Suç Bende
Şerbet şurup bir Fransız filmi : ”O Benim Suçum!”
Ben izlerken her açıdan büyük keyif aldım. Senaryosunu yazıp yönettiği filmiyle François Ozon’un her zamankinden çok farklı bir yapıtı, dramdan komediye başarırım diye bir meydan okuma! Eleştireceğim hiçbir şey bulamadım.
Tıkır tıkır akan bir senaryo ve sıkılmadan izlenen bir film. Bilmeyenler bakıp öğrensin. Gençler gidip izlesin, nihayet keyifle izlenecek bir film çıktı ortaya. Filmin adı Türkçeye Suç Benim diye çevrilmiş ama bence O benim suçum olmalıydı!
Paylaşılamayan suç
Genelde ortada bir suç ve birkaç şüpheli varsa herkes o suçun üzerine kalmaması için uğraşır. Filmin gerçek bir komedi olması burada başlıyor : ortada bir suç var ve paylaşılamıyor! Film, 1930’lu yıllarda Paris’te geçiyor. Paris, Roma gibi tarihi yapıları yok edilmediği için dış çekim bile yapılabilir, ama İstanbul’da dönem filmi çekmeye kalksanız, camilerden başka yer bulamazsınız.
Muhtemelen platolar kurulmuştur ama Paris’i seven, Paris’te yaşamış biri olarak 1945’lerin Paris’ini ve o dönemin yaşam biçimini görmek çok hoşuma gitti. Hele kadınların kıyafetleri! O şık tayyörler, şapkalar. Şimdi bir tayt, bir tipsiz spor ayakkabı, bir mont ile dolaşıyoruz hepimiz. Hele pandemi döneminde ortaya çıkan salaş eşofman modasına bir türlü dahil olamadım, beni benden alıyor!
Bu bir kadın filmi
Filmin ana karakterleri Paris’te parasız pulsuz tutunmaya çalışan iki genç güzel kadın; Madeleine ve Pauline rolünde Rebecca Marder ve Nadia Tereszkiewicz. Biri yeni mezun bir avukat, diğeri rol kapmaya çalışan bir artist. Paris’te apartmanların en üst katlarında “chambre de bon” tabir edilen, orta kattaki zenginlerin yanında çalışanlar için düzenlenmiş, basık tavanlı küçük odalar, daireler vardır. Yıllar içinde buraları öğrencilerin, kente yeni gelip tutunmaya çalışanların ilk durağı oldu. Bu iki genç kadın da, kiralarını ödeyemeden, hatta gazları parasızlıktan kesik olduğundan soğuktan dondukları için aynı yatakta yatıp ısınmaya çalışarak yaşadıkları bu evde ev sahibinin öfkesine maruz kalıyorlar. Para ve iş bulmak lazım ama nasıl?
Ünlü bir yapımcının bir oyunda teklif ettiği rolü konuşmak için onun lüks malikanesine giden Madeleine, yaşlı adam tarafından maruz kaldığı taciz girişiminden sonra kafasını dağıtmak için yürüyerek eve döner. Ev arkadaşı avukat Pauline’e başına gelenleri anlattıktan sonra geçirdiği bunalım sonucu yatak odasına geçerek tabancasını başına dayayıp intihar etmeye kalkar. Neyse ki arkadaşı onu kocaman bir sandviçle ikna edip hayata döndürecek ve birlikte sinemaya gideceklerdir! Kadınların kapısı bir süre sonra bir polis memuru tarafından çalınacaktır. Madeleine’i İfadesini almak için adliyeye davet eden memur, onu öğlen saatlerinde görüştüğü yapımcıyı öldürmüş olmakla itham eder. Adliyeye ifade vermeye giden genç kadın orada işin ciddiyetinin farkına varır. O artık bir katil zanlısıdır ve idam bile edilebilir! Ancak avukatlığını üstlenerek nihayet bir iş sahibi olan ev arkadaşı onu başka bir yola ikna edecektir. Suçu kabul etmek!
Şöhretin yolu
Bundan sonrası tam bir komedi. Amerikan mahkeme filmlerini anımsatan bir mizansende suçunu kabul etmiş bir sanık! Mahkeme salonunu dolduran meraklılar ve basın! Olayı kadınlardan etkilenerek izleyen jüri. Başarısız bir karşı taraf avukatı ve birbirinden tuhaf suçlamalar. Zanlının avukat arkadaşı olayı büyük bir başarıyla kadına karşı şiddet, şiddete karşı kadın hakları ve hatta kadınların da oy hakkına çevirerek tatlı bir feminizm harekatı başlatırken kadınlardan ve kamuoyundan da büyük destek alır. Artist olarak rol bulabilmek için şöhrete ihtiyacı olan Madeleine ise güzelliği ve duruşuyla büyük ilgi çeker. Sonuç, mahkeme biter, ikisi de şöhretin zirvesine tırmanırken mesleklerinde ilerlemeye başlar!
Bundan sonrası para iş, şöhret ve tatlı hayat derken ortaya bir sürpriz zanlı çıkar: O suç benim diyen bir başka kadın. Sessiz sinemanın büyük şöhreti Odette Chaumette rolünde İsabelle Hubert filme de konuya da müthiş bir giriş yapar. Sonu öyle aksiyonlar ve entrikalarla tatlıya bağlanıyor ki sürprizleri açıklayıp izlemenin tadını kaçırmanın gereği yok. Ben izlerken her açıdan büyük keyif aldım. Senaryosunu yazıp yönettiği filmiyle François Ozon’un her zamankinden çok farklı bir yapıtı, dramdan komediye başarırım diye bir meydan okuma! Eleştireceğim hiçbir şey bulamadım. Genç aktrisler Rebecca Marder ve Nadia Tereszkiewicz büyüklerin yanında hiç de ezilmeden büyük başarıyla işlerini yapıyor. Erkeklere haksızlık etmeyelim. Filmin erkekler kadrosu da müthiş : Fabrice Luchini, Dany Boon, André Dussollier, Édouard Sulpice, Félix Lefebvre, Michel Fau, Myriam Boyer, Olivier Broche, Franck de La Personne, Daniel Prévost, hakim, avukat, fabrikatör ve Marsilyalı rollerinde pırıl pırıl parlayan şöhretler!
Tıkır tıkır akan bir senaryo ve sıkılmadan izlenen bir film. Bilmeyenler bakıp öğrensin. Gençler gidip izlesin, nihayet keyifle izlenecek bir film çıktı ortaya. Filmin adı Türkçeye Suç Benim diye çevrilmiş ama bence O benim suçum olmalıydı!
Yönetmen / Senaryo : François Ozon
Görüntü Yönetmeni : Manu Dacosse
Kurgu : Laure Gardette
Müzik : Philippe Rombi
Oyuncular : Nadia Tereszkiewicz, Rebecca Marder, Isabelle Huppert, Fabrice Luchini, Dany Boon, André Dussollier, Édouard Sulpice, Félix Lefebvre, Michel Fau, Myriam Boyer, Olivier Broche, Franck de La Personne, Daniel Prévost
Fransa / Komedi-Suç-Dram / 102 Dk.