Filmekimi’nden 3 İddialı Film

Bu yazımda geride kalan Filmekimi programında yer alan prestijli 3 filmden söz edeceğim.

“Rüya Senaryo” takip edilmeyi hak eden Norveç’li Kristoffer Bogli’nin 2. filmi.

“Sefiller” ile olay yaratan Fransız Ladj Ly’nin 2. filmi

“İstenmeyenler” de aynı coğrafyada geçiyor. “Daaaali !” Absürt komedilerin yönetmeni Quentin Dupieux’nün Salvador Dali’ye bir saygı duruşu.

RÜYA SENARYO

RÜYA SENARYO

Kristoffer Borgli son derece özgün ilk filmi “İlgi Manyağı / Sky Pike” ile herkesin dikkatini üzerine çeken, takip edilmesi gereken bir yönetmen oldu. Norveçli yönetmen, senaryo yazarı, kurgucu, 2. filmi “Rüya Senaryo / ” yine tuhaf olduğu kadar komik, karanlık ve çılgın bir komedi. Başroldeki Nicolas Cage’in yapımcıları arasında bulunduğu bu İngilizce filmde, talihsiz bir aile babası olan bir üniversite öğretim üyesinin, milyonlarca yabancının aniden onu rüyasında görmeye başlamasıyla, gelişen olaylarda hayatı alt üst olur.

Nicolas Cage’in canlandırdığı orta yaş bunalımının pençesinde kıvranan basiretsiz aile babası Paul, birden tüm dünyada herkesin rüyasına girdiğini ve insanların kabus görmesine sebep olduğunu fark ediyor. Bu olağanüstü durum elbette önce kendisine devasa bir şöhret getirirken, sonrası her şey tersine dönüyor. Gece vakti ortaya çıkışı kabus gibi bir hal alınca Paul, yeni keşfettiği yıldızlığa doğru ilerlemek zorunda kalır. Ancak okul yönetimi, ebeveynler, öğrencileri, hatta karısı ve 2 kızı tarafından dışlandığını görünce bir çıkışsızlığın içine hapsolur.

RÜYA SENARYO

Dünya prömiyerini Toronto’da yapan film, şöhret kültürü ve grup psikolojisini eleştiriyor. Korku, komedi, fantezi ve bilimkurgu türlerini bünyesinde barındıran filmin konusunun ilginç ve özgün olduğu şüphe götürmez. İlk kez çıplak kafalı ve itici gördüğümüz, filmin bütün yükünü omuzlarında taşıyan Nicolas Cage performansıyla göz kamaştırıyor. Ama filmin tekrarlara düşen senaryosundan gelen aksaklıkla, fazla uzun olması gibi bir problemi var. Süresi 15-20 dakika daha kısa tutulsaydı etkileyiciliği artardı.

İSTENMEYENLER

İSTENMEYENLER

İlk uzun metrajlı filmi “Sefiller / Les Misérables” ile Cannes’da Jüri Ödülü kazanan, Mali doğumlu Fransız yönetmen, senaryo yazarı, oyuncu Ladj Ly, doğup büyüdüğü Paris’in kenar mahallelerinin sorunlarını dile getirmişti. Yaşanmışlık kokan bu son derece etkileyici filmden sonra Ladj Ly 2. filmini konusu yine aynı coğrafyada geçen “İstenmeyenler / Les İndésirables / Batiment 5” ile yaptı.

Sonda söyleyeceğimi baştan söyliyeyim : Bu film ilki kadar güçlü ve zengin konulu değil. Senaryosu zaman zaman sarkıyor ve tekrarlara düşüyor; olay örgüsü yoğun ve doyurucu değil. Bu filmde “Sefiller”in aksine Afrika kökenlilerin dışında Suriyeli göçmenler var. Biri, “bulduğum Fransa hayalimdeki Fransa değil” diyerek düş kırıklığını dile getiriyor. Bir cenaze merasimiyle açılan filmin 2. sahnesinde, kentsel dönüşüm için yıkılan büyük bir blokun enkazından gelen toz toprağı teneffüs eden belediye başkanının fenalaşıp aniden öldüğünü görürüz.

Parti kararıyla idealist bilinen genç çocuk doktoru Pierre yeni başkan seçilir. Oysa karısı : “Nasıl kabul edersin ? Semtin bazı mahallelerini hayatında görmedin.” der. Pierre göreve başlar başlamaz belediyenin sorunlarını çözmenin kendi kapasitesinin çok üstünde olduğunu görür. Ancak gizli bir ajandası vardır ve asıl niyetini uygulamaya kararlıdır. Tıpkı eski başkan gibi, oturanları yerlerinden ederek bu işçi kentini kendince nezihleştirmeyi amaçlıyacaktır.

İSTENMEYENLER

Sefiller”de olduğu gibi, Paris banliyösünde ihmal edilmiş bir ilçede geçen film, benliklerinden ödün vermeden kendilerine yer açmaya çalılan bir topluluğun sert, tavizsiz, gayet kişisel ve gayet politik bir portresini çiziyor. Kanunlara uymayan, kural tanımaz Pierre bir binanın dairesinde çıkan yangını bahane ederek tüm bina içi tahliye emri verir. Daire sahiplerine tazminat ödemeden yıkma kararının alınması bir dizi felakete yol açar. Şoven, kompleksli, megaloman, peşin hükümlü, sertlik taraftarı Belediye Başkanının emriyle hareket eden polis göçmenlere karşı gereksiz şiddet uygulamalarının banliyöde günlük olay kategorisine girdiğini görürüz.

Fransa’ya uyum sağlamaya çalışan, iyi niyetli, iyi huylu Malili genç, polisin acımasızlığı karşısında saf değiştirir. Bakımsız toplu konutlarda oturan Haby adlı bu genç ailesinin, büyüdüğü mahalledeki evlerinden hoyratça çıkarılmalarını asla kabullenemez, çarenin şiddete şiddetle cevap verilmesinde görür. Filmin başarılı final bölümünde baş rolü oynayan Haby’nin beklenmedik eylemleri filmin vasat olan notunu bir puan yukarıya çekiyor.

DAAAAAALİ !

İnanılmaz Ama Gerçek / Reality”, “Deri Ceket / Le Daim”, “Lastik / Rubber” gibi absürt komedilerin sıradışı yönetmeni Quentin Dupieu (49), “Daaaaali !” İle gerçeküstünün zirvesine erişirken Salvador Dali’ye benzersiz bir saygı duruşunda bulunuyor. Venedik Film Festivali’nde yarışma dışı gösterilen bu son filmi, efsanevi sanatçı ile başarısızlığa mahkum, çekimleri asl başlayamayan bir belgesel projesi için onu ziyaret edip duran bir Fransız gazeteciyi gözlemliyor.

Gilles Lelouche, Edouard Baer, Jonathan Cohen, Pio Marmai ve Didier Flamand gibi farklı oyuncuların Dali’yi canlandırdıkları filmde sanatçının bazı yapıtlarından esinlenen canlı tablolar da yer alıyor. Dupieux filmi için “Elbette bu bir fantezi, son derece hayran olduğum, bayıldığım bir kişinin etrafında çıkılmış bir seyahat; Dali’nin dediği gibi, asıl başyapıtı, kişiliği. Benim filmim de naçizane bunun hikayesini anlatıyor” diyor. Luis Bunuel gibi dahi bir yönetmen ile “Le Chien Andalou” gibi sürrealist bir filmde ortak çalışan Salvador Dali’den etkilenen Quentin Dupieux esprili, neşeli, yaratıcı ve çılgın bir biyografik komedi yapmış. Ancak yazdığı dağınık ve kaotik senaryodan gelen aksaklıklar filmin etkileyiciliğini zedeliyor.

Filmin konusu kısaca şöyle : eczanecilik kariyerinden vazgeçip gazeteciliğe başlayan Judith (Anais Demonstier) bir dergi için Salvador Dali ile bir söyleşi yapması gerekmektedir. Ancak bu verimsiz belgesel projesi, yapımcısının (Romain Duris) ısrarına ve iyi niyetine rağmen, Dali’nin bitmez tükenmez anlamsız talepleri yüzünden kolay gerçekleşmeyecektir. Dali’nin sürekli okşanması gereken gururu, meloman egosu filmde karikatürize ediliyor.

DAAAAAALİ !
RÜYA SENARYO
İSTENMEYENLER
DAAAAAALİ !

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz