Zavallı / Pity
Acıyın Bana..
Ülkemizde ilk gösterimi, geçen sene Adana Film Festivalin’de yapılan ve şu an sinemalarda gösterimde bulunan 2018 tarihli “Zavallı” filmi, Yunanistan’lı yönetmen Babis Makridis‘in 2012 tarihli “L” filminden sonraki en önemli çalışması kabul ediliyor. Makridis, bu filmi ile hatırı sayılır kimi ödüllerin, örneğin 36. Torino Film Festivali’nde FIPRESCI ödülünün sahibi oldu. Filme geçmeden önce belirtmeliyiz ki, yönetmenin de içinde bulunduğu kimi genç yönetmenlerin yapıtları, özellikle son dönem Yunanistan çalkantılı siyaseti, Syriza lideri Aleksis Çipras’ın da önleyemediği kimi ekonomik sıkıntılar, Makedonya sorununun nesnel etkileri de gözetildiğinde, birey yaşamına tarihsel kimi göndermelerle ve yeni bir entelektüel sinema diliyle -ki buna bazılarınca Yunan Yeni Dalga hareketi de deniliyor- özgün bir yapı taşıyor.
Bu akım sinema ulularından Theodoros Angelopulos sinemasından kimi yönleri ile beslense de, daha çok kişisel açmaz, alegori ve metaforlarla yüklü yeni bir dil peşinde. En önemli temsilcisi hiç kuşkusuz Türkiye’de de iyi tanınan “Köpekdişi, The Lobster, Şövalye, Kutsal Geyiğin Ölümü” ve en son gösterime giren “The Favourite“nin yönetmeni Yorgos Lanthimos. İşte Makridis‘in bu filminde de Lanthimos‘un bir çok filminin senaristliğini üstlenen Efthymis Filippou ile çalışmasının da etkisiyle Lanthimos‘un dili ile ortak bir çok yön bulunuyor.
Zavallı filmi orta üstü gelire sahip ve film boyunca ismi zikredilmeyen avukat ana karakteri üzerinden hareket ediyor. Başrol oyuncusu Yannis Drakopoulos‘un canlandırdığı karakterin eşi komadadır ve bir çocukları vardır. Hastanede ümitsizce bekleyiş bir rutin hale gelmiştir, ancak hayat devam eder. Filmin ilerleyen aşamalarında yardımsever komşu, kuru temizlik çalışanı, hatta müvekkilleri tarafından “zavallı” karakterimiz acınır söz ve bakışlardan hoşnut bir durumda izleyiciye yansır. Ne var ki, bir anda eşinin iyileşmesi, komadan çıkması ile komşu, kuru temizlikçi ve hatta babasının kendisine olan yaklaşımları değişiverir.
Önce komşudan kek artık gelmez olur, baba artık kendisine acımaz, müvekilleri tarafından bile artık sözü geçer bir durumda değildir. Zavallı halden normale geçiş, bir bakıma kişinin Heidegger’in felsefi söylemi, varoluşsal terminolojsi olan Dasein’den örneklersek, varlık hissini yitirmesine sebep olur. Sonra kurmaca bazı kısımlar filme dahil edilir. Tasarlanmış köpek kaçırılması ve taklit cinayet planları üzerinden yeni bir zavallı ontolojik bağlam yaratılmaya çalışılır. Filmin bütününde absürd sinemanın kimi öğeleri kullanılarak fazla mantığa büründürmemeyi arama belli bir yere kadar kabul edilebilir. Ancak filmde ciddi bir inandırıcılık sorunu olduğu açık.
Günlük ağlama seansları ve aralardaki ara seslerle belirli bir felsefi düzleme çekilse de film, kahramanımızın kendisini acınacak bir duruma sokmaktan neden hoşnutluk sağladığını net olarak izah edemiyor. İyi bir eş, çocuk ve gelire sahip, evi deniz kenarında ve oldukça konforlu olan bir kişinin niçin böyle bir soruna düçar olduğunu bilemiyoruz. Ayrıca ana kahramanımız bir avukattır. İşinin bu varoluşsal çıkmaza ne derece etkide olduğunu da göremiyoruz.
Film boyunca Yunanistan adalet sisteminin kimi yönlerinin bu soruna etkisini aramam beyhude bir çaba olarak kaldı. Zira zavallımızın mesleki yabancılaşmasına da atıf yok. Filmde bazı yönleri ile duyarsız baba portresinin bulunması nedeniyle anne karakterinin olması, anne-çocuk ilişkisi bağlamında bir yol açabilirdi, ancak buna dair bir işaret de yok. Filmin bu senaryo zaaflarına karşın, kimi eleştirmenlerce performansı ünlü Amerikalı komedi aktörü Buster Keaton‘un oyunculuğuna benzetilen başrol oyuncusu Yannis Drakopoulos‘a şapka çıkartmak gerek. Zira rolünün hakkını ziyadesi ile vermiş.
Ara geçişlerde ve acınma sekanslarındaki Mozart‘ın “Requiem In D minor” kullanımları da filmin çıtasının yükseğe ulaşmasında olumlu katkıları olmuş. Film genel olarak bize kendisini yabancılaştırıcı kimi öğeleri bünyesinde taşısa da, başarılı bir sinema geleneğine sahip komşumuz sinemasının yeni anlatım yönelimlerini, sinemanın bu absürd yönlerle bezeli yeni dilini takip etmek için de iyi bir fırsat olabilir. İzleyin bence…
Yönetmen : Babis Makridis
Görüntü Yönetmeni : Konstantinos Koukoulios
Müzik : Mikolaj Trzaska
Oyuncular : Evdoxia Androulidaki, Georgina Chryskioti, Makis Papadimitriou, Giannis Drakopoulos, Evi Saoulidou, Nota Tserniafski
Yunanistan-Polonya / Dram / 97 Dk.