The Flash

Yeryüzünün en hızlı insanı bile bazı şeyleri kaçırır

Yıllar süren yapım sürecindeki bin bir dramanın ardından The Flash filmi vizyona girdi. Film, karakter için geç kalan bir başlangıç, DC sinema evreni içinse erken bir son oldu. Filmin ağızlarda nasıl tat bırakacağı, seyircisinin beklentisine göre değişir ama senaryo, görsel efektler, oyunculuk ve yönetmenliğin her birinin ciddi sıkıntıları olduğu yadsınamaz. Bu da gerek DC film evreni için gerekse solo olarak Flash için filmi aşağı çekiyor.

OrtaKoltuk Puanı:

 

 

Spoiler vermeden filmin konusu şöyle;

Bilimsel araştırmalar yapan STAR laboratuvarında çalışan Barry Allen, sürekli işe geç kalan ve çağrıldığında Justice League’in yardımına koşan Flah adındaki süper kahramandır. Çocukken annesi, evlerine giren bir hırsız tarafından öldürülmüş ve suç babasına kalmıştır. Hayatını, babasını hapisten kurtarmak için kanıt arayarak geçiren Barry, kontrollü şekilde zamanda geriye gidebildiğini fark edip annesini kaybettiği trajedinin hiç yaşanmamış olmasını sağlamak için bu gücü kullanmaya karar verir.

Klasik zamanda yolculuk konusundan multiverse konseptine bağlandığımız filmde; Supergirl, iki farklı Batman, iki farklı Flash ve cameo yapan başka karakterler görüyoruz. Dünya’yı kurtarmak için ekranı bir an bile boş bırakmayan kahramanlar, filmi kurtarmak için yeterli gelmiyor.

Filme giden yol;

DC sinema evreni içinde The Flash’tan önce çıkmış 13 film var. Bunlardan 3 tanesi bu filmin hikâyesine doğrudan bağlanıyor. Bunlar sırayla; evreni başlatan film olan Man of Steel (2013), Superman ve Batman’in ilk defa aynı filmde buluştuğu, Batman v Superman (2016) ve süper kahraman ekibinin ilk defa toplandığı Justice League (2017) filmleri. Hikâyeyi takip edebilmek ve filmin, seri içindeki misyonunu anlamak için bu filmleri bilmek gerekiyor. Bunların yanında bu filmlerin yapım sürecinde meydana gelen değişiklikleri ve stüdyonun aldığı kararları bilmek gerekiyor. Daha doğrusu zaten seyirci olarak, bu sürece uzun zaman maruz kaldığımız için hem filmi kendi başına değerlendirme şansımız kalmadı hem de stüdyo filme, kendi başına ayakta duran bir eser olmaktan farklı misyonlar yükledi.

Filmlerin iyi veya kötü olmasından bağımsız olarak, 10 yıl önce temeli atılan DC film evreninin işlemediği tüm kesinliğiyle ortada. Warner Bros yetkilileri bir noktadan sonra, ipin ucunun kaçtığını fark etti ve Zack Synder’ın kurduğu evreni sıfırlamaya karar verdi. Bazı sevilen oyuncular ve olay örgüleri elde tutularak günün sonunda 13 film çöpe atılacaktı. Sıfırlamayı yapmak da The Flash’a nasip olacaktı ama film bu görevi bir günde almadı. İlk defa 2018’de yayın takviminde yerini alan film, defalarca tarih, senaryo ve yönetmen değiştirdi. Her gelen baştan başladı ve filmin tüm evreni sıfırlaması fikri de yapımın ortasında filme eklendi.

Son olarak yönetmen koltuğuna; Andy Muschietti geldi ve senaryo Christina Hodson, Joby Harold ikilisine kaldı. Bu süreçte içerde kalması beklenilen oyuncuların stüdyoyla arası açıldı, sözleşmeler yapılamadı; giden geri geldi, tekrar gitti ve evren çorbaya döndü. Stüdyonun, kapalı kapılar ardındaki restleşmeleri ve pazarlıkları; kendi başına film konusu olacak hale geldi. Black Adam (2022) ve Shazam 2 (2023) filmleri, tamamen bu süreç sonuçlandıktan sonra, çoktan bitirilmiş bir hikâyenin parçası olarak sunuldu. Bu son film, onları da yok sayacaktı ama filmin sonlandığı yerde neyin sıfırlanıp neyin geriye kaldığı meçhul.

Filmde girilen yol;

Şu son haliyle bu filme denilebilir ki bırakın DC evreninin bu kadar drama yükünü taşımayı, film anlattığı kahramanları bile anlamış gibi görünmüyor. Flash da Batman de seyircinin karakterden beklemeyeceği şekilde davranıyor. Yazının buradan sonraki kısmında bu durumu açıklamak için filmden spoiler bulunmaktadır.

Barry Allen, Justice League’de; toy bir karakterdi ve filmin mizah unsuruna kaynaklık ediyordu. Aradan geçen zamanda ayakları yere basan biri olması gereken karakter, bu filmde iyice idrakinde problem olan birine dönüyor. Aldığı kararların sebep olabileceği yıkımı anlamayan bir çocuk gibi davranması seyircinin onu daha sempatik bulması için yapılan bir tercih olsa da seyircinin bir türlü karakterle özdeşlik kuramamasına dahası karakteri ciddiye alamamasına sebep oluyor. Karakterin koştuğu kısımlarda bile ne yaptığını bilmiyormuş gibi elini kolunu sağa sola sallayan Ezra Miller, bu kadar tutuk bir canlandırmayla karakterin enerjisini düşürüyor.

Flash karakteriyle yaratılabilecek en büyük çatışma muhtemelen, onun erişebildiği hıza rağmen kendi hayatını kaçırmasıdır. Filmin sonuna doğru da böyle oluyor; Flash, bazı şeylere hiç yetişemeyeceğini anlayıp zaman akışını düzeltmek için annesinin ölümüne sebep olacak şeyi yapmak zorunda kalıyor. Flash, duygusal bir vedayla annesinden ayrılıyor ama iki buçuk saatin sonundaki bu karakter gelişimi, seyirciyi yakalamak için geç kalıyor.

Filme, 1989’daki Batman filminden transfer edilen Michael Keaton’ın bir türlü motivasyonu anlaşılmıyor. İlk olarak Big Lebowki gibi saçı sakalı salmış olarak ekrana gelen karakter, neden kahramanlığı bıraktığı sorusuna verdiği cevapla; şehrin daha yaşanılabilir bir yer olmasına ve kendisine ihtiyaç kalmamasına küsmüş gibi görünüyor. Tekrar kostümünü giyip geri dönmesi için de tatmin edici bir sebep vermiyor. Seyirci onun, dahiyane planıyla birlikte olaya dahil olmasını beklerken o, Superman’i kurtarmak bahanesiyle, uçağıyla iki Flash’ı da kutuplara götürüp orada Rus askerlerini öldürmeye başlıyor.

Batman’i az buçuk tanıyan veya 1989’daki filmi izleyenler için bu karakter yabancı geliyor. Üzerine, Michael Keaton’ı, uzun soluklu bir sözleşmeyle evrene bağladığını sandığımız stüdyo, filmin sonunda karakteri öldürmeye karar verip artık giden Ben Affleck’in yerine birini koymuyor. Filmin sonunda multiverse’ün bozulması sonucu Bruce Wayne olarak gözüken George Cooleney’nin de seriye dahil olmayacağını sadece cameo yaptığını biliyoruz.

Filmin komedi dozu artıp espriler zorlamaya döndükçe filmi ciddiye almak zorlaşıyor. Bu ciddiyetsizliğe karakterlerin tavır veya duruşları değil Karagöz oyunundaki gibi, diyaloglarda iki tarafın birbirini anlamaması sebep oluyor. Hatta düştükleri müşkül durumlarda bile istifini bozmayan karakterler, başlarına gelen komikler kendi normalleriymiş gibi davranıyor ve film, artık bayatlamış esprilerle yer yer 90’lar aksiyon-komedilerine benziyor.

Multiverse konsepti de kısa sürede popüler olup sinemada fazlasıyla kullanıldığı için ortaya yeni şeyler koymak giderek zorlaşıyor. Filmde, muhtemel bir Superman varyantı olarak cameo yapan Nicolas Cage de filmin sonunda Bruce Wayne olarak cameo yapan George Cooleney de daha iki hafta önce Spider-Man : Across the SpiderVerse’ü izleyen seyirci için gerçek bir heyecan yaratmıyor. Hele bu karakterler, Across the SpiderVerse’ün aksine; hikâyeyi bağlayan unsur değil, hayranlara yapılan ufak servisler olarak kalıyor. Zaman kavramı üzerinde kafa yordurması beklenilen film, fragmanda çalınan; Pink Floyd’un Time şarkısının da hakkını veremiyor.

Görsel efektlerdeki tercihler, seyircinin gözüne batmıyor ama vasatın üstüne de çıkmıyor. Elde, kendi dışındaki zaman donmuşçasına bir hızla hareket eden bir karakter varken dış dünyayla birlikte onun da yavaş çekime girmesi, gücünün seyircide yaratacağı etkiyi en aza indiriyor. Üzerine, hareket ederken etrafında şimşekler oluşturması, karakterin gücünü hızlı olmak değil de elektrik saçmakmış gibi gösteriyor.

Her şeyin sonunda film, sulu şakalarla dolu bir 90’lar parodisine dönüşüyor. Bir yandan daha film vizyona girmeden önce Tom Cruise’un, filmi izleyip yere göğe sığdıramaması bir yandan da evreni kuran Zack Synder ve evrenin devredildiği James Gunn’ın filme övgüler dizmesinin boşa beklenti yaratmak olduğu ortaya çıkıyor. Serinin devamı için de filmin açması veya kapaması gereken kapıların hepsi aralık bırakılıyor ve elimizde serinin devamı için sadece Andy Muschietti’nin, birkaç yıl içinde vizyona girecek olan Batman filmi; Brave and Bold’un yönetmenliğine getirildiği bilgisi kalıyor.

Yönetmen : Andy Muschietti

Senaryo : Christina Hodson

Görüntü Yönetmeni : Henry Braham

Kurgu : Jason Ballatine, Paul Machliss

Müzik : Benjamin Wallfisch

Oyuncular : Ezra Miller, Sasha Calle, Ben Affleck, Michael Shannon, Ron Livingston, Maribel Verdú, Kiersey Clemons, Michael Keaton

ABD / Aksiyon-Macera-Bilimkurgu- Fantezi / 144 Dk.

2 YORUMLAR

  1. The Flash, gösterime girmeden önce gerek Gunn gerek Cruise tarafından övülmesi bende şüphe yaratmıştı. Bir anlamda bu filme “salvage job” diyebiliriz çünkü yeni başlayacak DCU için önceki evrenden kalanları yayınlayalım da kurtulalım, kafasına girilmiş anlaşılan. 2010’larda sürekli yönetmenlerin, senaristlerin değişmesi ve tarihlerin ertelenmesi bu filmi zaten unutmama neden olmuştu. Ellerinde ne şahane Flashpoint anlatıları var. Onları kullanmak yerine sadece seyirciyi tatmin etmek adına kullanılan ucuz numaralara (Michael Keaton, Nicolas Cage vs) başvurulması ve Allen’ın, yazarın da dediği üzere motivasyonunun özdeşim kurulamayacak şekildde inşa edilmesi ve doğru motivasyonları yanlış zamanda vererek anlatının zayıflaması söz konusu.

    Barry, başta gevşek sonra kendi paralel halinin daha gevşek olduğunu görünce birden ciddileşiyor falan. Kendisini (paralel halini) kendi emelleri için ne hallere getiriyor. Kendi etiğini kendi buluyor. Elbette, protagonistler hata ederler ama bu arkadaş neden hızlı, annesinin ölümü ve babasını kurtarması çoklu evrene nasıl hizmet ediyor vs.. yani çok havada kalan şeyler var.

    Michael Shannon bu film bağlamında haklı. Adamı General Zod olarak oynatmışlar fakat hiçbir derinliği yok. Hepimiz oyuncak gibiyiz, demesi boşuna değil bir söyleşide. Senaryo çok aksıyor. Kurgu düzensiz. Ses kurgusu kulaklarımı kanattı. Rotten Tomatoes’da eleştirmenlerin oyu bu filme göre çok yüksek.

    Son olarak bir arkadaşım Across the Spider-Verse’e tam bir fan servise işi, hiçbir şey anlatmıyor diyor ya, yani ne diyeyim! Bence filmleri karıştırmış olmalı

    Sanırım The Flash dizisi ve çizgi romanlarına dönmenin tam vakti. Totally a waste of time, this film is… Bir de sektörün Woody Allen, Kevin Spacey gibilerini aforoz ederken Ezra Miller’ı etmemeleri de ayrı bir tartışma konusu.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz