Fantastik Canavarlar : Dumbledore’un Sırları / Fantastic Beasts: The Secrets Of Dumbledore

ROWLİNG’İN GİTTİKÇE DARALAN HAYAL DÜNYASI…

Bilindiği üzere İngiliz yazar J.K Rowling ününü Harry Potter serisi ve doğal olarak sonrasında bu kitaplardan uyarlanan sinema filmleriyle yapmıştı. Sinema tarihinin en ‘uzun soluklu’ serilerinden oluşan bu ‘saga’, 10 yıla yayılan tam sekiz filmle sürdü ve dünya çapında büyük bir beğeni topladı hatta Harry Potter okurlarının yanına kuşkusuz ciddi sayıda film hayranları da ekledi.

Sinema uyarlamalarının her biri devasa prodüksiyonlardı, çoğu zaman yönetmen koltuğunda değişik ama önemli yönetmenler oturuyordu ve uzun süren bütün projelerde olduğu gibi film ve karakterler de hikaye ilerledikçe büyüdü, olgunlaştı ve ciddileşti. İlk ‘Harry Potter’ filmi nerdeyse eğlenceli ve fantastik bir çocuk filmi kıvamındayken devam bölümleri hem atmosfer hem olaylar hem de hikayeler açısından daha karanlık, korkutucu, ağır kısaca daha yetişkin bir evreye geçti. Kuşkusuz uyarlamalar kitaplardan kopmadı ve her bölümde benzer bir sinematografik yaklaşım mevcuttu ama bu geçen 10 senede serinin bir değişim geçirdiği de yadsınamazdı.

Harry Potter’ın muazzam gişe başarısından sonra Rowling’in diğer eserlerinin de sinemada önünün açılması kaçınılmazdı ve 2016’da ilk ‘Fantastik Canavarlar’ filmiyle yeni bir seri başlamış oldu. Bu seri, selefinin başarısını yakalayamasa da umutlarını kaybetmeyen yapımcılar iki sene sonra bir devam ve daha önce gelmesi beklenen ama Covid salgını yüzünden ‘rafta’ bekleyen ve önümüze yeni gelen bir üçüncü adım sundular. Bizce ne yazık ki bu ‘Fantastik Canavarlar 3’ sönük geçen bir seriyi ayağa kaldırmak bir yana dursun, serinin göreceli olarak daha başarılı olan bölümlerini bile aratan ve yaratıcısının (yani Rowling’in) fantastik dünyasını sıradan bir yönetmenliğe teslim etmiş vasat bir yapım…

Filmle ilgili değerlendirmelerimize geçmeden önce baştan belirmekte yarar var: bu ‘Fantastik…. 3’ dediğimiz gibi bir serinin üçüncü filmi ve hem hikaye bazında hem de karakterler bazında önceki bölümlerle tabii ki ayrılmaz bir bağı var. Dolayısıyla kitapları okumuş seyirciler belki daha ayrıntılı bir analiz yapabilirler ama biz, önceki bölümler ve ‘Harry Potter’ın uyarlamaları ışığında daha çok sinematografik bir karşılaştırma yapacağız.

İLERLEMEYEN ENTRİKA…

Bir kez daha Rowling dünyasından aşina olduğumuz Grindewald tehdidini ve onun Dumbledore ile olan ilişkisini mercek altına alan film adeta bir ‘yan ürün’ gibi duruyor. Bu ‘yan ürün’ izlenimi daha ilk dakikalarda ‘geçen bölümlerin özeti’ amacında olan bir sekansla somut bir hale dönüşüyor. Artık sıkılmadan aynı rolü (Robert Dragonneau) oynamaktan nerdeyse figüran görevine ‘kaymış’ Eddie Redmayne tarafından sunulan bu giriş daha en baştan ‘ölü doğmuş’ bir projenin içinde olduğumuzu hissettiriyor.

Bu kalibreden bir yazarın romanından uyarlanan bir filmde, sağlam en azından kabul edilebilir bir senaryo beklerken daha çok geçmişindeki hataları düzeltmeye çalışan, çocuksu bir Frakenstein hikayesi buluyoruz.

Aslında kopuk ve basit bir açılış sekansından sonra öyle veya böyle rayına oturmaya çalışan hikayenin özellikle Berlin’de geçen bir seçim sekansı filmin çıtayı biraz yükselteceğini ve daha olgun bir yolda devam edeceğini vaat ediyor. Üstelik bu sekansın ciddi anlamda Hitler’i iktidara getiren bir popülizmi anımsattığını düşünürsek! Ne yazık ki bu sekanstaki basmakalıp konuşmalar ve sahneler de bu fırsatı heba ediyor.

Aslında ‘Fantastik…3’ün ciddi sorunlarından biri de biraz sakarca bağlanan sekanslarından ve kurgusundan kaynaklanıyor. Asla belli bir konu üzerine yoğunlaşmayan film adeta bir ‘hiperaktif’ çocuk gibi ardı ardına fikirler saçarak bir anlatım tutturmaya çalışıyor. Hikayedeki tutarsızlıkları ve çok da parlak olmayan aksiyon sekanslarını bir kenara koysak bile, bu zayıflıkları telafi edecek diyalogların inanılmaz derece sıkıcı olması filmi daha da hantal ve hazmedilemez bir şekle sokuyor.

Elinde olan hikayenin hakkını vermek yerine arka arkaya sekansları ‘yapıştıran’ ve teknik açıdan başarılı özel efektlerini sergileyen yönetmen David Yates bu tarz filmlerin en sıradan görevini üstlenerek hikayesini boşluyor ve inanılmaz boşluklar bırakıyor. Hem de bir anlamda bunların seyirciler tarafından doldurulmasını bekleyerek!

İÇİMİZDEKİ ‘ÇOCUK RUHUNUN’ YOKOLUŞU…

Ancak işin asıl can sıkıcı kısmı hikaye ve karakterler bazında göze batıyor: ister Crédence (Ezra Miller) karakterinin yazgısı olsun isterse de Quennie’nin psikolojik ‘yolculuğu’ olsun, ilk filmin yaratmaya çabaladığı karakterleri bu filmin bir çırpıda ‘rafa kaldırması’ seyirciler kadar oyuncuları da şaşkın bırakıyor. Bütün bu kargaşa içerisinde belki sadece Dumbledore rolünde kusursuz olan Jude Law’u ve ikna edici bir performans çizen Mads Mikkelsen’i ayrı bir yere koyabiliriz.

Peki, filmi kurtaramasa da en azından kendilerini kurtaran bu iki karakterin karşılaşmaları daha iyi çizilemez miydi? Dombledore-Grindelwalt arasındaki ‘aşk’ (yoksa aşk / nefret mi desek?) sadece kelimelere dökülüyor, bu karşılaşmayı güçlendiren herhangi bir eylem hatta bir hareket bile görmüyoruz. Sanki her şey (kitap) hayranlarının önüne isteksizce konulmuş. Sanki daha çok onlardan ‘olmayan’ şeyleri hayal etmeleri istenmiş!

Sonuç olarak ‘Fantastik…3’ sadece Rowling dünyasının sihrini ‘yerle bir’ etmekle yetinmeyip içimizdeki ‘çocuk ruhunu’ da öldürmeyi başaran bir yapım… Muhtemelen sinema salonundan çıktığımız anda unutmak isteyeceğiz ama filmde olduğu gibi bir sihirbaz bize yardım etse daha kolay olurdu herhalde!

Yönetmen : David Yates

Senaryo : J. K. Rowling, Steve Kloves

Görüntü Yönetmeni : George Richmond

Kurgu : Mark Day

Müzik : James Newton Howard

Oyuncular : Eddie Redmayne, Mads Mikkelsen, Jude Law, Katherine Waterstoni, Ezra Miller, Dan Fogler, Alison Sudol, Jessica Williams, Callum Turner, Victoria Yeates, Poppy Corby-Tuech

ABD / Macera-Fantezi-Aile / 142 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz