Louis Wain’in Renkli Dünyası / The Electrical Life of Louis Wain
Kediler Kadar Hassas ve Onlar Gibi Yalnız Bir Portre…
Bu hafta “Louis Wain’in Renkli Dünyası” ismiyle vizyona giren Will Sharpe yönetimindeki film, klasik bir biyografi anlatımının çok ötesinde bir hikâye örgüsüne sahip. Zira kedi illüstratörü olarak tanınan Louis Wain’in yaşamı o kadar dokunaklı ve gelgitlerle dolu ki. Louis Wain, özellikle 1881-1911 yılları arasında yaratıcılığının zirvesinde olan, öncesinde portre çalışmaları ile sıradan bir ressam iken, sonrasında kedi üzerine yaptığı çizimler ile oldukça ünlenen bir sanatçı. Bilhassa kediler üzerine çalışmalarının yoğunlaşmasının nedenini öğrenmemiz için filmin başına dönmemiz gerekiyor.
Film, 1881 yılında bir fuar sonrasındaki tren yolculuğu ile başlıyor. Oradan da anlıyoruz ki Louis Wain (Benedict Cumberbatch) çok da tanınmayan, sıradan bir çizerdir. Üstelik aristokratik bir aileden gelmesine karşın beş kız kardeşi ve annesinin bakımını da üstlenmek durumunda kalan, İngiltere’nin o katı ahlâkçılığı ile maruf Viktorya döneminde sanatını da icraya çalışan, hayatı zorluklarla ve kendisi gibi sessiz olmayan çeşitli gürültülere maruz kalan bir kişiliktir. Eve geldiğinde Emily (Claire Foy) isimli oldukça ilkeli bir mürebbiyenin küçük kız kardeşlerinin bakımı için bulunduğunu görür. Öncesinde aralarında çatışmalar olsa da Louis, Emily’e tutulur ve sonrasında sınıfsal farklılık ve kasabadakilerin dönemin ruhuna uygun olarak dedikodularına ve ailenin de kabul etmemesine karşın evlilikle sonuçlanan bir ilişki olarak devam eder.
Evlilikleri, “Peter” isimli tatlı bir kedinin yağmur altında evlerine sığınması üzerine onlarca sahiplenmeleri ile şenlenir. Bu kedinin evde beslenmesi de sorundur dönemine göre. Zira, o dönem kediler için uygun görülen tek pozisyon sadece “fare avcılığı”dır. Neyse; kedi ile aralarında bağ kurulsa da bir süre sonra Emily’in hayatını kaybetmesi ile zaten öncesinde çeşitli travmaların etkileri kendisinde görülen Louis, bu kez tam bir ruhi sıkıntılar içinde kendisini boğulurken görür. Ancak onu kurtaracak tek şey bir bakıma Emily ile ölümden sonra bile bağ kurmasına imkân veren ve filmin o metafizik elektrik tanımına da uygun olan kedi çizimleri olur. Bu kedi çizimleri o kadar faydalı olur ki kendisine.
Emily’in ölmeden önce kendisine dediği üzere, o zamana kadar kediler ya kutsaldır ya da “aralarına kara kedi girdi” deyiminden de anlaşılacağı üzere uğursuzluk kaynağıdır. Ancak Louis’in kedileri farklıdır: “Komiktir, zekidir, cesurdur fakat bir o kadar da korkak”. O zamana değin evde beslenmesi sakıncalı görülen kediler, bu çizimlerin de sayesinde artık evde beslenir hayvanlar arasına katılırlar. Kedi çizimleri ile Emily sonrasında artık yalnız olmayacaktır. Ona bakanlar ile kendisinin çizdikleri arasında elektriksel bir bağ olacaktır. Emily ise Louis’i ölümü sonrasında yalnız bırakmadığı için gittiği yerde artık huzurdadır…
Masalsı Bir Anlatım, Tablo Gibi Kadrajlar…
“Louis Wain’in Renkli Dünyası“, sıradışı bir sanatçının hayatını seyir zevki yüksek bir şekilde önümüze seriyor. Bunun sağlanmasında en büyük katkıyı filmin başından sonuna kadar dış ses aktarıcısı olan Oliva Colman‘ın o inandırıcı sesi ile tabi ki oyunculukların başarısında görmek gerek. Louis Wain rolüyle aynı zamanda ailesinin bir kolu ta İzmir Buca’ya kadar uzanan Benedict Cumberbatch‘ın oyunculuğuyla, Oscar’ın en ciddi adaylığını hakkıyla koruyor. Gerçekten de gelgitleri olan, travmalarının etkisini her haliyle bize gösteren bir sanatçıyı inandırıcı bir rolle beyazperdeye taşıyor. Buradaki rolü ile Oscar’a uzanırsa, bu kimse için sürpriz olmayacaktır.
Emily rolüyle Claire Foy ise önce Louis ile çatışan ancak sonrasında tüm mahalle baskılarına karşın aşkının peşinden koşan oyunculuğu ile kusursuza yakın bir performans sergiliyor. Bunun yanı sıra Louis’in ablası rolünde Ardrea Riseborough da çok başarılı. Renk tercihleri de filmin genel aksına çok uygun. Çeşitli renk paletlerinin masalsı kullanımı, filme bazı kısımlarında sürreal dokunuşlar olarak yansıyor. Filmdeki bazı kadrajlar sanki bir tablodan çıkmışçasına duru ve sanatsal. Zaten Louis Wain’in ölümüne yakın, NewYork sonrası çizimleri de sürreal etkiler barındırması ile biliniyor.
Filmin zaman zaman geriye dönüşler yapması travmatik etkiyi daha da derinleştiriyor. Film başlangıçta, daha çok Louis’in Emily ile ilişkisine ve sonrasındaki tutunma hikâyesine sığınmışken, kedilerin asıl olarak ele alınması için filmin ikinci kısmını beklemek gerekmekte. Yapımın bence önemli başarılarından birisi de dönemin Victorya’sının kadınlar üzerindeki baskılarını, sınıfsal farklılıkların derinliğinin hayata etkilerini, politik düzlem ile sanata olan yansımalarını bireysel travma kadar olmasa da belli bir oranda bize göstermesinde yatıyor. Tüm bu olumlu yönlerine karşın filmin benim için tek olumsuz yanı Louis Wain’in bazı kız kardeşleri ile annesinin karikatür düzeyinde sınırlı bir anlatım ile kendilerine yer bulmaları olarak gösterebilirim…
“Louis Wain’in Renkli Dünyası”, tıpkı Tim Burton’un 2014 yapımı “Büyük Gözler” filmindeki Margaret’i gibi bizce pek bilinmeyen, hayatı trajedilerle dolu bir sanatçıyı tanıtması bakımından eşsiz bir fırsat koyuyor önümüze. Filmin bitiş jeneriğini de de lütfen kaçırmayın. Zira Louis Wain’in eli ürünü o kadar güzel kedi illüstrasyonu akıyor ki beyazperdeden. Aynı zamanda sokak köpeklerinin çokça konuşulduğu bir haftada böyle bir filmin denk düşmüş olması da ilginç bir tesadüf… Sonuç olarak, kaçırmayın, derim…
Yönetmen : Will Sharpe
Senaryo : Will Sharpe, Simon Stephenson
Görüntü Yönetmeni : Erik Wilson
Kurgu : Selina Macarthur
Müzik : Arthur Sharpe
Oyuncular : Benedict Cumberbatch, Claire Foy, Taika Waititi, Andrea Riseborough, Toby Jones, Olivia Colman, Stacy Martin, Sharon Rooney
İngiltere / Biyografi-Tarihi-Dram / 111 Dk.
https://youtu.be/hdR5VXwz11o
https://youtu.be/hdR5VXwz11o