Yandaki Oda / The Room Next Door

Kadınlara adanmış en duyarlı film

Ölüm gibi ürkütücü, huzur bozucu bir konuya, bu kadar sıcak, bu kadar sevecen, bu kadar insanın içini ısıtan ve bu kadar huzurlu bir bakış getirmek için Pedro Almodóvar, olmak lâzım. Her zamanki melodramatik patlamaları iyice kontrol altına aldığı “The Room Next Door”, her zaman değer verdiği, saygı gösterdiği kadınlara adanmış filmlerinin en duyarlısı.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Luis Buñuel ve Carlos Saura ile birlikte İspanyol sinemasının uluslararası ün sahibi en ünlü üç “auteur”ünden biri olan Pedro Almodóvar, Amerikalı yazar Sigrid Nunez’in “What Are You Going Through” romanından uyarladığı, son yıllarda yaptığı en dokunaklı, en kırılgan film “The Room Next Door” ile bu yıl Venedik Film Festivalinde en iyi filme verilen Altın Aslan Ödülünü kazandı.

“Sinemanın yaramaz çocuğu” 1949 doğumlu Almodóvar’ın, ilk kez İngiliz dilinde çektiği bu 23. uzun metrajı, 70’li yaşlarında girdiği olgunluk döneminin, daha içe dönük, daha derin düşünceli, daha dingin yapımlarının üçüncüsü. “Dolor y gloria” (2019) ile kendisini ve kişisel geçmişini, “Madres paralelas” (2021) ile iç savaşın katliamını sorguladıktan sonra, yazar yönetmen “The Room Next Door” ile yaşamın en büyük gizemi olan ölüme odaklanıyor.

THE ROOM NEXT DOOR / YANDAKİ ODA

Ünlü yazar İngrid (Julianne Moore), ölümle bağlantılı kişisel travmasıyla mücadele etmek için yazdığı yeni romanının imza gününde karşılaştığı bir eski arkadaşından, yıllar önce New York’ta bir dergide birlikte çalıştığı Martha’nın (Tilda Swinton) ağır hasta olduğunu öğrenir. Yakın arkadaş olmalarına karşın yıllardır görüşmemişlerdir ama, İngrid Martha’yı hastanede ziyaret ettiğinde eski bağlar yeniden güçlenir, birkaç gün önce ayrılmışçasına eski samimiyetlerine dönerek sık sık görüşmeye başlarlar.

Rahim ağzı kanseri tedavi edilemez düzeye geldiğinde eski savaş muhabiri Martha arkadaşına ölmeye hazır olduğunu, iyice dağılmadan gidebilmek için internetteki “karanlık ağ” dan bir ötanazi hapı satın aldığını açıklar. Yardımına ihtiyacı vardır. İngrid’i zor durumda bırakacak, yasa dışı bir olaya suç ortaklığı ettirecek bir yardım değildir bu; sadece giderken yalnız olmadığını hissetmeye ihtiyacı vardır. Kiralayacağı evde yandaki odada kaldığını bilmesi Martha’ya yeterli olacaktır. Yardakçılıkla suçlanmaması için İngrid’e olayın zamanı konusunda mümkün olduğunca az bilgi verecektir. Ne zaman yapacağına henüz kendi de karar vermediğinden, yattığı odanın kapısını hep açık bırakacaktır. Sabah uyandığında İngrid kapıyı kapalı bulduğunda olay gerçekleşmiş olacaktır.

Bu yardım konusuna çekinceyle yaklaşan İngrid, kabul etmeye karar verince iki arkadaş Martha’nın Woodstock civarında kiraladığı eve yerleşirler. Geçmişten, Martha’nın muhabirlik anılarından, iyice yabancılaştığı kızından, ve Faulkner ile Hemingway’den, Joyce’un “The Dead”inden da söz ederler. Çok sayıda edebi ve sinemasal referansların eşlik ettiği bu keyifli sohbetler, havayı yumuşatmakta, Damokles’in kılıcı gibi hep var olan ölüme daha az korkuyla bakmalarını sağlamaktadır. Martha ve İngrid, kitapçıda gezinirken, ya da girmeye yeltenmedikleri havuz kenarındaki şezlonglara uzanıp sohbet ederken, eski yakın dostluklarını yeniden sımsıkı var ederler. Beklenmedik mevsimsiz kar yağışını, hem gelecek olan ölümün ürkünç olmayan bir habercisi, hem de bir tür kutsama olarak izlerler. Hâlâ arada bir görüştüğü, bir zamanlar her ikisinin de sevgilisi olmuş Damian (John Turturro) yakındaki bir üniversiteye konferans vermeye geldiğinde İngrid Martha’ya haber vermeden onunla görüşür. Dünyanın geleceğinden umudunu kesmiş Damian, durumu öğrendiğinde olay sonrası ona destek olacağına söz verir…

Ölüm gibi ürkütücü, huzur bozucu bir konuya, bu kadar sıcak, bu kadar sevecen, bu kadar insanın içini ısıtan ve bu kadar huzurlu bir bakış getirmek için Pedro Almodóvar, olmak lâzım. Her zamanki melodramatik patlamaları iyice kontrol altına aldığı “The Room Next Door”, her zaman değer verdiği, saygı gösterdiği kadınlara adanmış filmlerinin en duyarlısı. Her ikisine çok sayıda adaylık getirme olasılığı büyük olan olağanüstü bir Tilda Swinton ile müthiş inandırıcı ve doğal Julian Moore’un filme katkısı büyük. John Turturro da çok başarılı.

Hepimizin en sonda karşılaşacağımız ölümü kabullenme ve uzlaşma üzerine bir filme ancak Almodóvar böylesine stilize bir görsellik ve duyguları yansıtmak için böylesine ışıltılı bir renk paleti verebilir. Sanki sırf o yeşili, sarısı ve kırmızısıyla tüm hikâyeyi anlatabilir.

Yönetmen : Pedro Almodóvar

Senaryo : Pedro Almodóvar, Sigrid Nunez

Görüntü Yönetmeni : Eduard Grau

Kurgu : Teresa Font

Müzik : Alberto Iglesias

Oyuncular : Julianne Moore, Tilda Swinton, Tom Johnson, John Turturro, Alessandro Nivola, Alex Høgh Andersen, Juan Diego Botto, Melina Matthews, Raúl Arévalo

İspanya-ABD / Dramatik Komedi / 110 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz