve şöhrete kavuşup para ve iş sahibi olduklarını gösteren iç acıcı bir tonla “mutlu son”a doğru yol alırken, Fransızların çok sevdiği “coup de théatre” devreye girer. Madeleine ile Pauline’i yeni hayatlarının tadını çıkarırken çekip gelen, adının Odette Chaumette (İsabelle Huppert) olduğunu söyleyen unutulmuş bir sessiz sinema ve tiyatro oyuncusu hayatlarına karışır : “Çevirdiğiniz oyunların farkındayım. Gerçeği bilen tek kişiyim, çünkü kadınlara sarkmayı adet edinen ünlü yapımcının geçek katili benim. Benden istifade etmeye kalkınca kendisini öldürmek zorunda kalmıştım. Bana yüklü bir ödeme yaptığınız takdirde bildiğim sırı mezarıma taşırım”. Şantaj parasına sahip olmayan Madeleine- Pauline ikilisi zekalarını kullanıp, karşılarına değil yanlarına aldıkları Odette ile müthiş bir plan geliştirir. “Mucize yaratan cinayet” olarak 3 kelimeyle özetlenebilecek film, müthiş bir finalle noktalanır. Bir cinayeti üstlenerek sefaletten kurtulan, hayatları değişen 2 kahramanımız, yanlarına şantajcı Odette’i de alarak olayı sansasyon yaratan yeni bir tiyatro oyunu olarak sahneye taşırlar.

Kötü niyet ile adaleti aldatmanın ödüllendirilmesi, tecrübesiz bir avukatın sahtekar müvekkilini beraat ettirmesi tam bir kara mizah örneği. Filmin kahramanı 20. yüzyılın baba katili “Kara Melek” Violette Noziere’e benzetiliyor. Ozon, dönemin tiyatro oyuncularıyla da (İsabelle Huppert üzerinden) dalgasını geçiyor. Hoş bir tesadüf ederi “Suç Bende” de sözü edilen Violette Noziere’in hayatını anlatan aynı isimli Claude Chabrol filminde “Kara Melek”i İsabelle Huppert canlandırmıştı. Fransız sessiz sinema döneminin (unutulmaya terkedilmiş) gözde aktrisi, oportünist Odette Chaumette’in saf değiştirme manevraları, riyakarlığı ve fırsatçılığı üzerinden film adalet mekanizmasını da ti’ye alıyor.

Modern feminizmi 1930’ların Paris’ine taşıyan filmi eleştirmenler “Mee Too dönemi için bir dönem parçası” olarak tanımladılar. Cinsel saldırı girişiminin kurbanı genç aktris saldırgan ölü bulunduktan sonra yargılanır ve feminist bir ikon haline gelir. 1930’lardaki mahkemede jüri sırf erkeklerden oluşur. Kadın düşmanı olduğunu gizlemeyen hakimi ile, Madeleine’in bir haftalık duruşma sekansı eğlendirici. Bir cinayet dosyasını kapatmak telaşıyla başından savan, adaletin yerini bulmasını umursamayan savcı Gustave Rabussi üzerinden, film adalet mekanizmasına eleştiri oklarını savuruyor. Bu rolde tiyatronun efsanevi ismi Fabrice Luchini harikalar yaratıyor.

Ozon’un en büyük sürprizleri, Fransız sinemasının 2 müthiş karakter oyuncusunu, İsabelle Huppert’i 65. dakikada, André Dussolier’yi 105. dakikada devreye sokması. Filmin 2. yarısında, kıvır kıvır saçları, çarpıcı kıyafetleriyle tabanca gibi bir giriş yapan İsabelle Huppert adeta herkesten rol çalıyor. Michael Haneke’nin fetiş oyuncusu HuppertOzon ile evvelce “8 Kadın” filminde çalışmıştı. André Dussolier’yi, Madeleine’in hayırsız nişanlısının babası, iflasın eşiğindeki lastik kıralı M. Bonard rolünde filmin son 10 dakikasında izliyoruz.

Yönetmen / Senaryo : François Ozon

Görüntü Yönetmeni : Manu Dacosse

Kurgu : Laure Gardette

Müzik : Philippe Rombi

Oyuncular : Nadia Tereszkiewicz, Rebecca Marder, Isabelle Huppert, Fabrice Luchini, Dany Boon, André Dussollier, Édouard Sulpice, Félix Lefebvre, Michel Fau, Myriam Boyer, Olivier Broche, Franck de La Personne, Daniel Prévost

Fransa / Komedi-Suç-Dram / 102 Dk.

 

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz