37. İstanbul Film Festivali Programı
06 – 17 Nisan tarihleri arasında yapılacak olan 37. İstanbul Film Festivali’nin programı açıklandı. Geçen yıl ana sponsorsuz olarak başarılı bir iş çıkarmış olan Festivalde, 2010’dan
beri resmi iletişim sponsoru olan, Filmekimi’nin yanı sıra Caz Festivaliyle birlikte pek çok etkinliğe destek vermiş olan Vodafone Türkiye, bu kez ana sponsorluğu da üstleniyor
.
Bölüm Başlıkları üzerinden Festival Programını incelemeye başlayalım; Yarışmalar: Uluslararası Yarışma: İstanbul Film festivali kurucularından İKSV eski yönetin kurulu başkanı Şakir Eczacıbaşı adına verilen Uluslararası Altın Lale Ödülü için İran’dan Dominik Cumhuriyeti’ne, Malezya’dan Brezilya’ya 11 film yarışıyor. Hepsi iddialı, hepsi keşfedilmeye değer ama benim en çok merak ettiğim Burak Çevik’in Ulusal Yarışma seçkisinde de yer alan “Tuzdan Kaide”si.
Özgün ve farklı sinema diliyle çektiği kısa filmlerine hayran olduğum bu gencecik sinemacının, yazdığı yönettiği, kurgusunu, ortak yapımcılığını yaptığı bu ilk uzun metrajı Berlinale’de prömiyer yaptıktan sonra ilk kez Türk izleyicisinin karşısına çıkacak. Ulusal Yarışma: Ulusal Altın Lale dahil 9 ödül verilecek olan yarışmadaki 13 filmden “Yol Kenarı”, “Buğday”, “Kelebekler”, Sofra Sırları” ve “Put Şeyler” dışında yedisi ilk film.
Ulusal Yarışma, Yarışma Dışı, Ulusal Belgesel Yarışması, Özel Gösterimler ve Ulusal Kısa Film Yarışması başlıkları altındaki bölümlerde Türkiye’de son dönem yapılmış filmler yer alıyor. Belgesellere Hüseyin Tabak’ın Yılmaz Güney’e adadığı Almanya-Avusturya yapımı “Çirkin Kral’ın Efsanesi”ni de katabiliriz.
Sinemada İnsan Hakları Yarışması: Eurimages işbirliğiyle gerçekleştirilen ve 2007’den beri yalnızca İstanbul Film Festivali’nde verilen Sinemada İnsan Hakları Ödülü için 11 film yarışıyor. Aralarında 2018 Sundance En İyi Yönetmen ve 2018 Göteborg Fipresci Ödüllü İzlanda yapımı “Rahat Bir Nefes” de var.
Vodafone Red Galaları: Çoğu ticari gösterime girecek parlak filmlerin Türkiye Galalarının yapıldığı bu bölümde 12 film var. 2018 Berlinale galibi “Dokunma Bana” 19 Mart 21.30’da
özel bir gösterimde izlenecek. Yıllara Meydan Okuyanlar: Ustalıklarının doruğundaki yaşını başını almış usta yönetmenlerin en son filmlerinin yer aldığı bu bölümde Raymond Depardon “12 Gün”, Amos Gitai “Şeria Nehri’nin Batısı”, Fernando E.Solanas “Zehirli Köylere Yolculuk”, Taviani’ler “Hesaplaşma”, André Téchiné “Çılgın Yıllarımız” ve Frederick Wiseman “Ex Libris” ile yer alıyor.
Dünya Festivallerinden: Bu bölümde uluslararası festivallerde öne çıkan, çoğu ödüllü 20 film var. Bazıları ticari gösterime gireceğinden bilet almadan önce kitapçıktaki Türkiye Hakları’ndan kontrol etmenizi öneririm. Ancak, Filistin”den “Düğün davetiyesi”, İran’dan “Tarihsiz, İmzasız”, Romanya’dan “Pororoca”, Fransa’dan “Dua”, İsrail’den “Hasret” ve Almanya’dan “Yüzbaşı” filmlerini Festival dışında izleme olanağı pek yok. Bölümün en ilginç sürprizi, 2011’de öldüğünde “Pembe Dizi” adlı bitirilmemiş bir film bırakan Şili’li usta Raul Ruiz’in eşi sinemacı ve kurgucu Valeria Sarmiento’nun tamamlamış olduğu yapıt.
Genç Ustalar: Dünya sinemasına farklı ve özgün bir soluk getirmeye çalışan yönetmenlerin ilk ve ikinci filmlerinden oluşan bu 15 filmlik seçki yarının ustalarını keşfetmek için iyi bir fırsat. Tabii ki keşif demek risk demektir ama benim dikkatimi hepsi de ödül almış 7 film çekiyor: İtalya’dan “Manuel”, İran’dan “Kaybolma”, Fransa’dan “Çiğ Süt”, Venezüella’dan “Aile”, İsrail’den “Şüphe” ve “İskele” ile Kolombiya’dan “Candelaria” çekiyor.
NTV Belgesel Kuşağı: Gerçeği alışılmadık tarzda belgeleyen, hafıza, çalışma, aile, moda, sinema, müzik ve yemek gibi farklı konuları işleyen 13 filmden beni en çok ilgilendirenler sinema ile doğrudan ya da dolaylı ilişkisiyle 6 çalışma: “My Generation”, “Greenaway Alfabesi”, “Parsel 35”, “Makala” ve ”Baba”.
Mayınlı Bölge: Festivalin en sevdiğim bu bölümü, tarzı, yaklaşımı, tekniği ya da anlatımı farklı. Bazen zorlayıcı ve sivri, bazen deneysel ama her zaman öncü filmlerden oluşur. Seçkinin hepsini izlemeye niyetli olduğum 9 filmi de çok ilginç görünüyor. Bunlara Cinemania bölümünde yer alan Guy Maddin’in “Yeşil Sis”ini de katabiliriz.
Antidepresan: Sinema başlangıcından beri izleyicisini güldürmenin yollarını aramışsa da, belki yaşamın giderek zorlaşması sebebiyle son yıllarda, sudan zırvalamalar dahil hem Türk hem Dünya Sinemalarında kaliteli komedi iyice azalmış durumda. Festival kitapçığı 9 filminin de olağanüstü olduğunu iddia ediyor. Benim gönlüm İzlanda yapımı “Ağacın Altında” filminde.
Musikişinas: Müziği yaşamlarının ayrılmaz parçası kılanlara odaklanan 9 filmin arasında, Grace Jones, Ümmü Gülsüm, Ryuichi Sakamoto, Maria Callas ve Eric Clapton gibi efsanelerin izini süren 5 belgesel var.
Neredesin Aşkım?: Aşkın ne yaşı ne de cinsiyeti olduğunu söyleyen, aşkı aramanın bin bir yolu olduğunu vurgulayan filmleri bir araya getiren bu bölüm Festivalin yenilerinden. Aslında eşcinsellik sinemanın ilk yıllarından beri filmlere girmiş, ancak yüzyıllar boyunca günah, sapıklık, ahlaksızlık, hastalık olarak kabul edildiğinden ya çoğunlukla aşağılayıcı güldürü ögesi olarak kullanılmış, ya da dramatik olarak ele alındığında açıkça değil, dolaylı olarak ima edilmiştir. Konunun sinemada ciddi olarak ele alınmasına 30 yıl kadar önce başlanmış, homofobik ötekileştirme karşıtı çalışmalarsa ancak 25 yıl kadar önce başlamıştır.
Süreç çeyrek yüzyıl sonra ABD’nin en tutucu kurumlarından Academy of Motion Picture Arts and Sciences’ın geçen yılın En İyi Film Ödülünü “Moonlight”a, bu yılın En İyi Uyarlama Senaryo Ödülünü de, En İyi Film Dalında da aday olan “Call Me By Your Name” filmine vermesine kadar gelebilmiştir. Bu sebeple “Gökkusağı Filmleri”nin Festivallerde bir bölüm oluşturacak düzeye ulaşması göreceli alarak yeni bir olgudur. Bölümdeki 6 filmin almış olduğu ödüller, son yılların en kaliteli seçkilerinden biri olduğu izlenimini bırakıyor.
Çiçek İstemez: Festivalin bu en yeni bölümü, İran’dan Belçika’ya, Arjantin’den Gürcistan’a baskılara boyun eğmeyen, ezilmeyi reddeden, kendi yolunu çizen, kendi ayakları üzerinde duran güçlü kadınların hikayelerini anlatan 10 filmden oluşuyor.
İstanbul Festivali’nin Sinematek olarak İşlevi: Nerdeyse 40 yıl boyunca sinema izleyicisi çok sayıda kuşağın oluşmasında en büyük rolü üstlenen İstanbul Film Festivali halâ, sadece sinemanın büyüsünü yeni keşfedenler için değil, filmleri geniş ekranda bir kez daha izlemek isteyen genç-yaşlı bütün sinefiller için hazine değeri olan, Türk ve Dünya Sinemasının klasiklerinden oluşan geniş bir seçkiyi izleyicilerine sunmaya davam ediyor. Dünya Sineması deyince akla gelen ilk isimlerden, sinemanın gelmiş geçmiş en büyük yaratıcılarından İngmar Bergman’ın hepsi başyapıt düzeyinde “Yaban Çilekleri” (1957), Yedinci Mühür” (1957), “Kış Işığı” (1963), “Sessizlik” (1963), “Persona” (1966), “Utanç” (1968), “Çığlıklar ve Fısıltılar” (1973), “Bir Evlilikten Manzaralar” (1973) ve “Güz Sonatı” (1978) filmleri Bergman 100 Yaşında bölümünde yer alıyor.
Varlığı az bilinen, kaybolmuş ya da yıllar boyu izleyici karşısına çıkmamış filmlerden oluşan Gömülü Hazineler “Özel Mülk” (1960), “İki Kaçak” (1970), “Phase IV” (1974) ve “Liquid Sky” (1982) filmlerini gün ışığına çıkarıyor. Seçkinin en kıymetli parçasıysa, geçtiğimiz yıl restorasyonu yapıldıktan sonra yeniden keşfedilen Hsiao-Hsien Hou’nun 1987 yapımı filmi “Nil’in Kızı”. Sinema aşkından, sinefil olmaktan, sinema tutkusundan yola çıkan Cinemania’da, “24 Kare”, “Sıyah Gelinlik”, “Paris Texas” filmlerini yenilenmiş kopyaları izlenebilir.
Mimari Ütopyalar-Sinematik Distopyalar’da ise “The Last of England” ve “Stalker” var. Her yıl Türk Sineması’nın bir klasiğinin restorasyonuna katkıda bulunan Festival bu yıl Bilge Olgaç’ın 1987’de çektiği “İpekçe”nin yenilenmiş kopyasını programına alıyor.
Cinemania programında “Şoför Nebahat” (1960), “Siyah Otomobil” (1966), “Göl” (1982) ve “Arabesk” (1988), Mimari Ütopyalar-Sinematik Distopyalar’da “Kuyu” izlenebilir. Daha bu yazıyı hazırlarken hangi birine vakit ayıracağım diye telaşlanmaya başladım. Hepinize, hepimize kolay gelsin derim.