Hadi be Oğlum
Merhaba sevgili Sinemaseverler.. Esasen kendisi hakkında pekte fazla şey bilmediğimiz genç yönetmenlerimizden Bora Egemen’in çektiği ilk ve tek uzun metraj yapımı olan “Hadi be Oğlum” filmini, salı akşam Kanyon’da yapılan galasına iştirak ederek izleme fırsatı buldum.. Vizyon tarihi 16 Şubat Cuma günü olan yapım hakkında kendi naçizane tespit ve değerlendirmelerimi sizlere aktarmak istiyorum.
70’li yılların ortasında İstanbul’da doğan Bora Egemen; 2000’li yılların başlarında çekmeye başladığı ve halihazırda günümüze değin devam ettirdiği birbirinden başarılı onlarca reklam filmine imza atmıştır! Özellikle 2015 yılında bir Japon otomobil markası için sinema görselliğinde çektiği reklam filmi hala hafızalarımızda ki yerini koruyor. Anadolu üniversitesi mezunu olan yönetmen, aynı zamanda; Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema TV bölümü öğretim üyesi olarak yıllarca eğitim vermiş çok başarılı bir akademisyendir.. Başta da belirttiğim üzere, ”Hadi be Oğlum” yönetmenlik koltuğunda oturduğu ilk ve tek filmidir. Doğrusunu söylemek gerekirse bu film son olacakmış gibi de gözükmüyor.
Buradan hareketle filmin başrol oyuncuları Kıvanç Tatlıtuğ (Ali) ve yeni minik starımız Alihan Türkdemir’in (Efe) takdire şayan oyunculuk performansları, adeta göz yaşartıcı bomba etkisinde. 2006 Yapımı “Babam ve Oğlum” filminden bu yana baba oğul ilişkisini içinde barındıran bir dram filmi yapılmamıştı.. Her iki film arasında hem dönemsel hemde senaryo olarak pek çok farklılıklar bulunmasına karşın salt Baba-Oğul ilişkisini dramatik olarak ele aldığımızda bu benzeş tema içeriğine dair benzerlikler kurmamız mümkün..
Babam ve Oğlum filminde, nispeten daha deneyimli/geniş bir kadronun ve rol dağılımının adil olmasından da dolayı sıkça mizah barındırması hadisesi, Hadi be Oğlum filmi için pek söz konusu değil maalesef.. Çünkü bu filmde hikaye ağırlıklı olarak iki kişi (Baba ve Oğul) merkezli yaşanıyor.. Tam bu nokta da söyleyeceğim şey de şu’dur ki; daha önce hiç bir filmde kadın başrol oyuncusu’nun (Büşra Develi – Leyla) bu denli az rolünün olduğu bir film izlememiştim!.. Evet, gerçekten de Büşra’nın yani Leyla’nın rolü, tüm film içerisinde ilki nispeten daha uzun diğeri ise kısacık iki bölüm içerisine sıkışmış yani hepi topu filmin yüzde 5’i kadar yer kaplıyor.. fakat mevcut rolünü; hem hikayenin anahtar noktasını teşkil etmesinden ötürü, hemde getirdiği açıklık itibarıyla, o kısacık oyunculuğunda sergilediği performansının filme yaptığı katkısından dolayı oldukça başarılı buldum.
Tekrar Kıvanç ile Alihan’a (Ali ile Efe) yani baba ve oğluna dönecek olursak, ben her ikisinin de hikaye’ye tüm benlikleriyle odaklanarak sanki gerçekten baba ve oğulmuş gibi rol yaptıklarına şahit oldum.. Özellikle Kıvanç’ın yakışıklılığının sadece ülkemiz değil, dünya standartlarında olmasının yanında oyunculuğunu da henüz genç yaşına rağmen üst seviyelere yakın görüyorum. Tabii ki daha alması gereken uzun bir yol var ama azmi ve çalışkanlığı ile mevcut yeteneğini arttıracağını düşünüyorum.
Kıvanç, oğluna çok düşkün, gözü gibi bakan, onun mutlu olması ve iyileşmesi için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışan genç bir babayı büyük bir özveri ve konsantrasyon ile canlandırarak seyirciye duygusal anlamda çok tesir edecek bir profil çizmiş.. Minik Alihan’da, o küçücük yaşına rağmen; “hiç konuşmayan, dingin ama kendi iç dünyasında yoğun bir ızdırap yaşayan ruhen hasta çocuk Efe’yi..” çok zor bir rol olmasına rağmen neredeyse mükemmele yakın bir performans ile oynamayı başarmış ve büyük bir alkışı hak etmiş. Bu arada Efe’nin büyük babası Haşmet rolünde ki usta oyuncu Yücel Erten ile aslen tanınmış bir ses sanatçımız olan ve filme aynı zamanda müzisyenliğiyle de destek vermiş Feridun Düzağaç‘ı da, başarılı oyunculukları itibarıyla çok beğendiğimi belirtmek isterim. Her ikisi de öyküye varlıkları ve özverileri ile lezzet katmışlar…
Özetle, filmde rol almış tüm oyuncuları çok beğendiğimi tekrar ifade eder ve son olarak bu hüzünlü ama bir o kadar da etkileyici hikayenin sahibi olan Fırat Parlak ile yine bu hikayeyi harika bir şekilde senaryolaştıran 25 film senaryo ekibi de dahil olmak üzere emeği geçen tüm çalışanları can-ı gönülden kutlarım. Öykü’ye ev sahipliği yapan benim de Güney sahillerimizde ki en sevdiğim, beğendiğim ilçelerimizden olan Kaş‘ı, bu soğuk kış günlerinin ortasında sıcacık yaz atmosferi, muhteşem güzellikte ki denizi ve harika doğası ile hatırlamak içimizi ısıttı.
Herkese orta koltuklarına kurularak izlemesini tavsiye edebileceğim bu harika filmi kaçırmayın derim. Uzun yıllar sonra en az Babam ve Oğlum kadar etkileyici bir drama izleyebilme hasretimizi de bu yapıt ile giderebileceğimizi düşünüyorum, esen kalınız. Misafir yazar : Berkant Cengiz
OrtaKoltuk Puanı: